Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, referandum sürecine ilişkin olarak, "Biz istiyoruz ki bu kamplaşma dursun. Onun için bize sordukları zaman, 'Bu referandumda ne diyeceksiniz' diye, biz kimseyi kırmamak için 'Bu haliyle buna destek veremeyiz' diyoruz. Arkasından çıkıyor, 'Ne demek istiyorsunuz' diyor. Destek vermemek ne demek? 'Hayır' demek" dedi.
DHA'nın haberine göre Karamollaoğlu, kişiler ve siyasi partiler arasında düşmanlık güdülmemesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Biz istiyoruz ki bu kamplaşma dursun. Onun için bize sordukları zaman 'Bu referandumda ne diyeceksiniz' diye, biz kimseyi kırmamak için, 'Bu haliyle buna destek veremeyiz' diyoruz. Arkasından çıkıyor, 'Ne demek istiyorsunuz' diyor. Destek vermemek ne demek? 'Hayır' demek. Şimdi burada gösterilen inceliği anlamaktan bile aciz bizim siyasiler."
"Adil bir düzenin kurulmasını istiyoruz"
Karamollaoğlu, Balgat Eğitim Merkezi'nde düzenlenen Saadet Partisi İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, halk oylamasına giden süreçte bazı partilerin "Evet" oyu bazılarının "Hayır" oyu için çaba gösterdiğini, kendilerinin ise adil bir düzenin kurulmasını arzu ettiklerini belirtti. 27 Şubat 2011'de vefat eden Necmettin Erbakan'ı rahmetle anan Karamollaoğlu, dünyada barış ve huzurun sağlanması için ne yapılması gerektiği konusunda hedeflerin ve gidilecek yolun geçmişte Erbakan tarafından gösterildiğini ifade etti.
Erbakan'ın ömrünün huzur ve barışın temini mücadelesiyle geçtiğini anlatan Karamollaoğlu, "Biz de onun bıraktığı noktadan itibaren bu mücadeleyi devam ettiriyoruz. Bizim hedefimiz herkes için dünyada barışı ve huzuru tesis etmek. Oraya gidecek yol, bizim önce kendi meselelerimizi halletmemizle başlıyor. Kendi memleketimizde bir düzen kurmadan, kendi memleketimizde huzuru, barışı sağlamadan, dünyada adaleti tesis etmeyi düşünmekten daha büyük gaflet olmaz" diye konuştu.
"Şu anda neye ihtiyaç duyuyorsak..."
Karamollaoğlu, ülkede ahlaki ve manevi değerlerin ihyasıyla beraber maddi problemlerin de çözülmesi gerektiğini vurgulayarak, bu konuda gerekli adımların da 1970'li yıllarda merhum Erbakan tarafından atıldığını, ancak şu anda onun attığı adımların tamamının hışımla yok edildiğini ileri sürdü.
"Şu anda neye ihtiyaç duyuyorsak, gıdamız dahil, yediğimiz ekmek dahil dışarıya muhtacız. Böyle bir ülke huzur içinde, güçlü bir ülke olabilir mi?" diyen Karamollaoğlu, her sene dış ticaret açığının daha da arttığını, ülkede yolsuzluğun sorgulanmadığını savundu.
"Bir araya gelmeyi beceremiyoruz"
İktidarın ve muhalefetin geçmişte gerçekleştirdiği icraat ve tutumlarla şimdikiler arasında tutarsızlık olduğunu iddia eden Karamollaoğlu, şunları söyledi:
"Bakın bugünkü hükümetin icraatlarına veya muhalefetin tavrına. Dünü ve bugünü mukayese edin. Dağlar kadar fark var. Biz bu arkadaşlarımızı düşünmeye davet ediyoruz. Tek bir şey istiyoruz başlangıçta. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu onlara biz de telkin edebiliriz. Bizim düşüncelerimiz, fikirlerimiz onlara da açık ama onlardan ilk istediğimiz şey bir 'düşünün'. Düşünün ki doğruyla yanlışı, gerçekle hayali, faydalıyla zararlıyı, dostla düşmanı ayırt edebilesiniz."
Dış politikada, Müslüman ülkelerle ilişkilerin ve iş birliğinin geliştirilmesi gerektiğine de işaret eden Karamollaoğlu, "Bir araya gelmeyi bile beceremiyoruz ama kimse bizim inancımızın dünyaya barış ve huzur getirmeyeceğini söyleyemez. Geçmişte ne zaman Müslümanlar bir bölgede hakim olmuşlarsa orada her zaman huzur, barış ve adalet olmuştur" dedi.
Ülkede iç ve dış problemlerin çözümü için öncelikle "Kamplaşmanın sona ermesi"ni isteyen Karamollaoğlu, şöyle konuştu:
"Terör sadece silahla önlenmez. Terörün önlenmesi için o bölgenin ekonomik problemlerinin çözülmesi icap eder. İşsizliğin gitmesi, orada yaşayan insanların çalışarak kendi geçimlerini sağlayabilecek imkanlara kavuşması icap eder. 14 yıldır iktidarda bulunacaksınız ve bu problem büyüyecek, küçülmeyecek. Arkasından da 'başarılıyız' diyeceksiniz. Allah bize akıl fikir versin. Terörü önlemek istiyorsanız elbette bazı yerlerde silah kullanacaksınız ama önce o bölgede yaşayan insanın geçim sıkıntısını ortadan kaldıracaksınız. Sosyal problemlerini çözeceksiniz, psikolojik durumlarını dikkate alarak politikalar üreteceksiniz."