Cenk Başlamış
(BBCTürkçe – 27 Mayıs 2013)
Son günlerde Türkiye’de çok konuşulan alkol yasakları, Rusya’da yüzyıllardır tartışılan, devletle vatandaşı hep karşı karşıya getiren, hatta iktidarları deviren bir konu.
Rusya’da “alkol” denilince hemen hemen herkesin aklına votka geliyor. Özellikle büyük kentlerde 2000’lerin başında bira ve şarap tüketimini artırmak için yapılan müthiş reklama rağmen Türkiye’de rakı neyse, Rusya’da votka o.
Türkiye’de dostların sohbetine nasıl rakı eşlik ediyorsa, Rusya’da sabaha kadar sürebilen sofra keyfinin mezesi buzlukta hafif kristallenmeye başlamış votka.
Türkiye’de “çilingir sofrası”nda rakının yanında mutlaka beyaz peynir, Rusya’da ise votkanın yanında siyah ekmek, kimi zaman da kurutulmuş balık vardır.
Rakıdan farklı olarak votka mutlaka sek içilir, hele hele Türkiye’dekinin tersine içine kesinlikle meyve suyu ya da kola katılmaz, katana iyi gözle bakılmaz!
Rakı yavaş yavaş içilir, küçük kadehteki votkayı tek seferde içmeyenin “erkekliğinden şüphe edilir”! Türkiye’de kadehler “şerefe” diye kalkar, Rusya’da “na zdrovye”diye...
Rusya tarihi aynı zamanda yönetenlerle yönetilenler arasında bir alkol çekişmesidir... Devlet yüzyıllardır votkayı kontrolüne, daha doğrusu tekeline almaya çalışmış, ancak halkın daha az içki içmesini sağlamak için yapılan girişimler hep tepmiş, hep başarısız olmuş, hatta siyasi sonuçlar doğurmuş.
Votkayla 1386 ‘da, yani 627 yıl önce tanışan Rusya’da ilk votka tekelini 1472 yılında Çar 3. İvan kurmuş. 1500’ler ve 1700’lerde benzer girişimler olmuş, 1894’de bir deneme daha yapılmış ama sonuç değişmemiş.
Halkın daha az votka içmesini sağlamak için kurulan devlet tekelleri bir türlü amacına ulaşamamış.
Üstelik Birinci Dünya Savaşı sırasında kişi başı votka tüketimi sekiz litreden 14 litreye çıkmış. Votka tekelinin belki de tek iyi tarafı, devlet kasasına fazladan bir 800 milyon ruble, yani o zamanki bütçenin üçte biri oranında büyük miktarda para girmesi olmuş.
Ama Çar II. Nikolay, uygulamayı daha sıkılaştırmaya kalkarak alkole tam yasak getirince gelirler azalmış, devlet para basmış, enflasyon coşmuş, halktaki memnuniyetsizlik artmış.
Alkolizme karşı mücadele
Sonuç: Çarlık yönetimi çökmüş, 1917 Devrimi komünistleri iktidara getirmiş!..
Sovyet döneminde bütçe gelirinin dörtte birini votka satışı oluşturmuş ama devlet tekeli insanların daha az içmesini sağlayamamış. Mihail Gorbaçov’un iktidara gelir gelmez başlattığı ünlü alkol karşıtı kampanyanın sonu da tam bir hüsran.
Gorbaçov’un “alkolizme karşı mücadele” adını verdiği savaş devlet adına tüm cephelerde gerçek bir bozgunla sonuçlanmış. Üretim azalınca gelirler düşmüş, maliye para basmış, enflasyon fırlamış, halktaki memnuniyetsizlik artmış.
Sonuç: Elbette tek neden bu değil ama Sovyetler Birliği çökmüş! Rus halkının Gorbaçov’dan hala nefret etmesinin nedenleri arasında alkol karşıtı mücadele de var.
İşin en acıklı kısmı ise, alkole savaş başlatan Gorbaçov’un yerine iktidara alkole düşkünlüğü dillere destan Boris Yeltsin’in gelmesi!
Bir süredir Rusya’da, Türkiye’de şu anda tartışılan yasaklar ve kısıtlamalar yürürlükte. 2000’li yılların başında Moskova’nın merkezinde alkollü gençlerin büyük olaylar çıkarmasının da etkisiyle son zamanlarda bazı kısıtlamalar uygulanıyor, örneğin şu anda 21.00-09.00 saatleri arasında alkol satışı yapılamıyor.
Resmi rakamlara göre, Rusya’da kişi başı yıllık alkol tüketimi 16-17 litre civarında, ancak buna çok yaygın olan kaçak ya da ev yapımı votka dahil değil.
Her yıl kaçak votkadan zehirlenen en az 40 bin kişinin hayatını kaybettiği düşünülüyor. İnsan sağlığı için tehlikeli kabul edilen sınırın iki katı içki içilen Rusya’da alkolden kaynaklandığı sanılan sağlık sorunlarından her yıl yaklaşık yarım milyon kişi ölüyor.
Günümüzde Rusya’da alkole yönelik bazı kısıtlamalar olsa da bunların halkın içki içme alışkanlığında hissedilir bir değişikliğe yol açtığını iddia etmek zor.
Zaten, Sovyet dönemi muhalifi Mihail Baytalskiy’nin dediği gibi, Rusya’da votkaya savaş açmak yel değirmenleriyle savaşmaktan farklı değil...