Kırım'ın ilhak edilmesinden sonra Rusya'da yurtseverlik duygusu yükselişe geçti. Ancak İsviçre'deki St. Gallen Üniversitesi Rusya Kültür ve Toplum Araştırmaları Bölümü'nden Profesör Ulrich Schmid'e göre bu durum hızla değişebilir de. Schmid, Rusya yönetiminin büyük emperyal güç olma özlemini kendi çıkarları doğrultusunda kullandığı görüşünü savunuyor. Rusya'daki siyasi atmosferi "Ruhların Teknolojisi' kitabında anlatan Profesör Ulrich Schmid, DW'nin sorularını yanıtladı.
DW: Sayın Profesör Schmid, yeni çıkan “Ruhların Teknolojileri” adlı kitabınızda Rusya’nın devlet ideolojisinin dayandığı üç temel direkten bahsediyorsunuz. Neoemperyalizm, Rus Ortodoks Kilisesi’nin sağladığı dini meşruiyet ve jeopolitik nedenlere dayanan Avrasyacılık. Neoemperyalizmden ne kast ediyorsunuz? Bu sadece Ukrayna'ya karşı yürütülen saldırgan politikalar değil muhtemelen...
Schmid: Tabii ki değil. Rusya’nın şu anki toplumsal kültürel yapısını neoemperyalizm, egemenlik kurma konsepti etkiliyor. Kitabımda da bu emperyalizm konseptinin 2000'li yıllarda muhafazakar çevrelerde nasıl yükseldiğini ve Kremlin'in siyaset teknolojisi tarafından da nasıl güçlendirildiğini anlatmaya çalışıyorum. Rusya’daki birçok seçkin kesim Rusya’nın gelecekteki var olma hakkını emperyalizme dayandırıyor. Örneğin hükümete yakın bir stratejik araştırmalar enstitüsünün müdürü şöyle diyor: 'Rus devletinin var olma hakkı sadece halkın refahını güvence altına almak olmamalıdır. Böyle bir gerekçenin Hollanda ya da Estonya’da işlevi olabilir ama imparatorluk geçmişi olan Rusya’da olmaz'.
DW: Bu noktada Rus milliyetçiliği nasıl bir rol oynuyor? Rusya Federasyonu sınırları içinde farklı etnik kökenli halklar yaşıyor.
Schmid: İmparatorluk konseptinin gerekçesini oluştururken Rus milliyetçiliği elbette rol oynuyor. Ben bu konseptin dayandığı gerekçenin tamaman bir Rus milliyetçiliğinden değil de jeopolitikalardan kaynaklandığı görüşündeyim. Yeni devlet ideolojisinin resmi terminolojisinde, 'Rusya çok eskiye dayanan bir Rus ulusal kültür nüvesinin emsalsiz bir medeniyetidir' deniliyor. Kültür kavramı yeni Rus ulusal güvenlik stratejinde önmeli bir rol oynuyor.
DW: Kitabınızın başlığı, yazarları “İnsan ruhunun mühendisleri” diye tanımlamış olan Stalin'e bir göndermede mi bulunuyor?
Schmid: Bana bu soruyu yöneltmenizden memnuniyet duyuyorum. Çünkü kitabımın başlığı gizli bir programa göndermede bulunuyor. Sadece Stalin değil, Michel Foucault da yazarları insan ruhunun mühendisleri olarak tanımlamıştı. Foucault, 'iktidar yukarıdan gelen bir şey değildir, aslında tabandan gücünü alır' der. Stalinizm döneminde yazarlar sadece yukarıdan gelen emirleri uygulamakla kalmadı, bu büyük imparatorluk projesine kendilerini de dahil etmeye çalıştılar, çünkü bu projeden müthiş etkileniyorlardı. Onların tavrını sadece yukardan gelen baskılarla açıklamak kolaycılık olur. Aynı biçimde bugün de birçok muhafazakar yazarın Rus devletinin güçlenmesinden memnuniyet duyduklarını sanıyorum. Sadece Kültür Bakanlığı’nın herhangi bir talimatını uygulamaya koymakla kalmıyorlar, yazdıkları şeylerin önemli bir gerçeği yansıttığına da inanıyorlar ve Rusya’nın bu büyük ulusal neoemperyal projesine kendilerini dahil ediyorlar.
DW: Kitabınızda Rusya’nın bir postmodern diktatörlük olduğunu iddia eden uzmanlara da göndermede bulunuyorsunuz.
Schmid: Rusya klasik anlamda bir diktatörlük değil. Ama halkın önemli bir kesimini, şu ünlü yüzde 86’lık bölümünü hükümet tarafına çekmeyi başarmış olan, büyük olasılıkla postmodern bir diktatörlüktür. Yani yönetilenlerin rızasıyla ortaya çıkmış bir diktatörlük. Birçok insan hükümetin izlediği otoriter politikalara onay veriyor.
DW: Nobel ödüllü yazar Svetlana Aleksiyeviç “Kollektif Putin” kavramından söz ediyor. Katılır mısınız ona?
Schmid: Putin'in etkisi genelde abartılıyor. Rusya’nın kollektif olarak Putinleştiğini söylemek mümkün değil. Ancak kitabımda da özellikle Rusya’nın Kırım’ı ilhakından sonra neden yurtsever coşkunun ortaya çıktığını irdeliyorum. Bence bu yurtsever coşku gökten zembille inmiyor, yurtsever atmosferin radikalleşmesinden kaynaklanıyor.
DW: Sizce Rusya toplumu realiteyi kaybediyor mu? Bu tekrar değişebilir mi?
Schmid: İki yıldan bu yana yapılan propagandalar Sovyet döneminde olmadığı kadar güçlü. Rusya'da bugün sadece etki alanını genişletme değil, gerçeklere ulaşma mücadelesi de yaşıyoruz. Realite kaybına karşı yeni hareketler oluşuyor. Sanıyorum bundan iki yıl önce ortaya çıkan çok güçlü yurtsever coşku hızlı bir biçimde ortadan kalkabilir. Zira Rusya’da yeteri derecede gelişmiş eleştirel bir kültür yapısı bulunmakta.