Muhalif televizyon kanallarının ekranlarını karartan ve yayın lisanslarının iptali için kritik süreci başlatan RTÜK'ün, tek başına bu işin sorumlusu olmadığını belirten CHP kontenjanından seçilen RTÜK Üyesi İlhan Taşcı, “Saray kontrolünde oluşturulan özel bir ekip muhalif kanalları sürekli izliyor” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın medyayı virüs olarak nitelendirmesinin ardından RTÜK peş peşe raporlarla ağır yaptırımlar uyguladığını belirten Taşçı, "Ebubekir Şahin’in pusulası Saraydır. Kendi deyimiyle Saraydan gelecek her talimatı emir telakki eder" dedi.
"Bütün mesele, iktidara yönelik eleştirel yayıncılık yapabilen gazete ve televizyonların haberlerinin toplumdaki etkisi. Kendi kontrollerindeki yüzde 95’lik medyadan bile daha çok ses getiriyor olması" diyen Taşcı BirGün'den Hüseyin Şimşek'e konuştu
"Baskıcı tutuma giden yolun taşları AKP iktidarı ile döşenmeye başladı"
RTÜK'ün sektörü düzenlemek ve denetlemek için kurulan Anayasal bir kuruluş olduğunu hatırlatan Taşçı, Yasasına göre de idari ve mali özerkliğe sahip ve tarafsızdır. Buna karşın RTÜK her dönem siyasi iktidarların, ülkenin içinde bulunduğu iklimin etkisi altında kalmıştır. Üst Kurul'un yayıncı kuruluşlar üzerindeki baskıcı tutumuna giden yolların taşları, AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte döşenmeye başlandı. Önce kurum dışından partiye yakın isimler üst düzey görevlere getirildi. O güne kadar görevlerini tarafsızlıkla yapan uzmanlar kızağa çekildi. Ebubekir Şahin’in başkan olarak seçilmesiyle kurulun en önemli birimlerinden olan İzleme ve Değerlendirme Dairesi başta olmak üzere tüm birimlerde çalışan deneyim ve liyakat sahibi uzmanlar işlevsizleştirilip, sürüldü. Şu anda sadece başkanın isteği doğrultusunda raporlar hazırlanıyor" dedi.
"İktidarın duyulmasını istemediği olayları takip eden kanalları kapatacaklar"
"İstedikleri etkinliğe ulaşmış olsalardı belki de eleştirel yayın yapanları dert etmezlerdi"
Taşcı, Halk TV ve Tele 1'e verilen cezaların gerekçesi hakkında şu değerlendirmeyi yaptı: "Son dönemde verilen cezalara bir bütün olarak bakıldığında RTÜK’ün asla hükûmet ile devleti ayırmadığını, tersine hükûmete yönelik her türlü eleştiri ve uyarıyı devlete yapılmış bir saldırı gibi yorumladığı görülecektir. İktidar, yazılı ve görsel medyanın tamamına yakınını kontrol altında tutabiliyor ki bu basının yüzde 95’ine denk düşüyor. İstediğini yazdırıyor, istemediğini perdeliyor. Yeri geliyor aynı manşetlerle gazeteler çıkıyor. Ama şu gerçeğin de fazlasıyla farkındalar, Saray merkezli hazırlanan gazeteler okunmuyor, oluşturulan kurgusal haberler televizyonlarında izlenmiyor. Haberler bir türlü istedikleri etkiyi yaratmıyor. İstedikleri etkinliğe, güvenirliğe ulaşmış olsaydı kendi medyaları belki eleştirel yayın yapanları dert etmezlerdi. Bütün mesele, iktidara yönelik eleştirel yayıncılık yapabilen gazete ve televizyonların haberlerinin toplumdaki etkisi. Kendi kontrollerindeki yüzde 95’lik medyadan bile daha çok ses getiriyor olması."
"Ebubekir Şahin’in pusulası Saraydır"
Taşcı, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin'in çıkışları hakkında da şunları söyledi: "Ebubekir Şahin’in pusulası Saraydır. Kendi deyimiyle Saraydan gelecek her talimatı emir telakki eder. Cumhurbaşkanı'nın medyayı virüs olarak nitelemesinden hemen sonra art arta talimatlarla hazırlattığı raporlarla belli televizyon kanallarını ağır cezalarla yaptırımlarla kıskaca almaya başladı. Çünkü Cumhurbaşkanı'nın sözleri işaret fişeğiydi. Bazen kanallara verilen cezaların hukuksallığı tartışılıyor. Oysa olay siyasal. Kararlar hukukun ışığında değil, siyaseten alınıyor. Şu anda RTÜK’ün bütün radarları, eleştirel yayın yapabilen kanallara çevrilmiş durumda. Uzmanlar gözlerini muhalif ekranlardan ayırmıyor. Çünkü yukarıdan gelen talimat öyle. RTÜK içindeki uzmanlar yetmiyor gibi Saray kontrolünde oluşturulan özel bir ekip de muhalif kanalları sürekli izliyor. RTÜK Başkanı, Cumhurbaşkanı, AKP iktidarı hiçbir şekilde eleştirilmesin, yanlışları söylenmesin, yaptıkları sorgulanmasın diye canhıraş uğraşıyor."
"RTÜK, yayındaki ihlalin içeriğinden çok kanala bakıyor"
Yayıncıların en büyük sıkıntısının çifte standart olduğunu belirten Taşcı, "Çünkü RTÜK, yayındaki ihlalin içeriğinden çok hangi kanalda yayınlandığına bakıyor. Örneğin iktidara yakın kanalda 8 Mart'ta bir dizi boyunca açıkça küfredildi. RTÜK, dilin kötü kullanımından uyarı verdi. Oysa aynısını iktidar karşıtı olarak gördükleri kanal yayınlansaydı emin olun bedeli çok ağır olurdu. Muhalefet milletvekiline canlı yayında küfrediliyor, iktidara yakın kanal diye RTÜK bunu ifade özgürlüğü sayıyor." dedi.