Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkan Yardımcılığı'na atanan Feyzullah Tecirli’nin, aranan koşullara sahip olan memurun bulunamamasından dolayı “tedviren” bu göreve getirildiği ortaya çıktı. İlgili yasaya göre RTÜK başkan yardımcılarının, 12 yıl kamu görevinde bulunmuş isimler arasından, başkanın teklifi üzerine RTÜK kararıyla atanması gerekiyor. Buna rağmen, bu koşulları taşımayan Tecirli, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin tarafından atandı.
AKP Gençlik Kolları’nda görev alan ve 2023 genel seçimlerinde AKP’den milletvekili aday adayı olan Feyzullah Tecirli, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkan Yardımcılığı'na atandı.
6112 sayılı yasaya göre, başkan yardımcılarının en az dört yıllık yükseköğrenim mezunu olmaları, devlet memuriyetinde 12 yıllık meslekî tecrübeye ve devlet memuriyeti için aranan koşullara sahip olmaları gerekiyor. İlgili sayıya göre ayrıca, başkan yardımcılarının RTÜK Başkanı’nın teklifi üzerine üst kurul kararıyla atanması gerekiyor.
12 yıllık meslekî tecrübesi olmadığı için ataması yapılamayan ve Üst Kurul tarafından atanmayan Tecirli’nin ise RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin tarafından “tedviren” yani asılın olmadığı ve vekâleten atamanın da yapılamadığı durumlarda uygulanan bir yöntemle, gereken şartları taşımadan atandığı anlaşıldı.
“Başkan Yardımcılığı kadrosuna tedviren görevlendirilmesi nedeniyle...”
RTÜK Başkanı Şahin tarafından kuruma gönderilen İç Genelge’de atamaya ilişkin şu ifadeler yer aldı:
“Bilindiği üzere 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Kanunun 43'üncü maddesinin üçüncü fıkrasına göre atanan Başkan Yardımcısının koordinasyonundan sorumlu olduğu hizmet birimleri ilgi İç Genelgeyle belirlenerek merkez teşkilatı ile bölge temsilciliklerine duyurulmuştur.
Ancak 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 38'inci maddesi uyarınca 30.10.2023 tarihinden itibaren Başkanlık Makamında geçici görevli olarak bulunan Dr. Feyzullah TECİRLİ'nin, Başkanlık Makamının 29.08.2024 tarihli ve E.87091 sayılı onaylarıyla münhal bulunan Başkan Yardımcılığı kadrosuna tedviren görevlendirilmesi nedeniyle, Başkan Yardımcılarının koordinasyonundan sorumlu oldukları hizmet birimleri aşağıdaki şekilde yeniden belirlenmiştir. Ayrıca ilgi iç genelge yürürlükten kaldırılmıştır.
Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.”
Danıştay’dan emsal kararTapu Sicil Müdürlüğü’nde şef olarak görev yapmakta iken tapu sicil müdürlüğü görevini yürütmek üzere “tedviren” görevlendirilen kişi, anılan görevden dolayı tarafına vekalet ücreti ödenmemesi üzerine 2006 yılında dava açtı. Kastamonu İdare Mahkemesi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yer alan hükümler karşısında asilde aranan şartları haiz olmayan bir kişinin vekil olarak atanamayacağı ve kendisine vekalet aylığı ödenemeyeceğinin açık olduğu, ancak 657 sayılı Kanun’da bir görevin tedviren yürütülmesine ilişkin bir hükme yer verilmemiş olmakla beraber, idarece tedvir görevi verilen kişinin Anayasa’nın angarya yasağına dair 18. maddesi uyarınca bazı maddi haklara hak kazanacağını belirtti. Mahkeme, asilde aranan şartları taşımayan davacıya vekalet aylığı adı altında bir ücret ödenmesinin mümkün olmasa bile yürüttüğü görevden dolayı üstlendiği sorumluluğu dikkate alarak, vekalet aylığına eş değer tutarda bir meblağın tazminat olarak davacıya ödenmesine karar verdi. Danıştay, yerel mahkemenin kararını bozduDavalı idare tarafından temyiz edilen karar, Danıştay 2. Dairesi tarafından bozuldu. Danıştay, kişinin söz konusu göreve usulüne uygun olarak vekaleten atanmadığını belirterek, Tapu Sicil Müdürlüğü görevini vekaleten değil, tedviren yürüten kişiye tazminat şeklinde olsa dahi vekalet aylığı ödenemeyeceğini söyledi. Danıştay’ın söz konusu dava ile ilgili kararı şöyle: “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 86. maddesinde, vekalet görevi ve aylık verilmesinin şartları düzenlenmiş olup; maddenin birinci fıkrasında, memurların kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedeniyle işlerinden geçici olarak ayrılmaları halinde yerlerine kurum içinden veya diğer kurumlardan veya açıktan vekil atanabileceği; ikinci fıkrasında, bir görevin memurlar eliyle vekaleten yürütülmesi halinde aylıksız vekaletin asıl olduğu hükümleri yer almıştır. Anılan hükümlere göre; vekalet aylığına ve vekalet edilen kadronun zam ve tazminatlarına hak kazanılabilmesi için, söz konusu hükümde öngörülen biçimde boşalmış olan kadroya vekaleten yapılacak atamanın, 657 sayılı Kanun’un 86. maddeden bahisle ve atamanın vekaleten olduğu açıkça belirtilmek suretiyle asili atamaya yetkili makam tarafından bizzat yapılması, yani her şeyden önce vekaleten atanılmış olması gerekmektedir. “Asilin sahip olduğu tüm haklardan eksiksiz bir şekilde yararlanacağından söz etmek imkansızdır” Yukarıda belirtilen ilkeler dışında yapılan görevlendirmelerin ise Danıştay’ın istikrar kazanmış içtihatlarına göre kamu hizmetinin aksamadan yürütülmesi amacına yönelik bir zaruret halinden doğduğu ve aslında hukuki bir dayanağının da bulunmadığı dikkate alındığında, söz konusu uygulamaların personel rejimine ait disiplini dışında kaldığı açık olup, bu anlamda, kamu hizmetinin aksamadan yürütülebilmesi amacına yönelik olarak görevlendirilmiş bir memurun asilin sahip olduğu tüm haklardan eksiksiz bir şekilde yararlanacağından söz etmek imkansızdır. Kaldı ki, 17/5/1987 tarih ve 19463 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 99 sayılı Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği’nin 3. maddesinde de 657 sayılı Kanun’un vekalet ücreti ödenmesine ilişkin 175. maddesine göre tedvir dolayısıyla herhangi bir ödeme yapılmasının mümkün olmadığına işaret edilmiştir. Olayda ise, davacıya şef olarak görev yapmakta iken Tapu Sicil Müdürlüğü görevini yürütmek üzere Kaymakamlığın 27/2/2006 tarihli Oluruyla yetki verildiği, dolayısıyla davacının söz konusu göreve usulüne uygun olarak vekaleten atanmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, Tapu Sicil Müdürlüğü görevini vekaleten değil, tedviren yürüten davacıya tazminat şeklinde olsa dahi vekalet aylığı ödenmesine imkan bulunmamaktadır.”
|