Gündem

Roboski'den Paris cinayetlerine MİT'in sessiz kaldığı iddialar...

Roboski katliamında MİT'in Genelkurmay'a yanlış istihbarat verdiği ortaya çıkmıştı

24 Eylül 2015 10:35

Roboski’de çoğunluğu çocuk 34 vatandaşın hayatını kaybettiği hava harekatından önce bölgeden Türkiye’ye terörist eylem yapılacağına ilişkin yanlış istihbarat verdiği Cumhuriyet'ten Kemal Göktaş'ın haberiyle ortaya çıkan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) kurulduğu günden bu yana yasal sınırlarının dışında faaliyet gösterdiği ortaya çıkan birçok olayla gündeme geldi.

MİT soğuk savaş yıllarında gayri nizami harbin yürütüldüğü en önemli merkezlerden biriydi. 12 Eylül darbesinden önce her biri darbenin zeminini hazırlamak üzere tasarlanan 1 Mayıs, Maraş, Sivas ve Çorum katliamlarındaki rolü hep tartışıldı, önemli bilgi ve belgeler ortaya konuldu. Darbeyi, bağlı olduğu Başbakan'a dahi haber vermeyen MİT, darbeden sonra da yurt içinde ve dışında birçok illegal olayın merkezinde oldu.

Hrant Dink’in öldürülmesinden önce İstanbul Valiliği’nde bir MİT’çinin de katıldığı toplantıda tehdit edilmesi, Zirve Yayınevi cinayetinde yargılanan sanıklardan birinin MİT ajanı olduğu gibi birçok iddia gündeme geldi. MİT, özellikle 17-25 Aralık soruşturmalarından sonra da bir çok farklı iddiayla yan yana anıldı.

 

Silah dolu TIR'lar

 

MİT’in son yıllarda karıştığı en önemli olay, sadece iç kamuoyunda değil uluslararası alanda da büyük yankı uyandıran ve Türkiye’nin Suriye’deki çihatçı gruplara destek verdiği iddialarının odak noktasındaki MİT TIR’ları olayı oldu. TIR krizlerinden ilki 1 Ocak 2014’te Hatay Kırıkhan’da yaşandı. MİT’e ait olduğu ortaya çıkan ancak arama yapılması hükümet girişimiyle engellendiği için içlerinde ne olduğu belirlenemeyen TIR’lar, dönemin Hatay Valisi Celalettin Lekesiz’in yazılı talimatıyla yollarına devam etti. 19 Ocak 2014’de, Adana’da jandarma tarafından durdurulan MİT’e ait TIR’lardan ise silah ve mühimmat çıktı.

TIR’ların şoförleri ile refakat eden MİT mensuplarının gözaltına alındığı bu olayda dönemin Adana Valisi Hüseyin Avni Coş ‘hükümet adına devreye girdiğini’ belirterek TIR’ların MİT adına birimler arası sevkıyat yaptığına dair imzalı bir yazıyı soruşturma savcısı Aziz Takçı’ya verdi. Soruşturmada görev alan jandarmalar, savcılar ve arama kararı veren hâkimler ‘darbeye teşebbüs’ ve ‘casusluk’ iddiasıyla tutuklandı. Hükümet yetkilileri TIR’lardaki malzemenin Bayırbucak Türkmenlerine gönderildiğini iddia etti.

 

Süleyman Şah Türbesi

 

17-25 Aralık operasyonlarından sonra yaşanan MİT TIR’ları olayını, 30 Mart 2014’deki yerel seçimlere günler kala ortaya çıkan bir ses kaydı takip etti. YouTube’a yüklenen ses kaydında dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e ait olduğu öne sürülen dört ses, Suriye’ye ilişkin konuşuyordu.

Ses kaydında Ahmet Davutoğlu’nun “Başbakan, bu (Süleyman Şah Türbesi) bir imkân gibi değerlendirilmeli bu konjoktürde’ dedi” ifadelerini kullandığı belirtilirken

Hakan Fidan’a ait olduğu öne sürülen sesin ise “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesinede saldırtırız” dediği iddia ediliyor. Feridun Sinirlioğlu’nun “Ulusal güvenliğimiz son derece pespaye ucuz bir iç politika malzemesi haline geldi” dediği iddia edilmişti. Buna göre Fidan’ın “Neden illa Süleyman Şah Türbesi ısrarı?” sorusuna Davutoğlu’nun, gerekçenin uluslararası kamuoyunda da kabul görmesi gerektiğini söylediği duyuluyordu.

 

Almanya'daki casusluk davası

 

Türkiye adına casusluk yapmakla suçlanan 3 kişi hakkında Federal Yüksek Mahkeme nezdindeki Federal Savcı Bernd Steudl’un okuduğu iddianamede sanıklardan Muhammed Taha Gergerlioğlu, MİT’in gezgin yöneticisi olmakla suçlanıyor. Sanıklar Ahmet Duran Yüksel ve Göksel Güler’in Gergerlioğlu’nun görevlendirmesiyle Almanya’da yaşanan Türkiye ile bağlantılı olaylar ve Türk hükümetine muhalif gruplar, PKK, Gülen cemaati, Ezidiler ve Aleviler hakkında bilgi topladıkları öne sürülüyor.

 

Roboski sonrası sessizlik

 

MİT, Roboski katliamından sonra yaptığı açıklamalarda bombardıman kararıyla ilgili herhangi bir istihbarat vermediğini ileri sürmüştü. Oysa ortaya çıkan belgeler, MİT’in olaydan bir hafta önce 21 Aralık 2008’de "Bahoz Erdal" kod adlı Fehman Hüseyin’in bölgede eylem hazırlığında olduğuna ilişkin Genelkurmay’a ilettiği istihbaratın bombardıman kararında belirleyici olduğunu; Genelkurmay Başkanlığı’nın da adli makamlara MİT istihbaratının hava taarruzuna ilişkin karar alma sürecinde önemli rol oynadığını belirttiği ortaya çıktı. Belgeler ayrıca MİT’in söz konusu istihbaratı, olayla ilgili soruşturma yürüten Diyarbakır Başsavcılığı’ndan da saklamaya çalıştığını gösterdi. Buna rağmen MİT’ten konuya ilişkin henüz bir açıklama yapılmadı.

 

Paris, Reyhanlı, Suruç, Diyarbakır

 

MİT, çözüm sürecinin başında Paris’te öldürülen 3 PKK’li kadının katili olarak yargılanan Ömer Güney’le ilişkili olarak da gündeme gelmişti. Güney’in Ankara’da 2 MİT yetkilisi ile yaptığı görüşmeye ait olduğu ileri sürülen ses kaydı Güney’in MİT’le bağlantılı olduğu konusunda ciddi soru işaretlerini gündeme getirdi. Ses kaydında Güney’in suikast için MİT’ten para istediği ileri sürülüyordu. MİT ayrıca, Türkiye’yi sarsan birçok önemli eylemde ise gerekli istihbaratı emniyet birimlerine ulaştırmamakla eleştirildi. Reyhanlı’da 5’i çocuk 52 kişinin öldüğü bombalı saldırının yanı sıra 7 Haziran seçimlerinden önce HDP’nin Diyarbakır mitingine yapılan bombalı saldırı ve 20 Temmuz’da Suruç’ta Kobani’ye yardım götürmek üzere yola çıkan 33 gencin hayatını kaybettiği intihar saldırılarında da MİT, güvenlik birimlerine önleyici istihbarat vermemekle eleştirildi. 

 

Fidan'la Cem Küçük görüştü mü?

 

Son dönemde gazetecilere yönelik tehdit dolu yazılarıyla öne çıkan Star yazarı Cem Küçük’ün, MİT ile ilişkileri gündeme geldi. Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, kendisini tehdit eden Küçük’le ilgili olarak MİT Müsteşarı Fidan’a seslendiği yazısında şu soruları yöneltmişti: “Dün gazete köşesinden benim için... ‘İstesek seni sinek gibi ezeriz. Bugüne kadar merhamet ettik de hâlâ hayatta kalabiliyorsun/ diyen Cem Küçük adlı şahısla...

- Kurumunuzun herhangi bir ilişkisi var mıdır?

- Bu şahsın 30 Ağustos resepsiyonunda sizinle bir odaya çekilip yarım saat süren bir görüşme yaptığı söylenmektedir. Bu doğru mudur?

- Eğer doğruysa... Bu şahısla ne konuştunuz? - Bu şahsın kendi gazete köşesinde size arkasını dayamış izlenimi vererek önüne geleni tehdit etmesinden, kendiniz ve kurumunuz adına rahatsız olmuyor musunuz?” Hakan’ın bu iddialarını Meclis’e taşıyan HDP’li Altan Tan da Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde iddiaların doğru olup olmadığını sordu.