Türkiye’nin Suriye’nin kuzeybatısında gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı’nın başlangıcında, 'Türk Silahlı Kuvvetleri’nin aslında Afrin kent merkezine girmek istemediği' değerlendirmesinde bulunan The Independent gazetesinin deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, son yazısında özeleştiride bulundu. Öngörüsünün hatalı çıktığını ifade eden Fisk, "Türklerin ‘kuzu postuna bürünmüş kuzu’ gibi davrandığını yazmıştım. Daha akıllı davranmalıydım” dedi.
YPG’nin IŞİD karşısında gösterdiği başarı sonrasında Türkiye’ye karşı kaybedeceğini düşünmediğini belirten Fisk, "Benim hatam. Öngörüde bulunmaya dair sahte sanatta gerçek bir hata yaparak, Kürtlerin Kerkük’te Irak güçlerine karşı mevzilerini korumadıklarını unuttum” değerlendirmesinde bulundu.
Gazete Duvar’ın özet çevirisiyle, Fisk’in ‘Ortadoğu siyasetinde gazetecilik tahminleri -çoğunlukla- beyhude bir çabadır’ başlıklı yazısı şöyle:
“Öngörüde bulunmak titizlik gerektiren, zorlu ve tehlikeli bir iştir. Biz gazetecilerden bu riskli beceriyi sık sık ortaya koymamız istenir; siyasi yıl dönümlerinde, seçimlerde, istilalardan önce veya -daha da tehlikeli bir biçimde- istilalar sırasında…
"ÖSO varlık göstermiyordu, ama Türkiye'nin yeni müttefikleri öyle olmadığını gösterdi"
Afrin kentini ele alın. Türkler, Suriye’nin bu büyük ölçüde Kürt olan bölgesini iki aydan kısa süre önce işgal etti. Acele etmediler. Az sayıda tankları vardı. ‘Özgür Suriye Ordusu’ndaki müttefikleri pek varlık göstermiyordu. Ancak Türkiye’nin yeni edindiği İslamcı müttefikleri öyle olmadıklarını gösterdi.
Fakat Türkiye’nin ‘Zeytin Dalı Harekâtı’nın (son yıllarda silahlı saldırganlık için seçilen diğer isimler kadar kötü bir isim bu) başlamasının üzerinden iki hafta geçmeden Afrin’i ziyaret ettiğimde, vatandaşlar kalabalık sokaklarda alışveriş yapıyordu, evleri bombalanmamıştı, restoranlar açıktı; Türklerin sahip oldukları bütün ateş gücünü gerçekten kullanması halinde kente yarım saat için girmiş olabileceklerini yazmıştım.
"Daha akıllı davranmalıydım"
Churchill’in [siyasi rakibi] Clement Attlee’ye dair tarifinden alıntı yaparak, Türklerin ‘kuzu postuna bürünmüş kuzu’ gibi davrandığını yazmıştım. Daha akıllı davranmalıydım. Atlee 1945 seçimlerini kazandı. Ve Türkler Afrin kentine 18 Mart’ta girdi.
Neyse ki en azından Afrin’i alamayacaklarını söylememiştim. Fakat bu ay Şam’da, eski bir Suriyeli arkadaşım bana gülerek, ocak ayında Afrin’den döndüğümde, Türklerin kent merkezine girmeye hiç niyeti olmadığını söylediğimi hatırlattı. “Türkler oraya gitmeyecek diyordun” diye uyardı beni; “Savaşın başından beri Türkiye için söylediklerin doğruydu – fakat bu kez yanıldın” diyordu. Korkarım ki, haklıydı.
Sorun tabii ki şuydu; Kürtler, özellikle de YPG milisleri ve ortakları, IŞİD’i ezmekte çoktandır dillere destandı. Kendime şunu sormuştum, bu korkunç tarikatı böylesine yok ettikten sonra Türklere nasıl kaybedebilirlerdi?
"Ruslar Kürtleri niçin kendi kaderine terk etti?"
Benim hatam. Öngörüde bulunmaya dair sahte sanatta gerçek bir hata yaparak, Kürtlerin Kerkük’te Irak güçlerine karşı mevzilerini korumadıklarını unuttum. Cephe hattını büyük ölçüde terk etmişlerdi. Afrin’de tam olarak tekrarladıkları şey buydu. Peki Ruslar Kürtleri niçin kendi kaderine terk etti?
Sebeplerden bazıları şöyle: Öncelikle, Rusya Kürtlerin hem Suriye’de hem Irak’ta Amerika’nın piyadeleri gibi davranma kararından bıkmıştı. Kürtler, Suriyeli arkadaşımın deyişiyle, ‘bütün yumurtalarını Amerikan sepetine koymuştu’.
İkincisi, Ruslar Suriye’deki en üst düzey subaylarından biri olan, 5. ordu komutanlarından Korgeneral Valery Asapov’u öldüren havan topunun Suriye kenti Deyrül Zor’a IŞİD tarafından ateşlendiğinden, bu sırada da Amerikalıların, Rakka yolundaki Kürt güçlerinin IŞİD hatlarından rahatça geçmesini sağlamaya çalıştığından şüpheleniyor. Kürtler IŞİD’e (birkaç hafta önce birbirleriyle görüşüyorlardı), Rus ordusunun Suriye’deki askeri operasyonlarına darbe vurmasında yardım mı etmişti?
Fakat daha önemlisi, Kürtlerin, Suriye yanlısı milisler için Fırat üzerinde Ruslar tarafından inşa edilen askeri bir köprüyü kasten yıkmasıydı. Kürtler yakınlardaki bir barajın bent kapaklarını açtı ve nehir taştı; köprü yıkıldı.
"Putin ve Erdoğan'ın Afrin'i konuşmaya pek vakitleri kaldığını sanmıyorum"
Rus hava korumasının yokluğunda (ve Türkler ayrıca Afrin belediyesine bayraklarını çekmek için de Vladimir Putin’in iznini almış olmalı) Kürtler kaderlerine mahkumdu. Onbinlerce sivil kaçtı; YPG’li savunucuları da öyle… Putin ve Erdoğan’ın bu hafta Ankara’da bir Türk-Rus nükleer reaktörünün inşasını ve yeni füze savunma sistemini teyit ederken yaptıkları görüşmelerden keyif aldıkları kesin. Afrin’i konuşmaya pek vakitleri kaldığını sanmıyorum – ve görüşmelerde onlara katılan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani niçin Kürtlerle ilgilensin ki? Öngörüm hakkında Suriyeli dostuma söylediklerim bu kadar.”