Anayasa Komisyonu üyesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski hakimi ve CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen, Risale-i Nur’un yayın hakkının ‘devlet tekeli’ne alınmasıyla ilgili “‘Birtakım eserleri sadece ben basarım, benim uygun gördüğüm eserler halka iletilir, uygun görmediklerim iletilmez’ uygulaması, demokrasilerde görülmeyen otoriter bir tutumdur. Bu değişiklik AYM’ye ve ondan sonra da AİHM’e giderse, düşünce özgürlüğünün ihlâli olarak kabul edilir; ikisinden de döner” dedi.
Rıza Türmen’in Yeni Asya’dan Cevher İlhan’ın sorularını şöyle yanıtladı:
‘Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne açıkça aykırı’
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 10. maddesi bu konuda çok açıktır, oradaki içtihatlar çok açıktır. AİHM, fikir özgürlüğüne tekelleştirme getiren böyle bir sınırlamayı kabul etmez” analizini yapan Türmen, düşünceyi yaymanın düşünce özgürlüğünün temeli olduğunu vurguladı.
“Düşünmeniz yeterli değildir, onu ifâde etmek ve onu başkalarına ulaştırmayı da kapsar. Bu özgürlüğün ortadan kalkması kabul edilemez” görüşünü nazara veren Türmen, mevzubahis maddenin AİHS ihlâli olmasının yanı sıra iç hukukta Anayasa’nın da ihlâli olduğunu örneklerle kaydetti. Rıza Türmen, iktidarın bütün haklı ikazlara rağmen ısrarla ve inadına garip bir çarpıklıkla çıkarmaya uğraştığı “madde”nin akıbeti hakkında şu nihaî tesbiti yaptı: “Bütün bu nedenlerle, bu tasarı Genel Kurul’da çıksa bile Genel Kurul’dan sonraki süreçte düşünce özgürlüğünü sınırlayan böyle bir ihlâle yol açılmayacağı tahmin etmek güç değildir. Yani Anayasa Mahkemesi’nden de döner bu. Tutun ki Anayasa Mahkemesi’nden dönmedi; mutlaka AİHM’den döner.
‘Anayasa Mahkemesi ve AİHM tekelleştirmeyi kabul etmez’
“Torba kanunu”nda yapılmaya çalışılan şey işte tam da budur” diyen Türmen, Nur Riselelerinde olduğu gibi bir fikrin, eserin sadece bir elden-devlet tarafından basılması ve halka ulaştırılması, fikir özgürlüğünün çok vahim bir ihlâli olduğunu ve sözkonusu “kanun”la bunun yapılmak istendiğini vurguladı. “Torba yasa”nın yeterince müzakere edilmeden âdeta milletin bilgisinden ve Meclis’in müzakeresinden kaçırıldığından yakındı.
Anamuhalefet partisi olarak bu yanlış dayatmaya karşı ellerinden gelen her türlü direnişi göstereceklerini söyleyen Rıza Türmen, başarmak için uğraşacaklarını, ancak Genel Kurul’da parmak sayısı olduğunu ve iktidar milletvekillerinin “kanun”u geçirebileceklerini kaydedip, asıl önemli olanın ondan sonraki Anayasa Mahkemesi ve ardından AİHM sürecine dikkat çekti. Rıza Türmen, “Şunu söyleyebilirim ki, fikir ve sanat eserleriyle ilgili bu değişiklik, Anayasa Mahkemesi’ne ve ondan sonra da AİHM’e gittiği takdirde, düşünce özgürlüğünün ihlâli olarak kabul edilecektir” öngörüsünde bulundu.
AİHS 10. maddesi birinci fıkrası
“Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğünü, kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.”
Rıza Türmen, fikir ve sanat eserlerinin devlet tekeline alınması hakkında Yeni Asya’ya konuştu: Tekelleştirme, düşünce özgürlüğünün vahim ihlâlidir
TBMM Plân ve Bütçe Komisyonu’nda “torba yasa”ya apar topar sokuşturulan ve AKP’li üyelerin oylarıyla geçirilen 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 47. maddesinin değiştirilmesiyle, Risale-i Nur’un basım hakkı Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, basım yetkisi Bakanlar Kurulu’na veriliyor.
Meclis Genel Kurul gündemindeki madde, Bakanlar Kurulu kararı ile koruma süresinin bitiminden önce, kamuya mal edilebilir” edilip, hükûmetin el koymasıyla resmen devlet tekeline alınıyor.
İki sene basılmayan, raflarda kalmayan “öksüz eserler” için getirilen kanun maddesinin, satılan ve piyasada bulunan bütün eserleri kapsayacak bir biçimde hükûmetin uhdesine verilmesine dair içte ve dışta eserin telif hakkına ve hukuka dair birçok tepki geliyor.
Millî Eğitim Komisyonu eski Başkanı ve DYP Hatay milletvekili Nureddin Tokdemir’le birlikte Meclis’te görüştüğümüz Anayasa Komisyonu üyesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski hâkimi Rıza Türmen, “kamuya mal edilme” maddesinin Genel Kurul safhası ve ardından Anayasa Mahkemesi ile AİHM aşamasına dair önemli açıklamalarda bulundu.
‘Tekelleştirme, düşünce özgürlüğünün vahim ihlâlidir’
Öncelikle “fikir özgürlüğü ve düşünceyi ifâde özgürlüğü, bütün özgürlüklerin anasıdır. Bütün özgürlükler buradan çıkar. Eğer bir ülkede demokrasiden söz ediyorsanız, o ülkede düşünce özgürlüğünün varlığından söz ediyorsunuz demektir” kriterini ortaya koyan Türmen, “düşünce özgürlüğünün sadece düşünceyi ifâde özgürlüğü değil, aynı zamanda onu basma ve özgürlüğünü kapsadığını” belirtti. “Bu bakımdan Risale-i Nur gibi millete mal olmuş önemli eserlerin yayınının tek bir elde toplanmasının, tekelleştirilmesinin aslında düşünce özgürlüğünün çok vahim bir şekilde ihlâlidir” diyen Türmen, konuya dair görüşlerini şu cümlelerle özetledi: “Düşünce özgürlüğünün tek elde toplanması demek, tek bir düşünceye yol açılması, başka düşüncelerin önünün kapatılmasıdır. Bu durum ancak otoriter rejimlerde görülür. ‘Bir takım eserleri sadece ben basarım, benim uygun gördüğüm eserler halka iletilir, uygun görmediğim eserler halka iletilmez’ uygulaması, düşünce özgürlüğüyle bağdaşmayan, demokrasilerde görülmeyen otoriter bir tutumdur.”
Rıza Türmen kimdir?
Türkiye’nin uluslar arası hukuk alanındaki önemli isimlerinden biri olan Rıza Türmen, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden sonra Kanada’da yüksek lisans eğitimi aldı. Türkiye’ye dönüp Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde doktorasını tamamladı.
1995-1996 yıllarında Bern Büyükelçisi ve 1996-1998 yılları arasında da Türkiye’nin Avrupa Konseyi Daimî Temsilcisi olan Rıza Türmen 1998’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıçlığına seçildi ve 2008’e kadar 10 yıl bu görevi yaptı. CHP İzmir milletvekili olan Rıza Türmen, TBMM Anayasa Komisyonu üyesi.