Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yargıcı Rıza Türmen, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sonrası tutuklanan Prof. Dr. Mehmet Altan ve gazeteci Şahin Alpay hakkında verdiği hak ihlali kararını değerlendirdi. Her iki kararda da iki gazetecinin tutuklanmalarının hukuka aykırı olduğu ve sözleşmenin kişi özgürlüğüne ilişkin 5/1 maddesini ihlal ettiğini belirten Türmen, her iki kararın da Anayasa’nın 90. maddesi gereğince uyulması gerektiğine dikkati çekti. Türmen, "Bu ilkelerin yargı tarafından uygulanması, hukuka aykırı tutuklamalara son verecek, keyfi bir biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılan pek çok kişinin özgürlüğüne kavuşmasına yol açacaktır" diye konuştu.
TIKLAYIN - AİHM, Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkındaki kararını açıkladı: Hakları ihlal edildi
Rıza Türmen'in Cumhuriyet'te, "Özgürlük yolu açılır" başlığıyla (21 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın başvurularıyla ilgili kararları salı günü açıkladı. Her iki kararda da iki gazetecinin tutuklanmalarının hukuka aykırı olduğu ve Sözleşme’nin kişi özgürlüğüne ilişkin 5/1 maddesini ihlal ettiği, ayrıca gazetecilerin yazdıkları yazılardan dolayı tutuklanmalarının ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesini ihlal ettiği sonucuna vardı. Her ikisi için de 21.500 Avro manevi tazminata hükmetti. Ayrıca, Şahin Alpay kararında, Alpay’ın derhal serbest bırakılması gerektiğini belirtti. Ahmet Altan artık tutuklu değil, hükümlü olduğundan aynı şey onun için söyleyemedi. AİHM kararlarında, büyük ölçüde Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 11 Ocak 2018’de verdiği karara dayandı. Bu kararda yer alan hususları doğruladı. Kararlardaki önemli noktalar şöyle özetlenebilir:
Türkiye’nin Sözleşme Maddelerini Askıya Alma Beyanı: Türkiye 21 Temmuz 2016’da Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne, Sözleşme’nin 15 maddesi gereğince yaptığı bir beyanla, OHAL süresince alacağı önlemler nedeniyle Sözleşme hükümlerini askıya aldığını bildirmişti. AİHM, ulusun yaşamına yönelik bir tehdidin varlığını kabul etmekle birlikte, gerek iki gazetecinin hukuka aykırı olarak tutuklanmalarının, gerek yazdıkları yazılardan dolayı suçlanmalarının tehdidi önlemek bakımından gerekli ve orantılı olmadığını ileri sürerek Hükümetin bu savunmasını reddetmiştir. AİHM’nin vardığı bu sonuç, başka davalar bakımından da geçerli olacağı gibi, özellikle OHAL KHK’lerinin hukuka uygunluğu bakımından dikkate alınması gerekir.
Tutuklamaların Hukuka Aykırılığı: Bu konuda AİHM, AYM’nin kararını doğrularken İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nin AYM kararını uygulamamasını eleştiriyor. Alt Mahkeme’nin AYM’nin kesin ve bağlayıcı kararına uymamasının hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmadığını belirtiyor. Bu nedenle, AYM kararından sonra tutuklamanın devam etmesinin Sözleşme’nin kişi özgürlüğüne ilişkin 5/1 maddesini ihlal ettiğine hükmediyor. Burada dikkat çeken bir nokta, AİHM’nin, AYM’nin etkili bir iç yargı yolu olduğu yolundaki görüşünü korumakla birlikte, AYM’nin kararının alt mahkeme tarafından uygulanmamasının, bu konuda ciddi kuşkular doğurduğunu belirtmesi.
İfade Özgürlüğü: AİHM kararında, ulusun varlığına yönelik bir tehdidin var olmasını, siyasal tartışma özgürlüğünü ortadan kaldırmanın bahanesi olarak kullanılamayacağını, hükümeti eleştirmenin ya da ülkeyi yönetenlerin ulusal çıkarları ilgilendirdiğini düşündükleri haberleri basmanın, terörist örgütlere yardım ya da üyelik gibi suçlamalara yol açmaması gerektiğini, şiddete teşvik olmadığı sürece, halkın bilgi alma hakkının engellenemeyeceğini, hükümeti eleştirenlerin özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarının ifade özgürlüğü üzerinde caydırıcı bir etki yaratacağını, muhalif sesleri bastıracağını, sivil toplumu ürküteceğini belirtiyor. Bu nedenlerle, ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddenin ihlaline karar veriyor.
Karar, bir kez daha Türkiye’deki yargının ifade özgürlüğü anlayışıyla AİHM’nin anlayışı arasındaki derin uçurumu ortaya koyuyor. Ancak ifade özgürlüğü demokrasiyle yakından bağlantılı olduğundan, Türkiye’de yargının ifade özgürlüğü uygulaması sadece insan hakları bakımından değil, aynı zamanda yönetim şekli bakımından da sorunlar doğuruyor.
AİHM’nin iki kararı , tutukluluk rejimi ve ifade özgürlüğü bakımından önemli ve Anayasa’nın 90. maddesi gereğince uyulması gereken kararlardır. Bu kararlardaki ilkelerin yargıçlar tarafından resen dikkate alınması gerekir. Bu ilkelerin yargı tarafından uygulanması, hukuka aykırı tutuklamalara son verecek, keyfi bir biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılan pek çok kişinin özgürlüğüne kavuşmasına yol açacaktır.