Ekonomi

Reel döviz kuru neden yetersiz bir parametredir?

TL'nin reel olarak değer kaybetmesine rağmen dış ticaret ve cari işlemler dengesi neden açık vermektedir? Yoksa reel kur hesabını yanlış mı yapmaktayız?

01 Aralık 2020 17:51

Prof. Dr. Mehmet Fuat Beyazıt (*) - Muhammet Doğan

Türkiye'de hızlı bir büyüme oranı talep eden bir kesim var. Siyasetçiler gurubun doğal bir üyesi… Dolayısı ile bu kesim döviz kurunu düşürdükçe düşürmek ve sıcak para tabir edilen sermaye girişlerine her türlü tavizi vermek için tereddüt etmiyorlar.

Bunu yapmak ve ekonomi ile uğraşan kamuoyunu tatmin etmek için kullandıkları çok önemli bir argüman var; reel döviz kuru. Aşağıda derlemiş olduğumuz tabloda görebileceğiniz gibi Türkiye'de zaman zaman döviz kurunun olması gerekenden daha fazla arttığı yani TL'nin, gerçek değerinin de altına düştüğü ifade edilir. Yapmış olduğumuz bu çok basit çalışmada TL'nin aşırı değer kaybettiği yılları ve buna rağmen açık veren dış ticaret dengesi ve cari dengeyi ve bunun olası nedenlerini incelemeye çalıştık.

Önce yöntem

Reel döviz kuru için sadece ABD Doları'nı kullandık. Euro ve/veya sepet olarak seçilen bir indeks de olabilirdi ama sepet olarak seçilen ülkelerin enflasyon oranları da dâhil edileceğinden bazı tartılandırma sorunları ortaya çıkabilirdi. İkinci olarak 1960-2020 yılları arası yıllık veriler ile çalışıldı, dolayısıyla anlık kur etkilerini göz ardı etmek durumundayız. Bir kolaylaştırıcı varsayım da enflasyon indeksleri üzerine oldu. ABD ve Türkiye'de ki 60 yıllık, yıllık tüketici fiyatları endeksi ile çalıştık. GSMH deflatörleri de alınabilirdi. (Muhtemelen çok farklı bir sonuç çıkmayacaktı.) Son olarak TL'den 2004 yılında 6 sıfır atılmasının etkisi de fiyat serisi içinde uygun hale getirilmiş ve uniformluk sağlanmıştır.

1960 yılı, 1960-2020 dönemi içinde 1965 yılını saymaz isek, Türkiye'nin dış ticaret açığının minimum olduğu bir yıl kabul edilebilir. Yani bu yıl dış ticaretin dengede olduğunu söyleyebiliriz. İktisat dengeler üzerine kurulmuş (arz/talep) bir bilim dalı olduğundan reel kur hesaplamalarının bu dengenin sağlandığı bir zaman noktasında yapılmasının anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla 1960 kuru ile ifade edersek 1 USD =9 TL veya reel kur hesabı için 1 TL =0.1111 USD yazabiliriz.

Son günlerdeki dolar kurunu 1 USD=7.8752 TL ve 1 TL =0.00000012698 yazarak ABD ve Türkiye'deki yıllık enflasyon indekslerine (satın alma gücü paritesine) göre düzelttiğimizde 1 TL= 0.075784 bulmuş oluruz. Yani Türk Lirası 1960 yılında daha çok (0.1111) dolar satın alabilir iken bugün daha az (0.0735125) dolar satın alabilmektedir. TL ‘de ki reel değer kaybı

olarak gözükmektedir.  

Bu doğru mu?

Aşağıdaki tabloda TL'nin aşırı değer kaybına uğradığı, bir başka deyim ile satın alma gücü paritesine göre hesaplanan değerinden de düşük belirlendiği yıllara ait veriler görülüyor. Dikkat edileceği gibi dış ticaret dengesi buna rağmen açık vermektedir. Cari işlemler de ise bazı yıllar pozitif olmasına rağmen yıllar toplamı itibariyle 195 milyar USD açık vermektedir. TL'nin aşırı değerli olduğu yılları ise hiç hesaplamaya katmadık (61 yılın 34 yılında kur aşırı değerli,27 yılda ise değerinden düşük gerçekleşmiştir). Bu yıllarda dış ticaretin ve cari işlemler dengesinin doya doya açık verdiğini tahmin etmek pek güç olmasa gerek.

TL'nin reel olarak değer kaybetmesine rağmen dış ticaret ve cari işlemler dengesi neden açık vermektedir? Yoksa reel kur hesabını yanlış mı yapmaktayız? Zira birçok kesimin, "Amman TL olması gereken değerinin de çok altında işlem görüyor" şeklinde feryat figan etmekte ve TL'yi değerli kılmak ve Türkiye'yi ucuz ithal cenneti yapmak ve "sıcak paracı" sermaye çevrelerine bol miktarda faiz sağlamak için bilerek ya da bilmeden güçlü bir şekilde haykırdığını işitiyoruz.

Reel döviz kurunun bizi yanlış sonuçlara ulaştıracağını zira bu tür hesaplamalarda denge (arz/talep) mekanizmasını etkileyen birçok faktörün modelin dışında bırakıldığını biliyoruz. Bu faktörleri bunlar ile sınırlı olmamak kaydı ile şöyle açıklayabiliriz:

1) Yanlış istatistik veriler; özellikle son yıllarda enflasyon verilerine dair kuşku ve tereddütler. Örneğin son yıllarda enflasyon hesaplamalarında yüzde 30 - yüzde 50'lik bir hata yapıldı ise TL'nin reel olarak değer kaybettiğini iddia etmek zorlaşacaktır.

2) İki ülke arası üretkenlik/verimlilik farkları: Dış dünya daki üretkenlik/verimlilik Türkiye'ye göre daha fazla arttı ise TL'nin değer kaybı ile dış ticareti dengelemek giderek daha da zorlaşacak ve bunun için TL'nin çok daha fazla değer kaybetmesi gerekecektir.

3) Elastik olmayan harcamalar; silah, enerji, teknoloji ürünleri gibi ürünlere olan talebin artması ve elastik olmaması da aynı şekilde değerinin altına düşen TL'nin dış ticareti dengeleyen bir çare olmasını sağlamayacaktır.

Sonuç olarak;

1) Reel döviz kurunun resmi istatistiklere dayanarak hesaplanması doğru ve tutarlı olmayan sonuçlarla karşılaşmamıza neden olabilir

2) "Doğru" ve "adil" kur düzeyi dış ticaret dengesinin açık vermesini önleyen ve sürdürülebilir bir büyümenin yolunu açan, 10 yılda bir tekrarlanan döviz krizlerini önleyen, dış dünyaya faktör geliri transferini ve ayrıca Türkiye'nin politik olarak dış dünya tarafından manipüle edilmesini önleyen bir düzey olmalıdır.

3) Son olarak, sermaye hareketlerinin, denge döviz kurunu etkileyebilecek ve bu düzeyden uzaklaşmasına neden olabilecek hareketleri Merkez Bankası kanalı ile sterilize edilmelidir.



İstanbul Bilgi Üniversitesi
UBYO Bankacılık ve Finans Bölümü