6 Haziran 2017'de ABD destekli YPG/SDG, Rakka Operasyonu'nun son aşamasının başladığını açıkladı. 27 Temmuz'da ise Koalisyon Güçleri'nin sözcüsü şehrin yüzde 45'inin ele geçirildiğini ilan etti. Kısa sürede önemli bir ilerleme sağlandığı görülüyor. Şehrin merkezine girdikçe çatışmaların uzaması ve şiddetlenmesi beklenirken, Rakka'daki denklemin mevcut çatışmayla sınırlandırılamayacağı her geçen gün daha da netleşiyor.
Operasyonda gelinen aşama
Rakka ile Musul arasında önemli farklar var. Musul, Rakka'ya göre daha kalabalıktı. Şehrin merkezi daha karmaşık bir yapıya sahipti. IŞİD'in Musul'da askeri varlığı ve militan sayısı da Rakka'ya göre çok daha güçlüydü. Ancak, Musul'da IŞİD'in karşısındaki güç de YPG/SDG'ye göre daha kalabalık ve daha geniş olanaklarla donanmıştı.
Musul ile Rakka'daki çatışmalar arasında benzerlikler de bulunuyor. Öncelikle, şehrin çeperinde çatışmalar zaman zaman şiddetlense de asıl yoğunlaşma kalabalık ve dar alanlarda meydana geliyor. Temmuz ayında IŞİD uzun süre Rakka'da bombalı araç kullanmazken YPG'nin şehrin içine ilerlemesiyle birlikte üst üste bombalı araç saldırıları yaptı. Üstelik son 3 günde gerçekleşen 4 bombalı araç saldırısının 3'ünü Suriye dışından gelenler gerçekleştirdi. Bir başka benzerlik de keskin nişancıların oynadığı rol. Her iki taraf da yoğun bir biçimde keskin nişancı kullanıyor.
Tarafların çatışmaya ilişkin verdiği rakamlar elbette abartılı ve taraflı. IŞİD, 853 YPG'li öldürdüğünü söylerken YPG'ye göre kayıpları bunun 4'te biri civarında. Tersine, YPG, IŞİD'in en fazla 2 bin militanı kaldığını ileri sürerken, IŞİD kendi kaybının çok az olduğunu ileri sürüyor. Savaşın propaganda boyutu dikkate alındığında iki tarafın da rakamlarına itibar etmemek gerekiyor. Ancak, Temmuz'un 20si civarında operasyonun birkaç günlüğüne durakladığı, sonrasında da yoğun çatışmalar yaşandığı hatırlanacak olursa IŞİD'in Rakka'da kolay teslim olmayacağı söylenebilir. Hatta YPG'nin bu operasyon sırasındaki kaybının şehir merkezine gittikçe artacağı ve tahmin edilenden ağır bir maliyete neden olacağı öngörülebilir. Bu çerçevede Rakka Operasyonu'nun tamamen bitmesi yıl sonunu bulabilir.
Operasyonun sonrası
Şu anda çoğu gözlemci çatışmaya odaklanıyor. Fakat üç dinamik, Rakka'ya ilişkin yakın gelecekte çok farklı konuların gündeme geleceğini gösteriyor.
Bunlardan birincisi sivil kayıplar ve kitlesel göçler. Operasyonun başladığı günden bu yana ABD'nin hava saldırılarında çok sayıda sivilin öldüğü biliniyor. Uluslararası ajanslara yansıyan rakamlar birkaç yüzle ifade edilse de sahadan bilgi alan kaynaklara göre gerçek sayı ajanslarda geçenin en az iki katı. Bu konu uluslararası kamuoyunda yer bulmayabilir. Ancak şehrin ahalisinin hafızasında güçlü bir yer edindiği unutulmamalı. BM'nin hesaplamalarına göre 1 Nisan tarihinden bu yana Rakka'dan 200 bin sivil kaçmış. Şehrin içinde 20-50 bin kişinin kaldığı düşünülüyor.
Şu an için şehrin sadece çevresinde değil, merkezinde de büyük bir demografik değişim süreci başlamış görünüyor. Fakat Rakka'nın yapısı ve operasyona katılan gruplar içinde Arapların sayıca çokluğu Rakka'nın kuzeyindeki kırsal alanın aksine şehir merkezinde kalıcı bir değişimi mümkün kılmayacaktır. Rakka, nüfusunun bileşenleri açısından Suriye'nin kuzeyinde PYD'nin oluşturmaya çalıştığı federasyon açısından kritik bir önem taşıyabilir. Çoğu kalabalık olmayan kırsal alanların aksine büyükçe bir şehir merkezinin PYD tarafından absorbe edilmesi kolay olmayacaktır. Bu nedenle IŞİD sonrası izlenmesi gereken önemli bir konu olarak ön plana çıkıyor.
İkinci konu, ABD'nin bölgede kalıcı olup olmayacağı. ABD'nin Suriyeli muhaliflere verdiği desteği kesmesinin Rakka'yı ilgilendiren boyutu gözden kaçırılıyor. ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde inşa ettiği askeri üslerinin niteliğinin, miktarının ve yerlerinin Rakka Operasyonu'nu desteklemenin ötesinde kalıcı bir ABD varlığını işaret ettiği söylenebilir. İşte bu noktada akla şu soru geliyor: ABD, diğer Suriyeli muhaliflerden çektiği desteğini büyük ölçüde YPG/SDG'ye mi kanalize ediyor? Belki ABD'nin askeri yardımlarındaki artışı Rakka'da IŞİD'in yoğun direnişine bağlanabilir. Fakat anti tank silahları, gelişmiş zırhlı araçlar ve insansız hava araçları takviyesindeki artış dikkat çekici. En azından Rakka'da IŞİD tanklarının bulunmadığı ya da mevcutların etkisiz hale getirildiği hatırlanacak olursa bu takviyenin nedeni sorgulanabilir. Rakka Operasyonu sonrasında yaşanabilecek en önemli tartışmalardan birisi IŞİD tehdidi ortadan kalktıktan sonra ABD'nin YPG ile ilişkilerinin hangi boyuta evrileceği olacak. ABD'nin muhaliflerden desteğini kesmesi, belli bir alana odaklanacağının işareti olarak okunabilir. Muhtemelen bu alan ülkenin kuzey ve kuzeydoğusunu kaplayan PYD kontrolündeki bölge olacak. Bu bölgenin muhtemel son durağı ise Rakka. Bu da askeri operasyonun bitiminden sonra yeni bir siyasi tartışma başlayacağını gösteriyor.
Üçüncü dinamik ise Suriye Ordusu'nun ilerleyişi. Deir ez Zor'a ilerleyen ABD destekli muhaliflerin önünü kestikten sonra Suriye Ordusu, Rakka'nın güneyinden kritik noktalara ilerlemeye devam ediyor. YPG, Rakka'yla uğraşırken, Ordu, kuzeyden Fırat Nehri'ne, güneyden de Sukne'ye doğru hareket ediyor. Ordu'nun Fırat kıyısına varması halinde ABD'nin Deir Ez Zor'a YPG ya da başka bir grupla inmesi çok zorlaşacak. Yani, YPG Rakka merkezi ile uğraşırken Şam onun etki alanının önüne set çekiyor. Bu durum belki YPG açısından daha fazla Arap unsuru içermemek bakımından avantaj sağlayabilir. Fakat ABD'nin Suriye'nin doğusunu etki altına alma düşüncesini sonlandıracaktır. Rakka'dan bir sonraki yarışın Deir Ez Zor olduğunu tüm gözlemciler görüyor. Fakat şimdilik bu yarışta Moskova-Şam ittifakı çoktan avantajı ele geçirmiş görünüyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Serhat Erkmen
Doç. Dr. Serhat Erkmen Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı olarak görev yapmakta.