Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Anayasa Hukuk Uzmanı Prof. Dr. Serap Yazıcı, yeni anayasa vatandaşlık tanımı yapılmasına gerek olmadığını söyledi. Yazıcı, "Yeni anayasada 'vatandaşlık temel bir haktır, bu hak kanunun öngördüğü usûller çerçevesinde kazanılır' biçiminde bir formüle yer verilirse bu yeterli olur. Kanun koyucuya ayrıntıları düzenleme yetkisi tanınmalıdır. Böylece etnik referanslı bir vatandaşlık tanımı anayasaya hâkim olmaz, hem de Kürtlerin çok haklı olan talepleri de karşılanmış olur" dedi.
Yeni Şafak gazetesinden Burcu Bulut'un sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Yazıcı şunları söyledi:
Vatandaşlık olmasa da olur
Meclis'te grubu olan dört parti; AK Parti, CHP, MHP ve BDP Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurdu. Sahip oldukları milletvekili sayısına bakılmaksızın her partinin 3 üyeyle temsil edildiği komisyon, yeni anayasa hazırlık çalışmalarını sürdürüyor. Peki, ama şu an hangi aşamadalar? Oybirliği şartı aranması çözümü kolaylaştıracak mı yoksa zorlaştıracak mı? Hangi maddelerde mutabakat sağlanacak? Hangi maddeler tarafları zorlayacak? Yeni anayasada değişmez maddeler olmalı mı? Vatandaşlık tanımı nasıl olmalı? Yeni anayasa Kürt sorununun çözümü olabilecek mi? İşte aklımıza takılan tüm soruları Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Anayasa Hukuk Uzmanı Prof. Dr. Serap Yazıcı'ya sorduk.
Yeni anayasa şu an hangi aşamada?
Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu yıllardan beri söyleniyor, geldiğimiz noktada da toplumun geniş bir kesimi yeni bir anayasa konusunda oydaşmaya ulaştı. Diğer yandan Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarına başlamadan önce çok doğru olarak çalışma usûllerinin ne olacağını öngören bir karar aldı. Kendi çalışma yöntemlerini tespit etmeleri belki doğruydu ama usûller içinde oy birliği şartına yer vermeleri isabetli değildi.
Niçin değildi?
Çünkü Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda yer alan siyasi partilerin belli konularda oybirliği ile karar üretmeleri imkânsız. Türkiye'nin çok acil çözüm bekleyen ihtiyaçları ile ilgili olarak anayasal reform gerektiren konularda oybirliği ile karar vermeleri mümkün değil.
Mutabakat mümkün değil
Sizce hangi konular üzerinde mutabakat sağlanamaz?
En başta Kürt sorunu var. Kürt sorununun çözümü anayasadaki bazı hükümlerin çok köklü bir biçimde değiştirilmesini gerektiriyor. Bunlar değiştirilmeden Kürt sorununu çözme ihtimali yok. Keza Türkiye'nin önemli sorunlardan bir diğeri din-devlet ilişkileri bağlamında ortaya çıkıyor. Bu problem de yürürlükteki anayasadan değil cumhuriyetin kuruluşundan itibaren izlenen politikalardan kaynaklanıyor. Bu yanlışların düzeltilebilmesi de yeni anayasa üzerinde ciddi reformların yapılmasını gerektiriyor. Öte yandan asker-sivil ilişkileri yine reform gerektiren konuların başında yer alıyor. İşte tüm bu saydığım değişikliklerde mutabakat sağlanması mümkün değil.
En büyük engel 12 Eylül
Mesela Kürt sorununun çözümünde hangi parti, neyi istiyor?
Kürt sorununun çözümünde 12 Eylül Anayasası temel bir engel. Her şeyden önce bu anayasa milliyetçilik ekseninde hazırlanmış. Anayasanın başlangıç bölümüne baktığımız zaman bu bölümde defalarca Türk ve Türklük kavramına yer verildiğini görüyoruz. Bu hükümler çerçevesinde Kürt sorununun çözümünün imkânsız olduğu aşikâr. Keza anayasanın en çok sorun üretecek maddesi vatandaşlığı tanımlayan 66. maddesidir. Deniliyor ki, 'Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.' Bu belli bir etnik grup esas alınarak formüle edilmiş bir madde. Böyle bir madde yer aldığı sürece Kürtlerin kendilerini Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit yurttaşı olarak algılamaları mümkün değil. Bu tanımın değiştirilmesine MHP'nin karşı çıkacağını biliyoruz, nitekim karşı da çıkıyorlar. CHP'nin de buna pek taraftar olmadığını görüyoruz.
1924 Anayasası'nı kolaylaştırır
Peki bu durumda ne yapılabilir?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de dile getirdiği 1924 Anayasası'ndaki formülün benimsenmesi kolaylaştırıcı bir yöntem olabilir. Çünkü 1924 Anayasası sonuç olarak bugünkü CHP'nin tarihi köklerinin kabul ettiği bir anayasa ve o anayasada 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese dini kökeni ve ırksal temeli esas alınmaksızın Türkiye ahalisi denir' şeklinde bir ifade var. O zaman bu formülde birleşmek daha kolay olabilir.
Aslında tanıma gerek yok
Vatandaşlık tanımı sizce nasıl olmalı?
Yeni anayasada 'vatandaşlık temel bir haktır, bu hak kanunun öngördüğü usûller çerçevesinde kazanılır' biçiminde bir formüle yer verilirse bu yeterli olur. Kanun koyucuya ayrıntıları düzenleme yetkisi tanınmalıdır. Böylece etnik referanslı bir vatandaşlık tanımı anayasaya hâkim olmaz, hem de Kürtlerin çok haklı olan talepleri de karşılanmış olur. Bunu yapamıyorsak 1924 Anayasası'nın formülü de soruna çözüm sağlar. CHP ise bu formüle 'evet' der, çünkü kabul etmediği takdirde kendi tarihi köklerini inkâr etmiş olur. CHP demokratikleşirse Türkiye demokratikleşir. Şayet bu da sağlanamıyorsa yeni anayasa vatandaşlık konusunda hiçbir hükme yer vermeyebilir. Suskun kalmayı tercih edebilir. Mutlaka bir vatandaşlık tanımının yer alması gerekmez. Bu da uzlaşmayı teşvik edebilir. Mesele sadece vatandaşlık tanımı ile bitmez.
Biraz açabilir misiniz?
Milliyetçilik esasına dayanan bir anayasa yeni anayasa olamaz. Yapılacak metni yeni olarak kabul edebilmemiz için o metnin hiçbir yerinde milliyetçi, etnik referansların yer almaması gerekir.
Bu iş oybirliğiyle olmaz
Anayasa Uzlaşma Komisyonu 'oybirliği' şartından nasıl vazgeçecek?
Esasında oybirliği şartı ile bir yere varılamayacağını Türkiye'nin görmeye ihtiyacı vardı, çünkü yeni anayasa yapma ihtiyacı dile getirildiğinden bu yana özellikle de 2007'den itibaren, kamuoyunda yeni bir anayasanın uzlaşma ile yapılacağı ifade edildi. Uzlaşma kelimesinin de sözlükteki anlamı deforme edildi. Belli çevrelerin uzlaşmadan anladıkları 'yüzde 100 mutabakat', hâlbuki uzlaşma kelimesinin sözcük anlamı bir müzakere sürecinde yer alan aktörlerin başlangıçtaki taleplerinden belli ölçülerde karşılıklı olarak vazgeçerek belli bir noktada buluşmasıdır.
Şimdi durum nasıl?
Bugün Türkiye uzlaşmanın 'yüzde 100 mutabakat' olmadığını anayasa komisyonunun çalışmalarıyla görmüş durumda. Dünyanın hiçbir yerinde yüzde 100 mutabakat ile yapılmış bir anayasa yok.
Darbeciler Atatürk'ün itibarını zedeledi
Yeni anayasada 'değiştirilemez' denilen maddeler olmalı mı?
Anayasada değiştirilemez maddeler kavramı aslında efsanevi bir kavram. Elbette bir hükme değişmezlik izafe eden insan iradesidir, dolayısıyla aynı hükmün değiştirilmesi gerektiği yönünde bir irade ortaya çıkmışsa onu da yapacak olan insandır. Sonuç olarak anayasalar kutsal metinler değiller, değiştirilebilirler. Bence anayasanın ilk üç maddesinde değişiklik yapılabilir. Sadece 1. maddede yer alan devlet şeklinin cumhuriyet olduğunu düzenleyen hükme değişmezlik izafe etmek yeterlidir. Mesela 1982 Anayasası'nın milliyetçilik özelliğini ortaya koyan hükümlerinden biri de 2. maddesinde yer alıyor. Cumhuriyet tanımlanırken 'Atatürk Milliyetçiliğine bağlı devlet' ifadesi kullanılıyor. Bu ifade elbette değiştirilebilir.
Neden?
Çünkü bir devletin kendisini milliyetçi olarak tanımlaması doğru değildir. Aksi takdirde o düşüncenin dışındaki bütün düşünce akımlarına o devletin hukuk düzeni kapalı hale gelecektir. Hâlbuki demokrasinin özü düşünce ve ifade hürriyetidir. 'Atatürk milliyetçiliği'ne bağlı devlet ifadesinin anayasadan çıkarılması gerektiğini söylerken Atatürk'ün şahsına bir saygısızlık olarak bunu ifade etmiyoruz. Diğer yandan milliyetçilik ifadesinin önüne Atatürk'ün ismini getirdiğiniz zaman milliyetçiliğin kendisinden gelen sorunları bertaraf etmiş olmuyorsunuz. Anayasaya 'Atatürk milliyetçiliği' ifadesini koyduğunuz zaman birtakım farklı siyasal görüşlerin ortadan kalkmasını sağlayamazsınız.
Peki Atatürk'ün bazı çevrelerce kullanıldığı söylenebilir mi?
12 Eylül darbe yönetiminin en önemli yanlışlarından biri Atatürk'ü neredeyse itibarsızlaştıracak tarzda ismini referans haline dönüştürmek oldu. Atatürk'ü bir tür 'kusursuz peygamber' mevkiine yükseltmek istediler, bu nedenle bugün Atatürk'ün boyunu, sesini, ayak numarasını tartışır olduk. Bunlar son derece anlamsız ve Atatürk gibi bir devlet adamının itibarını aşındıran açıklamalar. Bir devlet adamının büyüklüğü, onun boyu, sesinin kalınlığı, ayak numarasının büyüklüğü ile ölçülmez. Herhalde bu, karşı karşıya kalabileceğimiz en vahim tablolardan biridir.
Anadil ayrıştırmaz bütünleştirir
'Anadilde eğitim' konusunda uzlaşma olabilir mi?
Anadilde eğitim kişilerin en tabii hakları arasında. Ama tabii böyle bir hakkın anayasada zikredilmesiyle doğrudan çözüm bulunamaz. Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dilinin Türkçe olması gerçeğinden vazgeçecek değiliz. Anadilde eğitim iki toplumlu bir ülke yaratmaz, tam tersine bütünleşmeyi sağlar.
Anayasanın sihirli değnek etkisi yok
Kürt sorunu yeni anayasa ile çözüme kavuşacak mı?
Bir 'anayasa fetişizmi' yaşanıyor. Sanki yeni bir anayasa yaparsak, o günün ertesinde bütün problemlerin çözüldüğü, Türkiye'nin cennete döndüğü bir ortamla karşılaşacakmışız gibi bir algı yaratılıyor. Bu doğru değil. Anayasalar sihirli değnek değildir. Sorunlar karşısında temel aktörlerin tutumları nasıl olacak, bu çok önemlidir.
Genelkurmay Savunma'ya bağlansın
Yeni anayasada asker-sivil ilişkisi nasıl düzenlenmeli?
Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması, Milli Güvenlik Kurulu'nun anayasal bir organ olmaktan çıkarılıp kanunla düzenlenen bir organa dönüştürülmesi, kurulun isminin de Milli Savunma Üst Kurulu şeklinde değiştirilmesi önemli olacaktır. Çünkü Milli Savunma ile Milli Güvenlik kavramı aynı şey değildir.