Nükleer enerji uzmanı Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, Türkiye’de kurulması planlanan nükleer santralların aynı zamanda nükleer silah olarak kullanılabileceği iddiasında bulundu.
Kılıç’ın bu iddiasının dayanağını da tasarı aşamasındaki “Nükleer Enerji Yasası” oluşturuyor. Kılıç, tasarıda nükleer madde olarak listelenen “Plütonyum-239”, “Uranyum-233” gibi radyoaktif izotopların aslında sadece nükleer silah programında kullanılan maddeler olduğuna dikkat çekiyor.
Özlem Güvenli’nin Cumhuriyet gazetesindeki haberine göre, Kılıç, “Bu izotoplar, normalde amacı sadece nükleer enerji üreten santrallar kurmak olan bir programda, santral yakıtı olan Uranyum-235 ve Uranyum-238 gibi izotoplarla aynı listeye sokulamazlar” diyor. Kılıç, Nükleer Düzenleme Kurumu’nun Başbakanlığa bağlı olmasının ve kurumun kararlarının denetim dışı bırakılmasının da soru işaretleri yarattığını vurguluyor.
Yeni nükleer enerji yasa tasarısını madde madde inceleyen Prof. Dr. Hayrettin Kılıç’a göre tasarının yasalaşması halinde Türkiye, nükleer silah programı için ilk adımı atmış olacak. Yasa tasarısını Cumhuriyet için analiz eden Prof. Kılıç’ın çarpıcı tespitleri şöyle:
- Tasarının 3. maddesinin “ı” fıkrasında; henüz resmi söylemde hiç bahsi geçmeyen nükleer silah programına dair niyetin işareti vardır. Bu fıkrada “nükleer madde” diye listelenen Plütonyum-239, Uranyum-233 gibi radyoaktif izotoplar aslında sadece nükleer silah programında kullanılan izotoplardır.
- Aynı maddenin başka fıkrasında “radyoaktif atık tesisi” için bir açıklık getirilmemiş. Bu tesisin nihai bir depolama tesisi mi yoksa atıkların yeniden işlenerek içindeki Plütonyum-239’un çekildiği bir tesis mi olduğu belirsiz.
'Antidemokratik ülkelerdeki gibi başbakana bağlı'
- Nükleer Düzenleme Kurumu’na ilişkin esasların ele alındığı 10. maddenin birinci bendinde yeni kurulacak kurumun başbakana bağlı olacağı belirtiliyor. Dünyada halen nükleer silah geliştiren İran, Kuzey Kore, Pakistan, İsrail gibi antidemokratik ülkeler dışında, doğrudan Başbakanlığa bağlı bir düzenleyici kurumu olan ülke yok.
- Aynı maddenin 2. bendinde “Kurumun (başbakanın) kararları yerindelik denetimine tabi tutulamaz. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi kurumun (başbakanın) kararlarını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremez” deniliyor. Öyle ise bu kurum, nükleer silah programına odaklanmıştır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti parlamentosu, ordusu, yurttaşları ile ulusal idari kanunların kapsamı dışında kalacak şekilde kurgulanan bir özerkliğe sahip olacaktır.
- Kurumun gelirleri, hesap ve harcamalarının ele alındığı 13. maddede “Kurum, devlet ve kamu ihale kanununa tabi değildir” deniliyor. Yani bu kurum, nükleer silah programı için gerekli tasarım, yazılım, malzeme, ekipman elde etmek için İsrail, Pakistan, Hindistan ve İran gibi ülkelerin yaptığı gibi uluslararası karaborsada çeşitli alışverişlere girişecek ve hiçbir şekilde denetlenemeyecek.
'Barışçı değil'
- Madde 21’de “kurum personeli görevleri sırasında öğrendikleri gizli bilgileri açıklayamaz” deniyor. Hiçbir demokratik ülkede barışçıl amaçlı bir nükleer enerji programının kapsamı bu çeşit bir gizliliğe tabi değildir. Bu seviyede bir gizlilik, ancak nükleer silah projesine dair olabilir.
- Tasarıda “Nükleer tesis veya radyoaktif atık tesisi işletmek için lisans verilen kişi” ifadesi var. Türkiye ve Rusya arasında yapılan anlaşmaya göre atıkların Rusya’ya götürülmesi gerekiyor. O zaman bu kişi kim olabilir? Bu lisans, Plütonyum-239’un, atık işleme tesislerinde kullanılmış ve atık haline gelmiş yakıt çubuklarından üretilmesi için gerekli lisanstır.
- Maddelerde “Kullanılmış yakıtların ve radyoaktif atıkların güvenli yönetimi sorumluluğu radyoaktif atığı üretene aittir” deniliyor. Bu durumda Akkuyu’da veya Sinop’ta Ruslar veya Japonlar açısından çıkacak atıkların sahibi olarak bir atık işletme tesisi lisansı alma, kurma ve işletme hakkı doğmakta. İki projede de Japon ve Rusların işleteceği, atıkların içinden Plütonyum-239 ayrıştırılmasının kanunen önü de açılıyor.