Ekonomi

Prof. Gürkaynak: Marifet doların kaç lira olacağını tahmin etmek değil, Cumhurbaşkanı'nın söyleyeceğini tahmin etmek

'Merkez Bankası 'vatan hainliği' ile suçlanmak pahasına Türkiye'nin ihtiyacı olan para politikasını yapmaya çalışıyor'

25 Şubat 2015 18:24
Kamil Yelim

Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Refet Gürkaynak “Ben Türkiye'deki siyasi riskleri öngöremediğimin uzun zamandır farkındayım. İktisadi risklerin epey bir kısmını görebiliyorum ama hani iktisatçılık tahmininde marifet olan şey; doların kaç olacağını söylemek değil. Cumhurbaşkanı şunu söylerse, dolar kaç olacak? Ama Cumhurbaşkanı'nın ne söyleyeceğini tahmin edemediğim için doların kaç olacağını da tahmin edemiyorum” dedi.

Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Refet Gürkaynak, dün (24 Şubat 2015) İstanbul'da gerçekleştirilen '2015 Makroekonomik Beklentiler Konferansı'nda konuştu.

2015 yılı için iktisadi tahminlerini paylaşan Prof. Gürkaynak; "2015 tahminim: Sallanacak ortalık. Ben Türkiye'deki siyasi riskleri öngöremediğimin uzun zamandır farkındayım. İktisadi risklerin epey bir kısmını görebiliyorum ama hani iktisatçılık tahmininde marifet olan şey; doların kaç olacağını söylemek değil. Cumhurbaşkanı şunu söylerse, dolar kaç olacak? Ama Cumhurbaşkanı'nın ne söyleyeceğini tahmin edemediğim için doların kaç olacağını da tahmin edemiyorum" dedi.

Konuşmasında, 'insanların,  iktisatçılar ile tahmin edemedikleri için dalga geçmeyi' sevdiklerini söyleyen Prof. Gürkaynak, iktisatçıları şöyle savundu:

''Mekanizmayı anlamadığımızdan değil bu. Mekanizmaya girdi oluşturan şokların, nereden geleceğini göremiyoruz. Şok olmanın tanımı o zaten. Bizim memleketimizde bunlar o kadar çok ki hangi ucundan tutacağımızı  bilmek çok zor olabiliyor."

 

Merkez Bankası

 

Merkez Bankası'nın 'siyasi bir araca dönüşmesinin çok ciddi sonuçları olacağı' uyarısında bulunan Prof. Gürkaynak, Merkez Bankası hakkında şunları söyledi:

''Merkez Bankası şuanda hükümeti kendisinden korumakta. Burada hükümetten kastım Cumhurbaşkanı. Ama istediğini yapsalar, hani direk memleket anahtar teslim kelepir,  harap haline gelecek. Şunu hepiniz düşünebilirsiniz. Bugün öğleden sonra Merkez Bankası çıkıp, 'çok istediler faizleri 500 baz puan indirdik’ dese; dolar 3.5 TL, uzun vadeli faizler yüzde sonsuz. Dolayısıyla bu kadar dayak yemek pahasına, vatan hainliği ile suçlanmak pahasına, Merkez Bankası aslında Türkiye'nin ihtiyacı olan para politikasını yapmaya çalışıyor. Böyle yaptığı için de, hükümet işlerin tamamen patlamıyor olmasından bir prim topluyor. Yani bunun garip bir siyasi tarafı da var tabii. Bir taraftan hiç patlamıyorlar, bir taraftan da ‘Merkez Bankası bizim dediğimizi yapmadı, onun içinde işler daha iyi olmadı’ diye suçlanabilir bir Merkez Bankası çıkıyor ortaya. Fakat Merkez bankasının yaptığı iş şu anki Türkiye konjonktüründe doğru iştir. Faizi indirmiyor olmak doğru iştir. Eğer hükümet sessiz olabilseydi; o zaman Merkez Bankası zaten benim tasvip etmeyeceğim bir şekilde faiz indiriyor olacaktı. Sonra yükseltmek üzere.  Ama ortalığı karıştırdığınız zaman bunun o kadar fazla döviz kuru etkisi var ki; Merkez Bankası bunun üstüne bir de ‘ben de buna aldırmıyorum’ diyecek şekilde      faiz indirip,  ‘döviz ne yaparsa yapsın’ dersem;  bunu bir defa dedi, hatırlarsanız geçen sene. Döviz birden bire hop diye 2.40'a fırladı. O zaman anladık. Merkez Bankası bir şekilde ‘benim olmasına müsaade etmeyeceğim bir şeyler var’ demek zorunda. "

 

FED faiz artıracak

 

FED'in bu sene faiz artırmaya başlayacağını belirten, Gürkaynak “Şunu da biliyoruz çünkü dışsal bir şok yüzünden petrol fiyatları birden bire düşüyorsa, bu yüzden enflasyon düşüyorsa, faiz indirmemelisin. Bir şey olmuyor sizin ekonominizde. Sizin müdahale edeceğiniz bir şey yok burada. Artık bunu söyleyemiyorlar çünkü o kartlarını attılar ellerinden. Dolayısıyla şimdi birden bire ‘geçici enflasyon dinamikleri’ diyorlar. Eskiden ‘çekirdek enflasyon’ diyeceklerine; şimdi ‘enflasyonun kalıcı olmayan kısmı’, ‘çekirdeğin dışında kalan’ demeye başladılar" diyerek Merkez Bankası'nın neden faiz indirmemesi gerektiği konusundaki fikirlerini açıkladı.

 

'Adalet sistemimiz leş gibi'

 

TBMM'de hükümet ve muhalefet arasında kavgalara varan tartışmalara yol açan tartışmalı İç Güvenlik Paketi'ni 'sıkıyönetim kanunu' olarak tanımlayan Gürkaynak, Türkiye'nin sorunları ve bunların çözümleri hakkında önemli mesajlar verdi:

"Hükümetin iktisat programını eleştirmek gerekiyorsa, yapılan biteni eleştirmek gerekiyorsa, onu da biz hükümet içinden yaparız deyip işte Ali Babacan çıkıyor ‘memleketimizin en önemli sorunu adalet sisteminin işlemeyişidir vesaire’ katılıyorum ben buna ama hani özellikle Ali Babacan bu hükümetin hiç kesintisiz, hep hükümette olan bakanı. Şimdi bunun söylenmesi iyi bir şey mi, iyi bir şey. Yani memleketin sorunları hakkında hemfikir olmak iyi bir şey. Bir yandan bunu söyleyip, bir yandan  sıkıyönetim kanunu çıkarmak iyi bir şey mi?  O benim anlayacağım bir şey değil.
Fakat şu meseleyi görüyor olmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin iktisadi meseleleri nedir diye düşündüğünüz zaman nedir? Biri enflasyon. Peki başka? Kadınların iş gücüne katılımı. Büyük mesele. Cari açık bir sonuç. Yani bu memlekette üretim yapmadan talebi körüklediğimiz için ortaya çıkan bir sonuç cari açık. Onun için soracağımız soru, 'ne olacak da biz Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında daha fazla üretim yapacağız?' Tamam, ne yapacağız? Valla bir kere daha fazla insan çalışacak. O kadınlardan gelecek. Kadınların iş gücüne katılımının artması gerekiyor. Başka, yatırım yapılacak. Mesela yabancı yatırımcılara sorulduğu zaman; 'niye Türkiye'ye daha fazla doğrudan yabancı yatırım getirmiyorsunuz?’ diye, birinci cevap 'adalet sisteminizden bir şey anlamıyoruz!’ Tabii bu yabancılara has değil, biz de anlamıyoruz. Nedir meseleler?  Enflasyon, başka? Kadınların işgücüne katılımı. Başka? Adalet sistemimizin leş gibi olması. Başka? Eğitim sistemimizin leş gibi olması. Şimdi bu işler bence bundan ibaret. Nedenini anlayamadığımız acayip siyasal dalgalanmaları da ekleyelim. Şimdi şunu soracağız; ‘Merkez Bankası’na bu bir kamu kurumu birtakım böyle refah arttırıcı işler yapmalı. Bu işlerden hangisini Merkez Bankası’na verebiliriz?’ Merkez Bankası’nın elindeki araç, liseden mezun olan öğrencilerimizin, tamamen bir zihni dumurla mezun olmasını engellemeye elverişli değil. Kadınların iş gücüne katılımını kolaylaştırıcı bir şey Merkez Bankası yapamıyor. Hukuk sistemimizin anlaşılmaz, adamına göre çalışan; o da çalıştığı zaman çalışan; ne zaman biteceği belli olmayan sonuçlar üretmesini, Merkez Bankası engelleyemiyor. Merkez Bankası’na verebileceğiniz iş, zaten uzun vadede enflasyonu kontrol etmek. Onun için de ben bu vazifenin doğru olduğunu düşünüyorum. Şu anda Türkiye'de, özellikle iktisat politikası alanında söylüyorum bunu ama diğer politikalarında düşünebileceğini düşünüyorum. Bir, sorumluluk sahibi yetişkin insan eksikliği var. Mütemadiyen, işe sahip çıkan olmadıkça ortaya, Merkez Bankası atlıyor. Bu Merkez Bankasının bir hatası bence. Fakat bizim Merkez Bankamıza has değil. Bunu geçtiğimiz 5-6 yıl içinde dünyanın bütün merkez bankalarında gördük. Mesela faiz sıfıra inip, büyüme hala yalpalamaya devam ettiği sürece, merkez bankaları hükümetlere dönüp; 'Paşam aha faiz sıfır daha ben ne yapayım? Bu zaman artık maliye politikası yapılacak zamandır’ dediler. Hükümetler, değişik nedenlerle; biz bunu yapamıyoruz ve büyük ölçüde beceriksiz olduğumuz için yapamıyoruz. Avrupa Birliği öyle acayip bir birlik ki,  aramızda karar veremiyoruz. Amerika öyle kötü bir siyasi kilitlenmişlik içindeki; Cumhuriyetçiler ile Demokratlar  bir araya gelip, ‘ya şu işi bir adam edelim’ diyemiyorlar, onun içinde ‘bu maliye politikası yardımı gelmeyecek’ dediğinde; merkez bankaları hepsi birden ‘tamam o zaman biz, normalde bizden beklenmeyecek hokkabazlıklar yapmaya başlayalım. Bu işi iş edinelim’ demeye başladılar.  Bu o anki kriz durumunda, ‘aferin’ denilebilecek bir şey olabilmekle beraber; aslında sorumluluğu alması gereken insanlardan bu sorumluluğu aldığınızda onlar iyice deli saçması işler yapmaya başlıyorlar. Bunu Türkiye'de de görüyoruz. Dolayısıyla da Türkiye'de ne iktisat politikası yapılacaksa da, ne ihtiyaç varsa bunu ‘Merkez Bankasına fatura edelim’ dediğiniz zaman; dönüp ‘ya arkadaşım sen ne yapıyorsun orada?’ diyecek insan kalmıyor ortada. Eğer Merkez Bankası'na ‘sen,  enflasyonun yanında cari açığı da iş et. işsizliği de iş edin, döviz kurlarını da iş edin, büyümeyi de iş edin’ diyorsanız; Maliye Bakanlığı'nı katacaksınız Merkez Bankası’na o zaman olur. Ama senin elinde düdük gibi bir tane gecelik faiz olacak; ‘onunla bunların hepsini yap’ derseniz eğer; içinde yaşadığınız ülke çıkıyor ortaya."