Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ersin Kalaycıoğlu, gündeme ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türkiye'yi yeni bir ekibin yönetmesi halinde uluslararası alanda kaybedilen kredinin yeniden açılabileceğini söyledi.
Independent Türkçe'den Can Bursalı'nın haberine göre, "Türkiye 2009'dan sonra uluslararası arenadaki kredisini azaltmaya başladı. Bugüne gelindiğinde ise artık o kredi tükenmek üzere ancak yeni bir ekibin Türkiye'yi yönetmesi halinde eskiden olduğu gibi yine kredi açılabilir" dedi.
Geri dönüş o kadar kolay olmadığını dile getiren Kalaycıoğlu, "Bir bugünkü siyasal rejim görüntüsünü değiştirmeniz gerek. Yeni bir ekip geldiğinde, yeni bir kredi açılacaktır diye varsayıyorum ama ondan daha önemlisi bugün içine düşmüş olduğumuz bu sorunlar yumağı kısmen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kendi ideolojik yaklaşımından kaynaklanıyor, tarafsız olmak, arabulucu olmak yerine bölge içi çatışmada taraf olmayı tercih ediyorlar. Türkiye'nin 2010’lara kadar kadar izlemiş olduğu politika, herkesle uzlaşabilen, herkesle geçinebilen, yumuşak güç unsurlarını ön planda tutan yani diplomasi, hukuk, bilim, itibar, güvenilirlik ve bunlar üzerine dayalı ittifaklar kurmak yerine ve bölge ülkeleriyle birbirinden bağımsız birebir ilişkiler kurmak üzerine inşa edilmişti. Yani Ortadoğu'daki bir ülkeyle aramızda ikili ilişkiler kurarak temasları sürdürmeye öncelik veriyorduk. Türkiye'yle Suudi Arabistan, Türkiye'yle İran ama bunları ayrı tutmak suretiyle Türkiye bu ikili iyi ilişkileri sürdürdü. Hiçbir zarara uğramadan da izledi" diye konuştu.
Kalaycıoğlu, Kanal İstanbul projesine ilişkin ise "Seçmenin rızası alınmadan yapılacak kanal meşru değildir" görüşünü savundu. Kalaycıoğlu Kanal İstanbul'a ilişkin şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye'nin içsel ekonomik durumu daha zora girerse, o zaman bu sürecin 30 yıla kadar çıkabileceği iddia ediliyor. İstanbul’un değil ama Trakya’nın ortasında devasa bir çukur olacak. Dolayısıyla bu proje tamamlanmayabilir. Bu tür projelere beyaz fil projesi deniliyor. Mesela bir tane tünel açtık. Alifuatpaşa Sapanca arasındaki 8 kilometrelik Doğançay tüneli yapıldı. Hiçbir zaman kullanamadık, öyle kaldı. Kanal İstanbul da öyle bir beyaz fil projesine dönüşebilir. Aynı zamanda Türkiye’nin başarısızlık abidesi haline gelen bir görünür anti propaganda malzemesine de dönüşebilir. Bunun dışında başka rizikolar da mevcut bu projede.
Türkiye’nin kuruluş belgesi olan Lozan'da bazı konular ele alınmamıştır. Bu konular Irak sınırı, İskenderun Sancağı’nın (Hatay’ın) statüsü ve Boğazlar meselesidir. Boğazlar konusunda Lozan'daki formül uluslararası denetimdir. Boğazlar’da Türkiye’nin egemenlik haklarını tescil eden Montrö Antlaşmasıdır. Şimdi, Montrö’yü devreden çıkartırsanız, Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarımızın hukuki temelini nasıl tesis edeceksiniz? Bugünkü kuvvet dengesi içerisinde Türkiye öyle çok kuvvetli değil, acaba ABD ve Rusya’yı ve diğer imzacı devletleri ikna edebilecek misiniz? Bu konudaki hazırlığınız, olgu ve verileriniz nelerdir? Hiçbiri belli değil. Kamuda açıkça ve bilimsel temelde bir tartışma olmadığından dolayı bir şey bilmiyoruz ve sanki bir meçhule doğru yelken açıyormuşuz gibi görünüyor durum"