Artan gıda fiyatlarına karşı başlatılan tanzim satış uygulamasını değerlendiren Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Ekonomist Prof.Dr. Emre Alkin, gıdada yüksek enflasyonla mücadelede arz yönlü politikaların uygulanması gerektiğini söyledi.
Benzeri durumlarda devletin piyasalara ‘Arz Yönlü ve Talep Yönlü’ politikalarla iki yönlü müdahale tarzının olduğunu belirten Prof. Dr. Alkin, “Arz yönlü politikalar, emek ve sermayenin artması ve nihayetinde büyümenin bu yolla sağlanmasını amaçlayan, fiyatlar genel seviyesini yani enflasyonu azdırmamaya dikkat ederek uygulanan politikalardır. "Başaran var mı ?" diye sorarsanız, kısa vadede herşey yolunda gibi gözükse de uzun vadede işler hep karışır. Türkiye bu duruma harfiyen uyuyor desem yanlış olmaz” ifadelerini kullandı.
"Mükemmel reçete yok"
Talep Yönlü politikaların, dalgalanmaları talep cephesine müdahale ederek çözmeye çalışan politikalar olduğunu ve durgunluk varsa talebin cesaretlendirilip, ısınma varsa soğutulmaya çalışıldığını aktaran Prof.Dr. Emre Alkin, “Bu politikanın da başarı şansı tartışmalıdır. Çünkü durgunluktan çıkarmak için yapılan hamlelerin yarattığı ısınmayı, ısınmış ekonomiyi soğuturken oluşacak durgunluğu önleyecek bir 'mükemmel reçete' yoktur” şeklinde konuştu.
Bu politikaların, para ve maliye politikalarıyla desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Prof.Dr. Alkin, “Para ve maliye politikaları Ortodoks, yani sadece para arzı-vergiler-kamu harcamaları üzerinden veya heterodoks, yani çok enstrümanlı karmaşık bir politika demeti ile desteklenebilir. Ancak yukarıda belirttiğim gibi dengeye bir türlü gelemeyen bir ekonomide uygulanan politika araçlarının başarı şansı her zaman tartışmalıdır. Buradan hareketle, "dengelenme" kelimesinin anlamını doldurabilmek için yeterli bir zaman geçmesi gerekiyor. Anlaşılıyor ki ekonomi yönetimi heterodoks yöntemlerle talep yanlı bir politika uygulamış, ortaya çıkan yan etkileri de yine heterodoks yöntemlerle talebe odaklı bir şekilde çözmeye çalışıyor” dedi.
"Atılabilecek başka adımlar da var"
Nihai malların fiyatlarına doğrudan yapılan müdahalelerin mutlaka enflasyon ve hayat pahalılığı üzerinde kısmi olumlu etki yapacağını ancak özellikle gıda enflasyonunu dizginlemek için yapılacak başka adımların da bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Emre Alkin bu önlemleri şöyle sıraladı:
“Miras yoluyla bölünen tarım arazilerinin toplulaştırması yasası geçerse tarımda ölçek ekonomisi sağlanmış olur, maliyetler düşer ve verimlilik artar. Tarım Piyasasında fiyat oluşumlarını bozan kartel, monopol ve oligopol oluşumların üzerine gidilmesi gerekir. Tanzim satışların bu konuda kalıcı bir çözüm yaratması zor. Meselenin doğrudan üzerine gidilmesi gerekiyor. Tarım ile ilgili olarak TÜİK'in elinde sağlıklı istatistik bulunduğunu söylemek zor. Arz-Talep dengesi için yapılan bilimsel alışmaların güvenilir bilgiye dayanmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Mutlaka TÜİK'in tüm sektörlerle ilgili resmi ve güvenilir istatistik yayınlaması gerekiyor. Türkiye'de tarım arazilerinin sahipleri çoğunlukla kiralama yoluyla para kazanmakta ve tarımla pek ilgilenmemekte. Zeytin, fındık ve diğer ürünlerde çok sık rastlanan bu durum, başta kayıt dışılık olmak üzere birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Tarım arazileri çiftçilik yapmak isteyenlerin elinde olmadığı için, organize tarımın zayıfladığı, aracıların egemen olduğu bir piyasa, doğal bir sonuç olarak ortaya çıkıyor. Kanaatimce, sorunların kaynağına 31 Mart'a kadar inmek pek mümkün değil. Dolayısıyla doğrudan talebe ve fiyatlara müdahaleye devam edileceğini tahmin ediyorum."