Gündem

Prof. Dr. Sözbilir: Paleosismoloji çalışması yapabilseydik, bu depremleri önceden tahmin edebilirdik; fay bizden önce davrandı

"8 fayın sadece 2'sinde bilimsel anlamda çalışılmıştı"

24 Mart 2023 13:09

İzmir'de Dokuz Eylül Üniversitesi'nin (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Kahramanmaraş merkezli depremler öncesi bölgede sadece Amanos ve Pazarcık faylarında çalışmalar yapıldığını belirterek, "6 Şubat depremlerine kadar, bilim insanları sadece 2 fayla ilgili bilgilere sahipti. Çok kısa zaman aralığında 2 fay yerine 8 fay kırıldı. 6 fay üzerinde paleosismoloji çalışması yapabilseydik, bu depremleri önceden tahmin edebilirdik ve bu denli büyük bir afete daha hazırlıklı olabilirdik" dedi.

DEÜ DAUM Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depreme hazırlıklı olamamanın, dolayısıyla aşırı can ve mal kaybının sebebinin afet bölgesindeki birçok fayın araştırılmamasına bağladı. Dünyanın en büyük depremlerinden birine neden olan çok segmentli kırılmanın öngörülemeyişinin sebebini açıklayan Prof. Dr. Hasan Sözbilir, "Bilindiği gibi 6 Şubat saat 04.17'de Amanos Fayı, Pazarcık Fayı, Erkenek Fayı ve Narlı Fayı 1 dakika içinde kırılarak 7.7 büyüklüğünde Pazarcık merkezli can ve mal kaybına yol açan çok segmentli büyük bir deprem üretti. Yaklaşık 9 saat sonra Sürgü Fayı boyunca gerçekleşen enerji transferi ve tetiklenme sonucunda, Çardak ve Doğanşehir fayları birlikte çalışarak 7.6 büyüklüğündeki Elbistan merkezli depremi ürettiler. Bu depremlerden sonra kırılan fayların uçlarında stres birikmeye başladığı tespit edildi. Bu strese Antakya Fayı dayanamadı ve 15'inci günde tetiklenerek kırılmış oldu" ifadelerini kullandı.

"8 fayın sadece 2'sinde bilimsel anlamda çalışılmıştı"

Prof. Dr. Sözbilir, 3 ana şok sonrasında 15 bini aşan artçı deprem aktivitesinin sürdüğünü belirterek, "Enerji transferi ve stres birikimi Göksun güneyindeki Savrun Fayı, Doğanşehir kuzeyindeki Malatya-Ovacık Fayı ve Pütürge kuzeyindeki Palu-Bingöl Fayı ile Antakya doğusundaki Ölüdeniz Fayı ve güneydeki Kıbrıs Yayı üzerinde birikmeye devam ediyor. Bu enerji transferine ilk yanıtı Savrun Fayı'nın kuzey segmenti çok sayıda 4-5 büyüklüğünde deprem üreterek tetiklendi. Peki 8 fayın 1,5 ay içinde birbirini tetikleyecek şekilde kırılacağını neden dünyadaki hiçbir bilim insanı öngöremedi? Çünkü bu 8 fayın sadece 2'sinde bilimsel anlamda çalışılmıştı. Biz jeologlar fayların gelecekte ne yapacağını anlayabilmek için günümüzden önceki tarihsel ve tarih öncesi dönemde ürettikleri depremleri bulmaya çalışırız. Paleosismoloji adı verilen bu bilim dalı sayesinde fayı keserek hendekler açar ve bu hendek duvarlarında eski deprem izlerine ait verileri bularak, bunları tarihlendiririz. Böylece fayın deprem üretme aralığını, geçmişte ürettiği son depremi ve bu depremden sonra geçen zamanı bulabiliriz. Fayın deprem üretme aralığıyla son depremden sonra geçen zaman ne kadar yakın ise fayın deprem üretme zamanı o kadar yaklaşmış demektir" açıklamalarında bulundu.

"Bu denli büyük bir afete daha hazırlıklı olabilirdik"

Prof. Dr. Hasan Sözbilir, "6 Şubat depremlerine kadar, bilim insanları sadece Amanos ve Pazarcık fayları üzerinde hendek açmış ve buradan çıkan sonuçlara göre bu segmentlerin ortalama 500 yılda bir kırıldığı, son depremlerini de 1513 yılında yaptığını saptamışlardır. Yani sadece bu 2 fay segmentinin kırılacağı biliniyordu. İl Afet Risk Azaltma Planları da bu 2 fayın 7.4 büyüklüğünde 1 deprem ürettiğinde Maraş ilinde oluşacak zararı azaltmaya yönelik önlemler almış ve devletin ilgili kurumları buna göre afet yönetimi kapsamındaki çalışmalarını tamamlayarak deprem tatbikatını yapmıştı. Fakat beklenenden çok daha büyük deprem oldu. Çok kısa bir zaman aralığında 2 fay yerine 8 fay kırıldı. Diğer 6 fayın da kırılacağını önceden bilebilirdik. Bu 6 fay üzerinde paleosismoloji çalışması yapabilseydik, bu depremleri önceden tahmin edebilirdik ve buna göre de bu denli büyük bir afete daha hazırlıklı olabilirdik" dedi.

"Fay bizden önce davrandı"

Erkenek ve Sürgü-Çardak faylarında paleosismolojik çalışmaların başlatıldığını belirten Prof. Dr. Hasan Sözbilir, şu ifadeleri kullandı:

"Geçen yaz Fırat Üniversitesi yürütücülüğünde Dokuz Eylül Üniversitesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi'nden oluşan bilim insanları olarak Erkenek ve Sürgü-Çardak faylarında paleosismolojik çalışmalar başlatmış ve belirli sayıda hendekler açmıştık. Yaş analizlerimiz devam ediyordu. Depremden sonra araziye gittiğimizde fayın hendeklerimizi kestiğini gördük. Yani fay bizden önce davranmıştı. Şimdi analiz sonuçları geldiğinde bu fayların da en azından 500 yıldır deprem üretmediğini göreceğiz. Tüm faylarımızı çalışabilmiş olsaydık 8'inin aynı zaman aralığında kırılacağını bilebilirdik. Böylece afet yönetimi için gereken her türlü hazırlığı deprem gelmeden önce yapabilirdik. Kısacası Türkiye'deki fayların deprem üretme potansiyelleri paleosismolojik çalışmalarla belirlenebiliyor."

Türkiye Paleosismoloji Araştırmaları Projesi'nin tamamlanmasının önemini vurgulayan Prof. Dr. Hasan Sözbilir, "2011 yılında yayınlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem planında Türkiye'deki tüm diri faylarda paleosismoloji çalışması yapılması öngörülmüş ve bu kapsamda Türkiye paleosismoloji çalışması başlatılmıştı. Türkiye'nin en büyük yerbilimleri projesi niteliğindeki bu projede geçen 10 yıllık süre içinde, üniversitelerin içinde olduğu, BAP projeleri, AFAD-UDAP projeleri, TÜBİTAK projeleri ve MTA projeleri sayesinde toplam 485 faydan 230 civarındaki fay üzerinde hendek açılabilmiştir. AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamadan da anlaşıldığı üzere, kalan 255 civarındaki fay segmentinin 3 yıllık bir süre içinde tamamlanması öngörülmektedir. Bu çalışmalar tamamlandıkça Türkiye'nin başka hangi yerinde çok segmentli kırılmanın olabileceği önceden bilinebilecektir. Aynı zamanda fay yasasının uygulanabilirliğinin temelini oluşturacak olan Türkiye Paleosismoloji Araştırmaları Projesi'nin tamamlanması can ve mal kaybının azaltılması açısından hayati derecede önem taşımaktadır" diye konuştu. (DHA)