Gazeteci Fatih Altaylı, Prof. Dr. Celal Şengör’ün yayımlanması için yazdığı mektubunu sayfasında paylaştı. Celal Şengör, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni eğitim reformunu “azgın bir boğaya” benzetti; “O reform, uygulamaya konduğu takdirde, ülkemiz Afganistan’dan da beter bir duruma düşecek ne doktorumuz, ne mühendisimiz, ne sanatçımız kalacaktır, ne ilâcımızı ne de silâhımızı yapabileceğiz. Bırakın yarım yamalak da olsa kendi yaptığımız TOGG’u, kağnı bile yapamayacak duruma düşeceğiz” dedi.
Şengör, “Millî Eğitim Bakanı ve hempaları behemahal makamlarından atılmalı ve Atatürkçü, yani akılcı bir eğitim sistemi adam gibi tahsil görmüş akılcı bir kadro yönetiminde derhal kurulmalıdır. Elimde imkân olsa Millî Eğitim Bakanı ve hempalarını vatana ihanetten tutuklarım” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Şengör’ün mektubu şöyle:
“Sevgili Fatihciğim, bugünlerde acaba milletimiz tamamen keçileri kaçırdı mı diye düşünüyorum!
İçinde bulunduğumuz durum şuna benziyor: Karşıdan azgın bir boğa burun deliklerinden dumanlar püskürterek tam üzerimize gelmekteyken, biz aramızda bu korkunç tehlikeden nasıl kurtuluruz diye düşünmek yerine acaba birbirimize uygun sözlerle mi hitap ediyoruz veya üzerimizdeki giysilerle karşımızdakini rahatsız eder miyiz derdine düşmüşüz. Az sonra o boğa gelip hepimizi gebertecek. O zaman ne kime ne dediğimizin ne de üzerimize ne giydiğimizin bir değeri olacak.
Bunu göremeyecek kadar aptallaşmış olamayız. O boğa Milli Eğitim Bakanı’nın üzerimize saldığı sözde eğitim reformudur. O reform, uygulamaya konduğu takdirde, ülkemiz Afganistan’dan da beter bir duruma düşecek ne doktorumuz, ne mühendisimiz, ne sanatçımız kalacaktır; ne ilâcımızı, ne de silâhımızı yapabileceğiz. Bırakın yarım yamalak da olsa kendi yaptığımız TOGG’u, kağnı bile yapamayacak duruma düşeceğiz. Kadro bulmak derdine düşmüş öğretmenler, bırakın kadroyu, atanmayı; öğretecek şey bulamayacaklardır.
Etrafımızdaki savaşlara bakın. Nasıl insanların hayvanca boğazlandıklarına dikkat ederken, en çok kimlerin boğazlandığını gözden kaçırmayın. Eğitimi en modern olan insanlar her yerde galebe çalmaktadırlar. Bunlar günün birinde bizim de üzerimizden geçmeye kalkarlarsa kim haklı kim haksız diye soran olmayacaktır. Cahil olduğumuz için ezilip gideceğiz.
“Ev yanmaktadır. Yangının ortasında oturum ziyafet mi çekeceğiz?”
Birbirleriyle el sıkışmakta olan, paradan başka bir şey konuşmayan politikacılarımız. Siz yemek pişirip halkı doyurmaya kalkarken bunun son yemeğimiz olacağını nasıl görmezsiniz? Ev yanmaktadır. Yangının ortasında oturum ziyafet mi çekeceğiz?
“Millî Eğitim Bakanı ve hempaları behemahal makamlarından atılmalı; elimde imkân olsa vatana ihanetten tutuklarım”
Millî Eğitim Bakanı ve hempaları behemahal makamlarından atılmalı ve Atatürkçü, yani akılcı bir eğitim sistemi adam gibi tahsil görmüş akılcı bir kadro yönetiminde derhal kurulmalıdır. Elimde imkân olsa Millî Eğitim Bakanı ve hempalarını vatana ihanetten tutuklarım.
Milli Eğitim Bakanı’na: Vah gafil vah!
Sırf şu son kıyafet krizinde dedikleri insanı çileden çıkarmaya yetiyor. O yavrularımızı okula almamaya kalkan müdürü kulağından tutup defetmek yerine rezaleti haykıran gazetecilerimize söyleniyor. Vah gafil vah.
TIKLAYIN - 'Şort, etek, kolsuz gömlek yasak' yönetmeliği gönderilmiş: Elbise giyen kız öğrencileri 'uygunsuz kıyafet' diyerek lise mezuniyet törenine almadılar!
“Muhterem veliler! Çocuklarınızın insan gibi eğitilmesini istiyorsanız, bu bakanın oradan atılması için mücadele edin”
Muhterem veliler! Çocuklarınızın insan gibi eğitilmesini istiyorsanız bugünkü Millî Eğitim Bakanı’nın oradan atılması için mücadele edin. Yoksa çocuklarınızla birlikte tüm vatan elden gidecektir.
Size bunun garantisini verebilirim. Nasıl mı? Osmanlı’nın çökerken içine düştüğü durumu göz önüne getirin yeter. Pekiyi niçin o duruma düştük? Onu da gelin büyük şâirimiz Ahmet Hâşim’den dinleyelim. Atatürk çapındaki bir dâhi, Türkiye gibi nüfusunun yalnızca onda biri okuyup yazabilen, Ahmet Haşim’in anlattığı gibi 1919’da daha mayalı ekmek yapmaktan aciz, evini hayvan yuvaları gibi inşa eden, kendini kemiren hastalıklara karşı çaresiz, en bâtıl, en aptalca inançların pençesinde onun bunun uşağı olmaya dünden hazır, kendinden ve çoluk çocuğundan başka hiçbir şey düşünemeyen, toplum bilinci olmayan, çevresinden bîhaber bir ülkenin başına gelmeseydi nice olurdu halimiz? Emekli maaşınız, öğretmen kadrolarınız, ödediğiniz vergiler elbette çok önemlidir, ama çocuklarımıza vereceğimiz eğitim her şeyden daha hayatîdir. O eğitimi veremezsek bugünkü maaşları, bugünkü kadroları, bugünkü vergileri bile havada görürüz.
Kapkaranlıktan sevgilerle arkadaşım, Celal”