T24- TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu’nun açılışında dünyadaki gelişmeler üzerine bir ufuk turu yapan, Fransız düşünür Prof. Jacques Attali, Türkiye’yi de yakından ilgilendiren tahminlerini paylaştı. “Dolarda bir çöküş görebiliriz” diyen Attali, Türkiye’nin ihracatı konusunda yöneltilen bir soru üzerine, “Çok şişmiş döviz kurları mutlaka ceza görür. Rekabetçi bir devalüasyon olacaktır” dedi.
Attali’nin konuşmasından bazı satır başları şöyle:
- Türkiye’de kendimi evimde gibi hissediyorum. Avrupa’nın Türkiye'yi içine alması kendi yararına olacaktır. Avrupa’ya baktığımızda iki başarı hikayesi görüyoruz; Türkiye ve Polonya. Bu iki ülke iki lokomotif ülkedir.
- ABD önemli bir süreçten geçiyor. Bu süreçte her zaman yaptıklarını yine yapıyorlar, para basıyorlar. Ancak özel borçlar ve kamu borçları çok yüksek düzeyde. Önümüzdeki dönemde bir devaluasyon, dolarda bir çöküş görebiliriz. Amerikan ekonomisinin üzerinde kara bulutlar geziyor. “Krizden tamamen çıktık” demek doğru değil.
- ABD ve Çin arasında müthiş bir işbirliği var. Çin, ABD’yi finanse ediyor, ABD de Çin’in ihracatını emiyor. G-7, G-20 oldu. Aslında “G-2” diyebileceğimiz bu iki ülkeyi saklamak için yapıldı. Çin’in milli gelirinin yüzde 50’si ihracata dayanıyor. Tasarruf oranı da yüzde 50. Böyle bir ülke ayakta kalabilir mi?
- Japonya yüzde sıfır büyüme ile gidiyor. Aslında bu pozitif bir oran, Japonya 15 yıl içinde emeklilik fonlarını karşılayamamak gibi büyük sorunlarla karşı karşıya kalabilir.
- Aslında yarının dünyası yüksek büyüme oranlarıyla dikkat çeken Afrika. Ve Afrika’nın en çok farkında olan ülke Çin.
- Avrupa’da kamu borçları ve açıklar yüksek seyrediyor. Avrupa’nın geleceği için iki önemli konu var. Birincisi; daha iyi bir yönetişim sağlanabilir mi? Örneğin, Merkez Bankasının yanında bir finans bakanlığı kurulabilecek mi? Bu bakanlık kurulmazsa federal bütçeyle ayakta kalamaz. Avrupa’nın önündeki ikinci önemli konu genişleme.
- Tarihe baktığımızda Avrupa’nın Alman şeytanlığına yenilmek istememek, İkinci dünya savasındaki Fransız Korkaklığı, Rusya ve Amerikan varlığı gibi geleneksel sorunları bulunmuyor. Bir tehdit, bir düşman yoksa bir kimlik kurmak çok zordur. Avrupa “Biz kimiz, niye Avrupalıyız, niye varız?” sorularıyla meşgul. Bu kimliğin tespitinde göçmenlik, İslam ve Türkiye bir tehdit, bir düşman olarak görülebiliyor.
- Çok aptalca bir şey bu. Avrupa’nın Türkiye’ye karşı değil, Türkiye için bir şey yapması gerekir.
- Komünizmden sonra bir “yeşil tehdit” algısı var. İslami hareketlerden söz ediyorum. Bu yeşil tehditle de mücadele edilmesi lazım.
-Bugün Avrupa’nın kapsında üç grup var. Birincisi kapımızı çalmayan ancak birliğe gelecek olan Avrupalı ülkeler. İkincisi, eski Yugoslavya topraklarındaki gibi ülkeler üçüncüsü de Türkiye ve Ukrayna gibi biraz daha uzak olan ülkeler.
-Türkiye’nin, geçmişine dayalı bir etkisi ve bölgede istikrar yaratan bir güç olduğunu biliyoruz. Sizin yerinizde olsaydım mümkün olduğunca ileri gitmeye çalışırdım. Almanya ve Fransa ile ilişkileri derinleştirmeniz lazım. Gelecekte bütün kararlar bu iki ülke tarafından verilecektir. Hükümetler görüşlerini değiştirir, pes etmeyin. Türkiye’nin hepimiz için bir şans olduğunu düşünüyoruz.
- Rusya’nın neler yaptığını dikkatle izlemek lazım. 25- 30 yıl içinde Türklerin nüfusu, Rusları, Fransızların nüfusu Almanları geçecek. Rusya bugün geri çevrilmek istemediği için AB’nin kapısını çalmıyor. Ama Rusya’nın Avrupa’da ne yaptığına bakmamız lazım. Rusya Avrupa ile vazgeçilmez, geri dönülmez bağlar kuruyor.
- 2011 çok zor bir yıl olacak 2011’i atlatırsak gelecekte mutlu olacağız.
(Türkiye’nin düşük TL ve ihracat politikası konusunda bir soru üzerine)
- Türkiye için özel bir şey söylemek istemem. Rekabetçi döviz kuru önemli. Çok şişmiş döviz kurları mutlaka ceza görür. Rekabetçi bir devalüasyon olacaktır.