Dünya

Popülizm, altın çağını yaşıyordu; Macaristan'da seçim günü

Partinin ekonomik politikalarından en çok zarar gören taşra-kırsal kesim

08 Nisan 2018 18:27

Sezin Öney*

Macaristan’da bugün yapılacak genel seçimler, “ülkenin kaderini belirleyecek” seçimler olarak niteleniyor. Yaklaşık 10 milyon nüfuslu bu Orta Avrupa ülkesinin, dünya genelinden birçok gazeteci ve gözlemcinin odağında olmasının nedeni ise Macaristan’ın kaderine olan merak değil; küresel bir “siyasi fenomen” haline gelen popülizmin akıbetinin ne olacağı. Popülizm, siyaseten kutuplaştırıcı, toplumu “bizler” ve “onlar” diye iki zıt-düşman kitle şeklinde konumlandıran politik akım olarak şu an Macaristan’da “altın çağını” yaşıyor. Bir yanda, iktidar partisi muhafazakâr sağ çizgideki Fidesz’i ve “karizmatik lideri” Viktor Orban’ı destekleyenler var, öte yanda da hayli bölük pörçük bir muhalefet. Fidesz, 2010’dan beri iktidarda ve giderek artan yolsuzluk skandalları, “otokrasiye” kayış eleştirileri ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere haközgürlükler alanında ciddi bir irtifa kaybı ile özdeşleştirilse de, hâlâ seçmenlerin yaklaşık yüzde 40- 45’nin desteğini alabiliyor. Paradoksal biçimde Fidesz’i şu an destekleyenler de partinin ekonomik politikalarından en çok zarar gören taşra-kırsal kesim.

Anayasayı değiştirdi

Soğuk Savaş sonrası, Macaristan’ın “dönüşüm” döneminde, genç taşralı ve muhalif avukatların hareketi olarak ortaya çıkan Fidesz, önceleri “demokratikleşme” ve “Avrupalılaşma”nın savunucusu idi. 2000’lerin başında ilk kez iktidara geldikten sonra, siyasi gücün kazanıldığı kadar da hızlı kaybedilebildiğini tecrübe eden partinin lideri Orban, ikinci kez iktidara geldiği 2010’dan sonra “her ne pahasına olursun” iktidarda kalmayı hedefledi. Fidesz, bu amaçla, iktidara gelir gelmez, “Avrupa’nın en ilerici anayasaları” arasında gösterilen, Anayasa Mahkemesi’nin bir denge unsuru olarak önemli rol oynadığı anayasasını, parlamentoda edindiği salt çoğunluğa dayanarak değiştiriverdi.

Yabancı düşmanlığı...

Başlangıçta başkent Budapeşte başta olmak üzere, büyük kentlerdeki seçmen ve ülkenin kozmopolit kesiminin desteğini alan Fidesz, son yıllarda “milliyetçi” ve “dini” duyguları galeyana getirmeye çalışıyor. Popülizmin tipik özelliği, “şeytanlaştırılacak” bir düşman figürünün ortaya atılması ve iktidarın (veya popülist hareketin) iç-dış düşmanların saldırısı altında olduğunun propagandasının yapılması... Şu anda, tüm Macaristan’ın sokakları, sığınmacıların kalabalık kitle halinde yollarda yürüdüğü fotoğrafların olduğu ve üzerinde sadece “STOP” yazan devasa posterlerle dolu. Bu afişler, Türkiye’den Balkanlara ve ardından Macaristan üzerinden Batı Avrupa ülkelerine giden sığınmacılara; yani, 2015 krizine atıfta bulunuyor. Her ne kadar Macar halkı genelinin sığınmacılara ilk baştaki yaklaşımı pozitif olsa da, 2015’ten bu yana hükümet söylemleri, tüm “yabancılara karşı” korku yayan biçimde şekillendi. Bu seçimler de, hükümet tarafından “Macaristan’ın Macar kalıp kalmayacağının oylanacağı seçimler” olarak niteleniyor. Başbakan Orban, ayrıca Avrupa’da ulusal kimlikler ve Hıristiyanlığa sahip çıktıklarını öne sürüyor.

Soros gerilimi

Macar kökenli Amerikalı finans spekülatörü George Soros da Fidesz tarafından, bir komplonun baş aktörü olarak, Macaristan’a göçmen akını yaratarak ülkenin ulusal karakteri ve bağımsızlığını yok etmeye çalışmak ile suçlanıyor. Ve tabii, tüm muhalefet liderleri de “Sorosçulukla” suçlanıyor. Bu genel seçimlerde de, Fidesz’in çoğunluğa sahip olmasını engellemenin yolunun, 40-45 kadar seçim noktasında, muhalefetin ortak adayda birleşmesi yorumları yapılıyor. Buralarda ülkenin ikinci büyük partisi konumundaki aşırı sağcı Jobbik’in adayları, Fidesz’inkilere çok yakın. Sonuçta, bugünkü seçimlerde, “sürpriz” yaşanıp Fidesz’in iktidardan düşmesi beklenmiyor ama muhalefetin “taktiksel ortaklığa” gidebilmesi halinde, Orban da “süper çoğunluğa” sahip olamayacak ve eskisi gibi rahat hareket edemeyecek gibi gözüküyor.

Dışarı göç arttı

İktidardaki Fidesz, seçim yasalarında yaptığı değişiklerle, 199 kişilik parlamentoda çoğunluğu neredeyse otomatikman kazanacak konuma geldi. İktidarını sarsmanın tek yolu ise tüm muhalefetin bir araya gelmesi. Bu da hiç kolay değil: şu an ülkenin ikinci büyük partisi konumundaki Jobbik, aşırı sağ kökenli bir parti. Genç lideri Gabor Vona’nın, Jobbik’in söylemlerini daha “elastik” hale getirmesine karşılık, parti oldukça milliyetçi çizgisini geride bırakmış değil. Jobbik’in, Orta Asya- Turancılık söylemleriyle, bir ara Türkiye’de MHP ile yakın ilişkileri olduğunu da anımsatalım. Yaklaşık yüzde 20-23 desteği olan Jobbik, sabırla kendi zamanının gelmesini bekliyor ve Fidesz’e özellikle yolsuzluk üzerinden eleştiriler getiriyor. Göçmenler konusunda ise Jobbik’in söylemi, “Macaristan’ın göç sorununun, dışarıdan gelenler değil, dışarıya gidenler” olduğu yönünde. Gerçekten de, son 10 yılda, yaklaşık 1 milyon Macar, başka ülkelere göç etti: başlıca sebep de, “Macaristan’da gelecek görememeleri”.

Yerel seçimde birleştiler

Şubat’ta ülkenin güneydoğundaki ufak bir kent olan Hódmezvásárhely’de gerçekleşen yerel seçimlerde, muhalefet ilk kez tek aday çıkardı. Burası iktidarın en güçlü olduğu yerlerden gösteriliyordu. Ancak, muhalefetin destekte birleştiği, politik geçmişi olan genç aday Peter Marki-Zay, oyların yüzde 60’a yakınını alarak belediye başkanı seçilebildi.


* Bu makale Cumhuriyet.com.tr'de yayınlanmıştır