Akademisyenler ve avukatlar tarafından Gezi Parkı eylemlerinde polisin orantısız şiddeti ve hukuk dışı uygulamalarına karşı oluşturulan hukuki izleme grubu, "hak ihlallerinde, polisin ve sivil kişilerin cezai sorumluluğu konusunda siyasi, idari yetkililer gerekli adımları atmadığını" iddia etti. Tabipler Odası'nda Prof. Dr. İbrahim Ö. Kabaoğlu başkanlığında bir basın açıklaması yapan hukuki izleme grubu, Gezi Parkı eylemleriyle birlikte gelişen toplumsal muhalefete karşı girişilen saldırı ve hukuksuzluklara ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı bir rapor paylaştı.
DİSK, İstanbul Tabip Odası ve Adli Tıp Uzmanları Derneği tarafından desteklenen izleme grubunun yaptığı "Gezi olayları sürecindeki hukuksuzlukların da takipçişi olacağız" başlıklı basın açıklamasının tam metni şöyle:
"31.05.2013 tarihinden itibaren Taksim Gezi Parkında kamu makamlarının yasalara, Anayasaya, Uluslararası sözleşmelere aykırı uygulamaları, kararları ve politikalarına karşı itirazlarını iletmek, yönetime katılmak, iktidarı hukuk kuralları, evrensel demokratik ilkeler ve insan hakları değerleri doğrultusunda sınırlamak için halkın çok çeşitli kesimleri toplanmış ve taleplerini toplu ifade özgürlüğü çerçevesinde doğrudan dile getirmişlerdir. İktidarına sınır koymak istemeyen, halkı hiçbir şekilde kararlara ortak etmeyen üstelik aldığı kararların ve yaptığı uygulamaların tartışılmasını ve bu konuda soru sorulmasını dahi kabul etmeyen AKP, Taksim Gezi Parkı ile başlayan, halkın doğrudan muhalefetini engellemek, bastırmak ve cezalandırmak için muhalefetin tüm bileşenlerine, kişi ve kurumlar olarak tavır almış, tamamen hak kullanımı olan toplanmaları suç ilan etmiş, Başbakan tarafından polislere medya yolu ile talimatlar verilmiş, bu talimatlar yargı bağımsızlığını hiçe sayacak şekilde savcılara, hakimlere kadar uzanmıştır.
31.05.2013' den itibaren çeşitli şekillerde ve yaygınlıkta devam etmekte olan Gezi Süreci olarak adlandırılan toplumsal muhalefet halen devam etmekte, bu muhalefeti hükümet tarafından engellenme çabaları da sürmektedir.
Gezi Süreci'nde, parkın korunması için bireyler, meslek odaları, dernekler, sendikalar ve sivil toplum örgütlerinden oluşan Taksim Dayanışması bileşenlerine karşı operasyon düzenlenmiş, diger kişilerle beraber Tabib Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Çerkezoğlu da haksız yere hukuka ve kanuna aykırı olarak gözaltına alınmış, evi aranmış, kişisel eşyalarına, iletişim araçlarına el konulmuş, özgürlüğünden yoksun bırakılmıştır.
Ali Çerkezoğlu'na yöneltilen suçlamalar hukuki dayanaktan yoksun Kanuna, Anayasaya, Uluslararası düzenlemelere ve mahkeme kararlarına aykırıdır.
Bu operasyon sırasında verilen tüm yakalama, gözaltı, ek gözaltı süresi verilme, üst arama ve elkoyma kararları çeşitli mahkemelerin kararları ile ortadan kaldırılmış, tutuklama talebi de sorgu hakimliği tarafından kabul edilmeyerek Ali Çerkezoğlu ve diğer gözaltında bulunanlar serbest bırakılmıştır.
Böylece, topluma büyük suç işlenmiş görüntüsüyle sunulan suç isnatlarının, yakalamaların, kapılar çilingire açtırılarak ev aramalarının, el koymaların hiçbir hukuki dayanağı olmadığı, çok açık hak ihlali olduğu hukuk mercilerince de tescil edilmiştir.
Bu operasyon doğrultusunda yakalama, gözaltı, ev arama, el koyma kararları veren savcılar ve hakimler, Ali Çerkezoğlu'nun anayasal hakları olan kişi özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, kişisel verilerin ve haberleşmenin gizliliği haklarını ihlal etmişlerdir. Bu operasyonun AKP'ye muhalif olarak demokratik haklarını kullanan kişi ve kurumlara gözdağı verme amacına yönelik olduğu açıkça görülmektedir.
Gezi Süreci'nde meydana gelen hak ihlallerinde, polisin ve sivil kişilerin cezai sorumluluğu konusunda siyasi, idari yetkililer gerekli adımları atmamış ya da gereği gibi yerine getirmemiştir.
Polislerin yasadışı kullandıkları şiddet nedeniyle hayatlarını kaybedenlerin sorumlularının tespit edilmesinde gerekli çaba gösterilmemekte (Mehmet Ayvalıtaş, Hasan Ferit Gedik, Ali İsmail Korkmaz), sorumluların tespit edildiği durumlarda polisler görevden alınmamakta, görevlerine devam etmekte, (Ethem Sarısülük) yargılama aşamasında duruşma salonlarının polislerle doldurulmasına ve mağdur- müdahil aileyi rahatsız etmesine engel olunmamakta, duruşmanın ve yargılamanın düzeni sağlanmamakta, ailelere destek olan kişilerin katılımını engellemek için doğal hakim ilkesi çiğnenmekte, yargılama, -işlemi haklı kılacak ciddi bir neden bulunmadığı halde- başka bir ile nakledilmekte (Ali İsmail Korkmaz) , yine toplumun ölümlerin araştırılması konusundaki duyarlılığın ve davaları takibinin önlenmesi için duruşma günleri birbirine yakın tarihlere verilmekte, bu davaların kamuoyunun dikkatinden ve takibinden kaçırılmaya çalışıldığı, böylece aleniyet Ilkesinin ihlal edildiği, sonuçta tüm dosyalar açısından birçok yönden adil yargılama hakkının ihlal edildiği görülmektedir.
Demokratik toplumsal muhalefetin ve barışçıl gösteri hakkının suç olarak gösterilmesi ve engellenmesi konusunda ilk girişimler Gezi Süreci'nin öncülü olan 1 Mayıs'ın Taksim alanında düzenlenmesine karşı siyasiler tarafından yapılmış, verilen talimatlarla Düzenleme Komitesi üyeleri, DİSK, KESK, TMMOB, TTB temsilcileri ve bazı üyeleri, bu konuda İnsan Hakları Mahkemesi (İHAM) kararı da olmasına rağmen suç işliyormuş gibi gösterilmiş yine yargıya işlem yapılması konusunda talimat verir şekilde, aleni olarak televizyonlardan beyanlarla yön verilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda bu kişiler hakkında yargısal işlem de başlatılmıştır. Siyasilerin yargıyı etkileme ve yargı bağımsızlığına müdahale girişimlerine karşı suç duyurusunda bulunulmuş, suç duyurusu hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş, karara karşı yapılan şikayetimizde takipsizlik kararı ile sonuçsuz kalmıştır. Buna karşı Anayasa Mahkemesi'ne taşımız olduğumuz başvurumuz devam etmekte, buradan çıkacak sonuca göre uluslararası alana taşınacaktır.
Görüldüğü gibi demokratik muhalefet hakkının kullanımı olan Gezi Süreci'nin engellenmesi ve katılanların yargısal süreçlere maruz bırakılmasına neden olan tüm kişilerin, siyasiler, idari sorumlular, yargı makamları ve polislerin sorumluluğunun ortaya çıkarılması için tüm hukuki girişimler yapılmaya devam edilecektir.
Ülkemizde tüm çabalara rağmen ortadan kaldırılmaya çalışılan, engellenen demokratik muhalefet hakkını kullanmaya devam edeceğimizi, Kanun, Anayasal ve Uluslararası Sözleşmelerden kaynaklanan haklarımızı kullanacağımızı, bu hakkı kısıtlamak veya engellemek için araç olan siyasi, idari, yargısal yetkili kişi ve kurumlara karşı mücadele edeceğimizi, tüm davaları takip ettiğimizi / edeceğimizi,ortaya çıkan durumları rapor halinde kamuoyu ile paylaşacağımızı duyuruyoruz."