Tunceli'de 2017'de ölen PKK'lı Agit İpek'in ailesine 2 yıl sonra cenazenin bulunduğu bilgisi verildi. Ailenin kan vermesinin ardından yapılan DNA testi sonucuyla cenazenin İpek'e ait olduğu kesinleşti. Tunceli Başsavcılığı, Adli Tıp'tan gelen cenazeyi PTT Kargo yoluyla Diyarbakır'a gönderdi.
Tunceli’de üç yıl önce bir çatışmada ölen PKK’lı Agit İpek’in cenazesi, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Diyarbakır’da yaşayan ailesine PTT yoluyla gönderildi.
23 Mayıs 2017 ölen Agit İpek’in ailesi Mayıs 2019’da aile aranarak cenazenin bulunduğu bilgisi verildi. Bunun üzerine İpek ailesi kente giderek DNA testi için kan örneği verdi. Yapılan DNA testi sonucu cenazenin İpek’e ait olduğu tespit edildi. Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) kendilerine gönderilen cenazeyi PTT’ye vererek İpek ailesinin ikamet ettiği Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. 2 Mart’ta Tunceli'de PTT’ye verilen cenaze, bugün (10 Nisan) Bağlar ilçesi 5 Nisan Mahallesi’ndeki evde İpek ailesine kargo yoluyla teslim edildi.
Demokratik Toplum Kongresi, (DTK) konu hakkında yaptığı açıklamada “Bu uygulama hiçbir kutsal kitapta, hiçbir hukukta ve hiçbir toplumda yoktur” sözleriyle tepki gösterdi. DTK'nın açıklaması şu şekilde:
“Bütün ahlâkî değerleri ayaklar altına alan AKP faşizmi bugün insanlık dışı uygulamalarına bir yenisini daha ekledi. Dersim'de 23 Mayıs 2017 yılında yaşamını yitiren HPG’li Agit İpek'in cenazesi önce İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) Dersim Cumhuriyet Başsavcılığına gönderiliyor. Dersim Cumhuriyet Başsavcılığı ise cenazeyi PTT’ye vererek Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderiyor. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise 2 Mart’ta Dersim’de PTT’ye verilen cenazeyi Diyarbakır Adliyesi’ne çağrılan anneye bir kutu içinde bugün teslim etti
"En ilkel savaşlarda bile ölüye saygının, ölüyü gömmenin bir hukuku varken 21. yüzyılda insanların cesedi paketlenerek koliye konuluyor ve ailelerine gönderiliyor. Bu uygulama hiçbir kutsal kitapta, hiçbir hukukta ve hiçbir toplumda yoktur. AKP halklarımızı birbirinin yüzüne bakamaz hale getirmek için elinden geleni yapıyor. Irkçılığın ve düşmanlığın da bir sınırı vardır. Ne inançlar ne kültürler ne de düşmanlıklar böyle bir uygulamayı haklı görmez. Bu tür uygulamaların hedefi toplumsal kaos ve gerilimdir
“Bizler ve halkımız çocuklarımızın bedeni paramparça olmasına rağmen yıllarca barışın ve demokrasinin bedellerini ödedik ve savunduk. Çünkü biz toplumun yaşadığı acıların en yakın tanığıyız. Faka:t karşımızda insanlıktan nasibini almamış, güç zehirlemesi yaşayan ve iktidarda kalmak için insanlığın bütün dini, ahlâkî, insani ve hukuki ilkelerini ayaklar altına almaktan çekinmeyen bir yapı var. Bu insanlık dışı uygulamayı kınıyoruz. Bu uygulamanın sahipleri insanlık vicdanında yargılanacak ve büyük bir öfke ile anılacaktır. Bu insanlık dışı uygulamayı tüm insanlığın, inançların, insan hakları örgütlerinin ve uluslararası toplumun vicdanına bırakıyoruz.”