T24 - Başbakan Tayyip Erdoğan, “Abdullah Öcalan ile gizli pazarlık yapıldığı” yorumları anımsatılarak “Hâlâ devletin içindeki gizli yapılar gizli pazarlıklar yürütebiliyor mu” sorusuna, “Gizli pazarlıkların tam manası ile bittiği iddiası içinde bulunmam mümkün değil. Bunlar bizim gıyabımızda da şeyler olabilir. Ben Başbakan olarak bu işe tamıyla nüfuz ettim iddiası içinde değilim. Dediğiniz endişeler bende de var” yanıtını verdi.
Erdoğan dün gece (7 Eylül 2010) NTV'de Oğuz Haksever, Nermin Yurteri, Ruşen Çakır ve Banu Güven'in sorularını yanıtladı.
Erdoğan, Ruşen Çakır'ın “Son Öcalan’ın talimatları boykot tartışmalarında şu iddiaları ortaya atıldı: ‘Derin devletle Öcalan pazarlık ediyor’. Kamuoyunun veya sıradan insanın kafası derin devlet kavramının eskiden bir anlamı vardı ama şimdi özellikle sizin iktidarınız döneminde çok çabalarken, hala siz devleti yönetirken ayrıca devletin içindeki bir takım yapılar gizli pazarlıklar yürütülebiliyor mu ülkede?” sorusuna şu karşılığı verdi:
“Gizli pazarlıkların tam manası ile bittiği iddiası içinde bulunmam mümkün değil. Bunlar bizim gıyabımızda da şeyler olabilir. Yılların oluşturduğu bir devlet yapısı var. Ben Başbakan olarak 8 yıllık dönemimizde bu işe tamamıyla, dört dörtlük nüfuz ettim, her şeyi biliyorum iddiası içinde değilim o dediğiniz endişeler bende de var. Fakat bugün 7,5 yıl öncesine göre çok daha iyi bir noktadayız. MGK büyük ölçüde sivilleşmiştir. MGK kararlarının bir istişari karar noktasına gelmesi çok önemli bir aşamadır.”
Erdoğan, MHP'yi kastederek Dörtyol'da bir uzman çavuşla bir siyasi parti yetkilisinin konuşmasının teknik takibe yakalandığını belirterek, “Burada bir güç yakalandı” dedi.
“Cumartesi Anneleri”nin istismar edildiği yolunda bilgiler aldığını, bu grup arasında yakınları faili meçhul cinayete kurban gitmemiş olanlar bulunduğunu anlatan Erdoğan, “Elinde bilgisi, belgesi olanlar da bize yardımcı olsun. Biz elimizden geleni yapmaya hazırız. Bizim dönemimizde faili meçhul cinayet yok gibidir” diye konuştu. Başbakan, Cumartesi Anneleri görüşmek isterse tavrının ne olacağının sorulması üzerine, “Seve seve görüşürüm” dedi.
Yeni anayasa için iki yöntem
Başbakan Erdoğan, yeni anayasa için nasıl bir hazırlık yapıldığı sorulunca bu konuda iki yöntem izlenebileceğini vurguladı. Yöntemlerden birinin 2011 seçimlerinden sonra iktidara gelecek partinin yapacağı çağrıya parlamentoda grubu bulunan ve bulunmayan partiler ile sivil toplum kuruluşlarının katılması olduğunu açıklayan Erdoğan, diğer yöntemin de TBMM Başkanı'nın yapacağı “yeni anayasa” çağrısına katılım olacağını vurguladı.
'Mali kuralda oranlar konusunda bir sıkıntı var'
Erdoğan, vergi ve SGK pirimlerinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin hükümetin vaatlerinin mali disiplinden uzaklaşıldığı yorumlarına yol açtığının hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:
“Vergi ve sigorta konuları TESK'in (Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu) talebiydi, bizim gündeme getirdiğimiz bir konu değil. Esnaf bu konudaki borçlarını 36 aylık bir yapılandırmaya gidilirse ödeme imkânı bulabilir denildi. Ben de bakanlarıma talimat verdim, böyle bir çalışma yapılmasını istedim. Referandumdan önce veya sonra sonuçlanacak, ama böyle bir çalışma yapılıyor.”
'Mali kural ile kendi içimizde bir IMF, şu anda dursun'
'Mali kural konusunda, oranlar noktasında bir sıkıntı var. Biz IMF'den sıyrıldık. IMF'den sıyrılmışken kendi içimizde bir IMF kurmaya gerek yok. Biz mali disiplinden zaten taviz vermedik. Bunu IMF istedi diye yapmadık, kendimiz istediğimiz için yaptık. Bizim borçların ödenmesinde sıkıntımız yok ki. Mali kural yasalarla niye dayatılsın? Şu anda dursun, sonra bakarız.”
Mali kural konusunda Babacan'la görüş ayrılığını teyit etti
Erdoğan, hükümetin mali kural taahhüdünden vazgeçmesi üzerine rahatsızlık duyan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile bir görüş ayrılığına düşüldüğü yorumlarını reddetmedi. “Babacan ile görüş ayrılığınız oldu mu” sorusuna Erdoğan şu yanıtı verdi:
“Görüş ayrılığı olabilir, her zaman görüş ayrılığı olabilir. Ama sonunda Başbakan bir karara varır. Bakanlar Kurulu'nda bütün arkadaşlarımın görüşünü alırım, nihayetinde bir karara varırız. Prensibim budur.”
'Faizi düşürmemiz lazım'
Başbakan Erdoğan, faizlerin düşürülmesi gerektiğini belirtirken şunları söyledi:
“Şu anda üzerinde durulması gereken en önemli konu faizdir. Faizi daha da düşürmemiz lazım. ABD'de 0.25, İsrail'de sıfır, bizde yüzde 6'lardan bahsediyoruz. Faizi düşürürsek girdi maliyetleri ve enflasyon da düşecektir. Faiz bir sebeptir, enflasyon bir neticedir. Ekonomiyi canlandırmak için durumu yeniden keşfetmeye lüzum yok. TİM Başkanı ile de bugün görüştüm, onlar da kurdan yakınıyor. Ama olay geliyor faize dayanıyor.”
'Bedelli askerlik gündemimizde yok'
Erdoğan, NTV Haber Koordinatörü Nermin Yurteri'nin bedelli askerlik konusundaki planlarının ne olduğu sorusu üzerine, “Bedelli askerlikte şu anda bir çalışma yok. Bu konuda beklentiyi artırmamak gerekir. Şu anda gündemimizde böyle bir konu yok. Olursa, bir hazırlık yaparsak söyleriz” dedi.
'Dink cinayetiyle ilgili yapılması gerekenleri yaptım'
Başbakan Erdoğan, Banu Güven'in Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak AİHM'ye gönderilen savunmayı anımsatarak yönelttiği soru üzerine, şunları söyledi:
Bir Başbakan olarak konuyla ilgili atılması gereken bütün adımları attım. Cinayetin failleri 32 saatte yakalandı. Dink'in ailesini evinde ziyaret ettim, onlar Başbakanlığa geldiler. Başbakanlık Teftiş Kurulu'nu harekete geçirdim. Beni ilgilendiren durum budur, yapmam gereken budur, konuyu takip ediyorum.”
İşçi ve memura aynı statü: Çalışan
Erdoğan, Yunanistan ve birçok AB ülkesinde kamu çalışanlarının grev hakkı olduğu anımsatılınca, “Avrupa'da işçi-memur” ayrımı bulunmadığını belirterek, bu konuda şu görüşleri dile getirdi:
“Bizde bir taraftan işçiyle pazarlıktasın, o bitiyor memurla pazarlık başlıyor. Bütün yıl pazarlıkla geçiyor. Bu arada adaletsizlikler de oluyor. İşçi çalışırken yüksek ücret alıyor, emeklilikte düşük aylık alıyor. Memur ise çalışırken düşük maaş, emeklilikte yüksek aylık alıyor. Sonra ikisi de birbirini şikâyet ediyor. Ben belediye başkanıyken genel sekreterim bana 'Şoförüm benden yüksek ücret alıyor' derdi. 'Birleştirelim' diyorum. O zaman grev hakkı olunca, işverinin de lokavt hakkı olacak. Ama lokavt istemiyorlar. Grev hakkı olacaksa lokavt da olacak. Burada en büyük olay şu 'çalışanlar' olayıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerine aykırı uygulama olamayacağına göre 'çalışanlar' işini başarırsak iyi olacaktır.”
'Kılıçdaroğlu'nun annesi konusunda Gökçek yanlış yapmış'
Erdoğan, Kürt sorununa çözüm için Kürtlerden ikinci eş öneren Rize Belediye Başkanı konusunda AKP Disiplin Kurulu'nun “ihraç” veya “geçici ihraç” dahil, vereceği karara uyacaklarını söyledi.
Başbakan, Ruşen Çakır'ın, “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Kemal Kılıçdaroğlu'nun annesinin kökeni üzerine çıkış yaptı. Ben bir vatandaş olarak bundan rahatsız oldum. Ama sizden de bir şey duymadım. Nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna, kızarak, “Aynı şeyi Kılıçdaroğlu'na neden sormuyorsunuz” dedi.
Kılıçdaroğlu'nun benzer bir çıkışı mı olduğu sorusuna somut yanıt vermeyen Erdoğan, şunları söyledi:
“Bunların hiçbirir tasvip edilir yanı yok. Bu konudan haberim yok, tek tek televizyonları izlemiyorum. Bunu bir gazeteci yapmış olabilir, ama Melih Bey yapmışsa yapmaması gerekir.”
'Gömleklerim Bisse ve Ramsey'den'
Başbakan Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun da kendi gömlekçisiyle anlaştığı haberleri anımsatılınca, “Nereden giyiyormuş, Etro'dan mı” diye takıldı. Başbakan, “Çok merak ediyorsanız söyleyeyim” diyerek hediye gelenler dışında kullandığı gömleklerin Bisse ve Ramsey markasını taşıdığını söyledi.
'Kılıçdaroğlu ile televizyona çıkmam'
Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun kameralar önünde tartışma çağrısını bir kez daha reddederken “Kendisi benim gözümde kredisini şimdiden kaybetmiş bir genel başkandır. Adap çizgisini zorlayan, bazen de aşan bir genel başkanla tartışma programına çıkmam” dedi.
'Bono'nun I Pod'unu Sümeyye'ye verdim'
Erdoğan soru üzerine, U 2'nun solisti Bono'nun Dolmabahçe'de kendisine armağan ettiği I Pod'u küçük kızı Sümeyye'ye hediye ettiğini belirtirken, Atatürk Stadı'ndaki konserde Devlet Bakanı Egemen Bağış'ı yuhlayanların ayıp ettiklerini söyledi. Erdoğan, şunları söyledi:
“Yıllardır Türkiye'ye gelmeyen, insan hakları konusunda önemli bir sanatçı. Konserde Türkiye'ye gelmesinde önemli rolü olan Egemen Bağış Bey'e teşekkür ediyor. Bu anda gençler yuhlama çekiyorlar. Bu anlayışı neyle izah edeceksiniz? Grubu Türkiye'ye getiren bakanı yuhluyorsunuz, bunun izahı olabilir mi? O bakanım da 'Anlamak mümkün değil' diyor. O bakanı yuhlayamazsın, buna hakkın yok...”
Erdoğan, programın sonunda sel felaketinin vurduğu Pakistan'a yardım konusunda bir kez daha çağrıda bulundu.