Geçen ay Akit TV'de Fatin Dağistanlı'nın programında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için "Erdoğan'ı alkışlıyorum" ifadelerini kullanan Aydınlık gazetesi yazarı Doğu Perinçek, bugünkü (29 Aralık 2017) köşesinde, Erdoğan'ı eleştirerek, "Tayyip Erdoğan iktidarı, vatan savaşını başarıyla yönetecek bilgi, birikim ve devlet adamlığı niteliklerinden yoksundur. Savaşı yönetemiyorlar, Türkiye’yi de yönetemiyorlar" dedi.
Doğu Perinçek'in Aydınlık'taki yazısı ( 29 Aralık 2017) şöyle:
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, PYD’yi “vatan haini” ilan etti ve Suriye Ordusu, Fırat’ın batısını denetim altına aldıktan sonra Fırat’ın doğusundaki PKK/PYD’nin üzerine yöneldi. Bölücü terör örgütü, Suriye ile Türkiye’nin birlikte hareket ettikleri korkusuyla telaşa kapıldı.
ABD güdümlü PKK/PYD bölücülüğünü Türkiye ve Suriye’nin ortak eylemiyle temizlemek için tarihî bir olanak doğdu. Suriye’yle işbirliği aynı zamanda Lübnan, Irak, İran ve Rusya’yla işbirliğidir. Zaten şu anda dünyanın önünü açan olay budur. Batı Asya devletlerinin eylem birliği, ABD’nin planlarını bozdu.
Bu tarihî fırsata Tayyip Erdoğan yönetiminin verdiği yanıt, tarihî gaflet olmuştur. Önce Cumhurbaşkanı başdanışmanlarından İbrahim Kalın’ın “Esad yönetimi meşru değildir” açıklaması geldi. Arkasından Tayyip Erdoğan’ın kendisi, devlet adamı diliyle bağdaşmayan bir üslupla, Suriye Devlet Başkanını “devlet terörü estirmiş bir terörist” olmakla suçladı.
Terörü bitirmek, vatan bütünlüğünü ve huzuru sağlamak, Türkiye’nin birinci sorunudur. Tayyip Erdoğan, istediği kadar “Bir gece ansızın gelebiliriz” türünden açıklamalarda bulunsun, Suriye Devletiyle ve Ordusuyla ortak harekâtın dinamitlenmesi, aslında bu iddianın ciddiye alınmamasına yol açmıştır. Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyindeki ABD güdümlü terörü temizleme kararlılığı ağır yara almıştır.
Aslında bu olayı gerçeklik zemininde tartışmanın pek önemi yok. Çünkü bugün sorun, Bölücü Teröre karşı Türkiye-Suriye işbirliği olanağını değerlendirmektir. Ne var ki gerçeğe de değinelim. Beşar Esad, beş yılı aşan bir süredir ABD emperyalizminin ve işbirlikçilerinin güdümündeki teröre karşı kahramanca savaşıyor. Bugün dünyada teröre karşı mücadelenin kahramanı, Beşar Esad’dır. Suriye’ye terör ihraç edenlerin Suriye Devlet Başkanını “terörist” ilan etmesi, bir tek ABD, İsrail ve Suudi Arabistan yönetimleri tarafından alkışlanıyor. Zaten bu suçlamayı piyasaya sürenler onlardır.
Suriye Devlet Başkanına gerçekleri ayak altına alarak terörist suçlaması yöneltmenin çok ağır sonuçları bulunmaktadır. Bunları şöyle sıralayabiliriz.
Bu açıklama önce şaşkınlık yarattı. Çünkü Tayyip Erdoğan, daha Soçi dönüşünde, Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütlerinin etkisiz hale getirilmesi için Suriye ile işbirliği işaretleri vermişti. Suriye topraklarındaki PKK ve PYD’nin temizlenmesi, öncelikle Suriye’nin sorunuydu. Bu saptama, hem Suriye’nin teşviki hem de işbirliği anlamına geliyordu.
Suriye-Türkiye işbirliği geliyor korkusuyla Bölücü Terör Örgütü paniğe kapılmıştı. Tayyip Erdoğan’ın açıklaması, PKK/PYD’ye can suyu gibi geldi. Yayınlarına, sitelerine, açıklamalarına bakınız, birden moral ve cesaret buldular. Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanını suçlayan açıklamasıyla en başta ABD ve İsrail’i ve özellikle de PKK/PYD’yi sevindirdi.
Tayyip Erdoğan’ın açıklamasından sonra ABD ve İsrail, Batı Asya ülkelerinin birliğini bozmak için büyük bir fırsat ele geçirmiş oldular.
Dünyada herkes, Beşar Esad yönetiminin iktidarını daha da sağlamlaştırdığını görmekte ve ona göre siyaset belirlemektedir. Beşar Esad, bugün 2010 yılı öncesinden çok daha kuvvetlidir. Zafer kazanmıştır. Şimdi halkına daha çok dayanmaktadır. Suriye Devleti ile Ordusu savaş içinde Beşar Esad’ın önderliğinde sımsıkı birleşmiştir. Artık Suriye’nin birliğini ancak Beşar Esad’ın önderliği sağlar. Suriye’de PKK/PYD’nin hakkından gelecek yönetim, Beşar Esad yönetimidir, yoksa ABD güdümündeki sözde İslamcı Münafık kardeşler değildir. Beşar Esad yönetimi yıkılacak olsa, Suriye parçalanır ve kuzeyinde PKK/PYD devleti kurulur ve resmileşir. ABD’nin planı buydu. Ancak başarılı olamadılar. Hele bundan sonra başarılı olma şansları hiç bulunmuyor.
Tayyip Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanına “terörist” suçlaması yöneltmesi, Beşar Esad’dan çok Tayyip Erdoğan’ın durumunu sarsmıştır. Tayyip Erdoğan yönetimine İran’ın, Irak’ın, Rusya’nın ve Çin’in güveni yoktu, şimdi bu güvensizlik daha ağır boyutlardadır. Bu satırların yazıldığı sırada, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova, Tayyip Erdoğan’ın Beşar Esad’a yönelik açıklamasının “Hukuki bir temele oturmadığını” belirtti. Nâzik bir dil, devlet dili de diyebiliriz. “Dostum Beşar Esad” diyemeyen, “Dostum Putin” de diyemez. Devlet yönetmek için en azından bu denklemleri bilmek tanımak gerekir. Büyük zahmetlerle kazandığımız dostlukları, Tayyip Erdoğan sorumsuzca ve hoyratça darbeliyor. Kaybeden kuşkusuz kendisi. Ancak Türkiye de kaybediyor. Suriye ile işbirliğinin reddedilmesi, Batı Asya’da oluşan ittifakın zedelenmesi, uluslararası güven kaybı, sonuç olarak Mehmetçiğin daha çok bedeller ödemesi, ekonomik krizin derinleşmesi, ülke içinde huzurun gecikmesi anlamına geliyor.
Ekonomi penceresinden bakarsak, Suriye Devlet Başkanına “terörist” suçlaması yönelten Tayyip Erdoğan yönetimi, Türkiye’nin birinci ve ikinci ticaret ortakları olan Rusya ve Çin ile işbirliği olanaklarını da baltalamıştır. Dört trilyon dolar yedeği bulunan Çin ile işbirliği yoluyla Türkiye bir üretim üssü haline getirilebilir. Şimdi Türkiye’ye kim güvenecektir? Eğer Türkiye, Suudi Arabistan ve Körfez Şeyhliklerine avuç açacaksa, ekonominin bu siyasetle kurtarılması olanağı bulunmuyor.
Trump’ın İsrail’deki ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı, dünyada büyük tepki yarattı. Türkiye de, oluşan bu uluslararası cephede etkin ve saygın bir konum kazandı. Ancak şu anda Suriye’ye karşı alınan tavır, bu itibara ağır darbe indirmiştir. Tayyip Erdoğan, Kudüs’te İsrail’in karşısında, fakat Suriye’de İsrail’in yanında. Bu tutarsızlığa kim itibar edecek? Bu bocalama, ABD emperyalizmine ve İsrail’e karşı oluşan uluslararası iklimde nasıl değerlendirilmektedir? Bu soruların yanıtlarını herkes biliyor.
Tayyip Erdoğan’ın o iki cümlesi, 2015 yılı sonlarında Rus uçağının düşürülmesi kadar ağır sonuçlar doğurmuştur. Bu kez durumu, uçağı FETÖ’nün düşürdüğünü anlatarak düzeltme olanağı da bulunmuyor. Çünkü Beşar Esad’a terörist suçlaması, Tayyip Erdoğan’ın ağzından döküldü.
AKP iktidarı, ikide bir bu tür kışkırtmalarda bulunuyor. Yarın hangi uçağı düşürecek, hangi dostumuzun üzerine bomba atacak, belli değil. O nedenle kimseye güven vermiyor. Hele bugünkü gibi savaş koşullarında, bu tür bir hükümete sahip olmak, Türkiye için ciddî tehlike oluşturmaktadır.
Türkiye’deki iktidar sahipleri, mahalle kavgasındaki çocukların bile yapmayacakları strateji ve taktik hataları yapıyorlar. Bugün Türkiye’yi yönetmek, Vatan Savaşını yönetmektir. İşte şu son açıklamaları göstermektedir ki Tayyip Erdoğan iktidarı, vatan savaşını başarıyla yönetecek bilgi, birikim ve devlet adamlığı niteliklerinden yoksundur. Savaşı yönetemiyorlar, Türkiye’yi de yönetemiyorlar.
Rus uçağının düşürülmesinden sonra, Türkiye-Rusya ilişkilerini düzeltme işi, Vatan Partisi’ne kalmıştı. İş yine Vatan Partisi’ne düşüyor. Türkiye böyle gitmez: AKP iktidarı dost uçakları düşürecek, Vatan Partisi uçağı yerden kaldıracak!
Uçakları düşürenler, iktidardan düşecek. Elbette seçimle.
Uçakları kaldıranlar, hükümet sorumluluğunu üstlenecek.
Vatan Partisi, Türkiye’yi bu çetin koşullarda aydınlığa çıkaracak programa, stratejiye, siyasetlere ve birikimli kadrolara sahiptir.