Perihan Mağden*
Ebru Gündeş bir Türk starı; ilginç bir şahsiyet.
Ve hayatını hep bir ilginçlikler silsilesi içinde sürdürecek anlaşılan. Müptela tarzı.
Şimdi kocasının tutuklanmasının akabinde Miami'den apar topar dönmüş, arazi moduna geçmiş vaziyette.
Ya iddia edildiği gibi, ABD mallara el koyamadan mümkün olduğunca malı mülkü üstüne geçirecek, kaçıracak, saklayacak; belki de kocasından öğrendiği taktiklerle Ali'nin külahını Veli şirketine, Cayman adaları vesaire-
Ama gözden (ve inandığı üzere, gönüllerden) uzak kalmaya pek tahammülü olmayan biri olduğu da, muhakkak.
Hiçbir utanç, kocasına duyulan hiçbir öfke ve nefret; Ebru Gündeş'le ''kariyerinin'' arasına girmeye yetmediği, yetemediği için ya yakında Kıbrıs'ta filan sahneye çıkacak-
Ya da Rıza Sarraf (yediği envai çeşit herzenin yanında) nasıl kara para aklamışsa; AKP iktidarının kara imajlarının aklanıp Beyaz Türklere / Beyazlatılmış Kültüre sunulması işlevini üstlenen Acun Ilıcalı tarafından, kaygısız ve saygısızca yine jüri olarak karşımıza sürülecek. En kısa vadede, ortalığa çıkıverecek yine.
16 yaşında Belçikalı bir işçiyle evlenip, boşanıp yurda dönmesiyle başlıyor konfeksiyon işçisi Ebru Gündeş'in kariyeri.
Bu evliliği hiç bir zaman itiraf etmiyor Gündeş. Havalı bir başlangıç olarak görmüyor olsa gerek.
Ama asıl ilginç hamlesini, daha 18 yaşında müzik piyasasına girerken, babasının o küçükken bir trafik kazasında öldüğünü iddia ederek yapıyor.
Oysa sağ babası. Fukara ve alkolik bir eskici.
1950'lerde Hollywood yıldızlarının da (mesela: Marilyn Monroe'nun) yaptığı bir şey, uygun olmayan anne ya da babalarını ölmüş göstermek. Marilyn akıl hastanesinde yaşayan annesinin öldüğünü söylüyor yıllarca.
Ama 90'ların başı Türkiyesinde Ebru Gündeş (zaruri?) bir yalanı, bir gösteri, bir cüret hamlesine çevirip, babasının mezarı olduğu iddiasıyla (başına bir örtü takarak) bir mezar başında dua ederken poz verip fotoğraf çektiriyor!
Yani Ebru Gündeş'in ilk görüntüleri, Hafta Sonu dergisinde yayınlanan ölmemiş bir babanın olmayan mezarının başındaki, başında örtüyle dua eden görüntüleri!
Sincap suratlı, incecik, hoş bir kız ve davudi, kocaman bir sesi var.
Türklerin kadınlarda en kalın, kocaman, sıtma görmemiş; erkeklerde en tiz, yukarılara tırmanan, ince sesleri tercih edip bağırlarına basmaları da, benim için yorucu bir muammadır.
Yani kadında en erkeksi, erkekte en tiz sesi (tenor kelimesini, sarf edemeyeceğim) beğeniyorlar.
Ebru Gündeş de bas bas bağıran üslubu, sıtmaları kaçıracak sesiyle bir nevi yeni arabesk kraliçesi olarak, pek bir beğenilip tutuluyor.
Bir sürü albüm, bir sürü dizi, satış, aşk meşk, başarı, başarı; Ebru Gündeş başarıya doymuyor.
Sonra işte kendinden 10 yaş küçük, ismi hem Rıza Sarraf hem de Reza Zarrab olan kocasıyla, memleketçe başımıza bela olan evliliğini yapıyor.
Evlilik tabii ki bizi ilgilendirmiyor da; Rıza Sarraf milletçek başımıza harbi bela olduğu için, Ebru Gündeş de gündemden bir türlü düşmüyor.
17 Aralık tapeleri patlayıp da Ebru Gündeş'in süper zengin İranlı kocasının, o zenginliği nasıl yaptığına dair keli tamamen görününce-
Diyelim O Ses Türkiye jürisinden ayrılmıyor Gündeş.
Kocasını nasıl sevdiğine dair duygusal bir konuşma yapıyor ve AKPnin fahri Popüler Kültür Bakanı Acun Ilıcalı tarafından, pek tabiidir ki işine son verilmiyor.
Aksine. Ennn antipatik jüri üyesi olarak, işini fiksliyor!
Bunca para pul, bitişik yalı, özel uçak; hala niye Kıbrıs'ta sahneye çıkarak girer Ebru Gündeş yeni yıla, anlaşılabilir gibi değil diyebilecekken-
17 Aralık tapelerinden birinde Gündeş'in erkek kardeşiyle Rıza Sarraf'ı kazıklama konuşmalarına şahit oluveriyoruz.
İki Kafadar Kardeş, bir savcıya rüşvet veriyoruz palavrasını sıkarak, Sarraf'tan iki yüz bin dolar çarpmışlar!
Ebru Gündeş bu konuda ifade vermek zorunda kalınca, kendisinin dahlinin olmadığını, paraya ihtiyacı olan kardeşinin bunu yaptığını (yani kocasını dolandırdığını!) itiraf etmek zorunda kalıyor.
Yahu koooskoca Ebru Gündeş'in öz kardeşine verecek bir iki yüz bin dolarcığı yok mudur da, kocasını dolandırmasına yardım ve yataklık yapmaktadır?
O burnundan kıl aldırmayan assolist paracıklarını altına çevirip içine bastığı küpleri gömmekte midir, nedir? Bu nasıl nevi şahsına münhasır bir ruh halidir?
Tapeler sayesinde Sarraf'ın kiralık kadınlara düşkünlüğünü ve yaptığı eskort rezervasyonunu da öğrendik ki, o da apayrı bir mevzu. Yani her mesut çift gibi, bir tencere - kapak hali söz konusu.
Rıza Sarraf'ın AKP tarafından -mecburen- bağra basılıp hapisten salınıp ATV ekranlarında arkasında Türk bayrağıyla atıp tutup asıp kesmesinin, plaketle taltif edilmesinin, yatta karı koca ihtişam, tatil karelerinin akabinde-
Ebru Gündeş'in mermerden özgüveni ve ruhunun yamacına uğramayan hicap hisleri, yeni bir hamleyle karşımıza dikilmesine vesile olur.
Gündeş, Azeri yarışmacısı Elnur Hüseynov sayesinde O Ses Türkiye'yi kazanıverir!
Daha önce Eurovision'da yarışmış bu Azeri yarışmacının, çaresiz amatörlerin arenada dövüştürüldüğü o yarışmada NE işinin olduğu bir yana-
Dört jüri üyesinin de döndüğü Hüseynov'un NEDEN Gündeş'i tercih ettiği de hakiki bir muammadır.
Zira kah hanımağaya, kah ultra neşeli Ayşeciğe bağlayan, ''Meyan şöyleydi, yok meyan böyleydi'' klişesi dışında hiç bir müzik bilgisi kırıntısına dağarcığında rastlanmayan Gündeş, her zaman ama her zaman yarışmacıların en son tercih ettiği jüri üyesidir. Başka kimse dönmemişse, mecburi ''tercihtir''.
Becerikli Bay Sarraf'ın İran Azerisi olması, karısına BU hediyeyi de aldığı kuşkularına neden olur.
Yani halkıyla arasında böylesine sıcacık bir güven ilişkisi var Gündeş'in!
Su içse, limonata mı içti acaba? Diye düşünülüyor. Haklı olarak.
Ama yine de, omurga yoksunu ''halk'', kendini protesto eden öğrencileri adamlarına dövdüren, sağa sola sürekli dava açıp medya kurumlarına tekzip yollamaya doyamayan, AKP iktidarının tüm arsızlık kılıçlarını kuşanıp ali kıran baş kesen bir çizgiyi tutturmaktan asla ve kat'a imtina etmeyen Rıza Sarraf'ın karısı Ebru Gündeş'i-
Günay'larda, Kıbrıs'larda dinlemekten imtina etmez! Etmedi. Gıkları çıkmadı.
Kocasının yanındaki ''kıvançlı'' (ve ağır paralı / forslu) yerinde ısrar eden Ebru Gündeş'e hiçbir, ama hiçbir mahalle baskısı uygulanmadı. Çok asil ve mahçup davrandılar!
Zira burası Hesapsorulamayanların gönlünce at koşturduğu Aslahesapsormayanların ülkesi!
''Any thing goes''- bu tabelalardan assak havaalanlarımıza. Şıpın, özetlemiş oluruz yurdumuzu.
Hani eskiden zengin adamla evlenen Seçil Heper'ler filan-
''A, ne halt etmeye çekeceğim bu sahnelerin çilesini?!'' yaparlardı. Üstelik böylesine kirli skandallar asla söz konusu değilken. Asude bir hayatı, görünülürlükten çekilmeyi yeğlerlerdi.
Kocası böylesine mutlak bir kin ve nefret nesnesine dönüşmüşken, bırakın sahnelerden çekilip yalısında çay içmeyi;
Ebru Gündeş çok ilginç bir şekilde bir mola dahi alıp küçük kızıyla doya doya ilgilenmeyi dahi yeğlemedi.
Hakikaten Türkiye'de SUÇÜSTÜ diye bir kavram yok.
Bu denli SUÇ ve SUÇLUyu bağrına basan, ağırlayan toplum az bulunur dünyada.
Yeter ki, SUÇLULAR güçlü olsun, mühim olsun, zengin olsun, meşhur olsun.
O kaynaklardan nasiplenme ihtimali (SUSPAYI) herkesin her şeyi yapmasını, asla utanıp sıkılmamasını, hiçbir frene basmamasını temin ediyor buralarda.
Gönüllerince koyverip gidiyorlar. Utanç frenleri tamamiyle boşalmış vaziyette.
Şimdi Ebru Gündeş'in kocası Amerika'da hapiste.
Küçük kızları burda Harvard'da değil de, anaokulunda okuduğuna göre, niye o çok aşık olduğu kocasının yanında kalmadı da, buraya ışınlandı?
Kocası FBI'la pazarlık yaptıysa, niye küçük kızlarını da yanlarında götürdüler? Hatta Disneyland'a gitmekteydiler?
Zarrab'ın gafil avlandığı kanaatindeyim gerçi.
Bu kanaatimin temel nedeni, Zarrab'ın ve avukatı olan hanımın fotoğraflarını (suratlarına bakın!) ''profiler'' kimliğimle incelememdir.
Meksikalı uyuşturucu baronu El Chapo (Joaquin Guzman) dahi, bir soap opera yıldızıyla buluşma arzusu ve ısrarı yüzünden enselenmedi mi?
Yani en çakal kriminalin hayatında dahi böyle gaflet anları mevcuttur. Özgüven ve aşırı moral, sonunda idam fermanını kendi elleriyle imzalatabilir dünyanın en beter kriminal şahsiyetlerine dahi.
Önceden yapılmış bir pazarlığı bu nedenle bütünüyle, kabul edemiyorum.
Efendisine bir mesaj, bir işaret fişeği de söz konusu zira. ABD tarafından.
Babek Zencani'nin idam hükmünü duyunca akıttığı gözyaşları, karı koca Sarrafların muşamba kaplı ruhundan kayıp anında gitmiştir. Canları kış ortasında 1 Miami, yavrularına 2 Disneyland çekmiştir.
Ebru Gündeş'in bugüne dek yaptıkları, bugünden sonra yapacaklarının garantisi.
Türk halkının da öyle.
Ve karından bağlı oldukları AKP iktidarının.
BU denli izansız bir kontrolsüzlüğün, ahlaki kaygısızlığın geri dönüş noktaları hem çok uzakta ve zahmetli oluyor; hem de güç zehirlenmesinden tamamen arızalanan şahsiyetler, kendilerine her bir şeyin en mükemmelini layık görüyor.
Hak görüyorlar! Yakalanma ötesi telakki ediyorlar kendilerini. Ne güven!
Neyse, Züğürt Tesellisi: Amerika'da hapiste ve 75 yılla yargılanıyor Türk Yıldızı Ebru Gündeş'in feci kocası.
En nihayet. Şimdi.