Türkiye'nin metal müzikle yeni tanışmaya başladığı, hatta metal müziğin "satanist"lerle anıldığı bir dönemde kurulan Pentagram bugünlerde 30'uncu yılını kutluyor.
Grubun davulcusu Cenk Ünnü'nün bir söyleşisinde "Çok laf yedik, tepki çektik. Öyle bir dönemdi. Hatta kolsuz tişört giymenin bile homoseksüellik sayıldığı yıllardı. Sonra Rambo çıktı da insanlar alıştılar buna” diyerek anlattığı yıllardan bugünlere gelen, Türkiye’nin "yerli ve milli" heavy metal grubu, Pentagram.
Metal müzikte Türkçe söz ile ney, bağlama ve bendir gibi müzik aletlerini kullanarak müziğini daha geniş kitlelere duyuran Pentagram'ın ilk albümünden 8 yıl sonra arkadaşlarıyla birlikte Mor ve Ötesi'ni kuran Harun Tekin "Belki onlardan önce en eksik olan şeyi, tecrübe transferini yerine getirdiler" sözleriyle Pentagram'ın arkasından gelen gruplara verdiği destek ve ilhamdan bahsediyordu.
Hakan: 2008-2009 döneminde akustik projenin temellerini atmıştık. Murat'ın (İlkan) rahatsızlanmasından sonra diğer planlarla birlikte rafa kalkmıştı. Otuzuncu yılımız yaklaşınca bu projenin tam zamanı olduğunu düşündük.
Tarkan: 2010'da Gökalp gruba katılınca yeni albüme odaklandık. Akustik projenin tekrar gündeme gelmesi bu zamanı buldu. Herkes eski dost olduğu için tekrar buluşmak çok iyi geldi. Gökalp de önceki grup elemanlarıyla çok daha yakınlaştı. Böyle keyifli ortam oluştuğunda çıkan işe olumlu yansıyor. Albümde yer alan her müzisyen çok güzel şeyler kattı. Özellikle şarkıcıların ustalığı ve çalışma özeni hem kayıtlarda hem sahnede lokomotif oldu.
- Pentagram'ın eski albümlerinde de çalan ve dışarıdan eklenen müzisyenlerle sıkı bir kadro toplanmış. Kolay olmasa gerek bu süreç. Kadroyu toplamak ne kadar sürdü? Albümde yer almasını istediğiniz halde yer alamayan isimler var mı?
Hakan: İki yıla yayılan kayıt aşaması son aylarda sıklaşarak, aslında evrilerek ilerledi. İlk başladığımızda 30. yıl bağlantısı aklımızda değildi. Şarkılar ortaya çıktıkça, zaman ilerledikçe, 30. yıl fikri ile buluştu. Zaten iletişimde olduğumuz eski dostlarla bu fikri paylaşmamız, ilk Ogün'le, sonra Murat ve Demir ile oldu ve geri dönüşlerin enerjisi o kadar içten oldu ki bu proje hayata geçti. Tabii olamayan dostlar da var. Zamanlamalar sıkıntı yarattı biraz.
- Albüm içinde Bir ve ilk albüm 'Pentagram'dan şarkıların yer almaması dikkat çekiyor. Neden bu iki albümden şarkı yer almadı albümde?
Hakan: İlk denemelerde "Bir" de dahil bazı şarkılar istediğimiz gibi olmamıştı. Fakat albüm sonrası konserler için tekrar ele aldığımızda daha iyi olabildiğini gördük. Biraz modumuzla da alakalı. İlk albüme pek ağırlık veremedik, daha uygun şarkılar varken.
Tarkan: Albümde daha fazla şarkı ve müzisyen yer alabilse daha da güzel olurdu. Biraz imkanlara göre şekil aldı. Yapım, tanıtım sürerci ve sonrasındaki konserler birlikte planlanıyor. Belli bir takvime uyabilmek için hızlı çalıştık. Önümüzdeki konserlerde yeni şarkılar ve konuklar muhtemel.
Hakan: 1989, Fenerbahçe Lisesi'nin önündeki alt geçit. Bağdat caddesi tarafı. Sanırım Türkiye'de tek graffiti oydu.
- 30 yıl önce Pentagram albümünü çıkarırken hedefiniz neydi? Ne hayal ediyordunuz, kime öykünüyordunuz?
Hakan: Müzik grubu kurmak ortaokul hayalimizdi. Bunu gerçekleştirmiş olmaktan büyük keyif alıyoruz. Her müzisyen gibi bizim de örnek aldığımız gruplar vardı tabii. Bilinen metal grupları. Fakat dönem itibarı ile hep yabancı gruplardı. Bizden önceki kuşağın müzik gurubları pek kalmamıştı. Başladığımız dönemlerde Rahmetli Asım Can Gündüz yeni gelmiş, biraz hareket getirmişti. Whisky, Devil, Bandaj gibi gruplar vardı. Albüm çıkartma şansları pek olamadı. Yurt dışında bir albüm çıksa, bir iki ay sonra dinleyebiliyorduk. Şimdi müzik havada resmen.
Tarkan: Hedef, olabildiğince iyi grup olmaktı. Bu maceranın her koşulda sürmesi önemliydi. Dinlediğimiz ustaların seviyesine gelebilmek için durmadan çalışıyorduk. Alanında kabul görebilmiş bütün müzisyenlere hayrandık.
- Türk metal müziğinin yaşadığı sürecin en yakın tanıklarındansınız. Bugün müzik yapmanın ve konser vermenin önünde engeller var mı? Neyi aştık, hâlâ hangi konularda takılı kaldık? Daha farklı bir şekilde yaklaşırsak konuya Kültür Bakanlığı’nı Pentagram’a verseler hızlı bir şekilde değiştireceği şeyler, ilk olarak kaldıracağı yasaklar neler?
Hakan: Son yıllarda artan toplumsal ve siyasi olaylar gerçekten bu sektöre duvar ördü. İlk iptal edilen de konserler oluyor. Mesela futbol maçları hiç ertelenmiyor. Binlerce kişinin küfürlü tezahürü ertelenmiyor ama müzik hemen iptal. O kadar çok konu var ki hangisini ilk sıraya alırız bilmiyorum. Dışarıdan bakınca kolay gibi görünebilir, başka bir zaman, başka bir dünya. Bir Müzik Müzesi olmalı mesela.
Tarkan: Müze iyi fikir. Çatalhöyük'ten bugüne Anadolu müziğinin literatürü, bu coğrafya insanının benliğini en güzel yansıtır. Dünyada bunca ayrımcı görüşe rağmen bizi bağlayan güçlü değerler var. Müzik de böyle kadim bir miras. Bir şarkı insanı en yakın dostuyla, sevgilisiyle, gençliğiyle, çocukluğuyla hatta kendinden önce yaşamış kuşaklarla buluşturabilir. Farklı düşünceli insanlar müzik yoluyla ortak duyguda birleşebilir. Belki Müzik Bakanlığı kurulmalı.
Metin: Ben ne Kültür Bakanlığı, ne de bu tip başka bir kurumla kendimi ilişkilendirebilirim çünkü bu tip konularda ne bilgim, ne de fikrim var. İnsanlar yapmakta başarılı oldukları ve sevdikleri işi yapsınlar diye naçizane bir tavsiyede bulunabilirim.
- 1992 tarihli Trail Blazer albümünden iki şarkı seçilmiş bu albüme. Bunlardan biri, No One Wins the Fight. O dönem hem tartışma yaratan hem de ilgi çeken, bu şarkıdaki Mehter Marşı solosuydu. Bu şarkı için metal müzik içerisinde yerel motiflerin kullanıldığı ilk Pentagram şarkısıydı diyebilir miyiz? Bu solo kimin aklına geldi, o dönem nasıl tepkilerle karşılaştınız ayrıca Akustik albümünde neden Mehter Marşı solosu kullanılmadı?
Hakan: Türk ezgileri ya da etnik Orta Doğu tınıları sokuşturma fikirleri genelde benden çıkar. Thousand In The Eastland'in girişi gibi, misket havasının metal versiyonu gibi, ya da bazı şarkılarda birden darbukalar veya etnik bir melodi girerse gibi. Trail Blazer albümü Körfez Savaşı döneminde yapıldı. No One Wins The Fight, savaşan iki tarafın da kaybettikleriyle ilgili bir şarkı. Kazananın da aslında kaybettiğini vurgulayan bu şarkının finalini ironik olarak Mehter Marşı ile bitirmiştik. Sonradan İzmir marşı oldu o bölüm.
- Trail Blazer albümünde Fly Forever şarkısını Doğu’da görev yaparken şehit düşen Ümit Yılbar’a adadığınızı belirtmiştiniz. Albüm kitapçığında şöyle yazıyor: "Sevgili gitaristimiz Ümit Yılbar’ı kaybettik, bu amaçsız ve anlamsız savaşta. Gitarını çalıp yerine silah vermişlerdi. Her zaman kalbimizde yaşayacak, onu her zaman özleyeceğiz"
Bu 'savaş' hakkında ne söylemek istersiniz? O günlerden bugünlere ne değişti?
Hakan: Değişim konusunda cevap çok açık değil mi?
Tarkan: Bu konu yıllardır gündemde ve her şey söylendi. Bizim kuşak müzisyenler de şarkısını yazdı.
- İlk defa Türkçe sözler ile ney, bağlama ve bendir gibi müzik aletlerini kullandığınız Anatolia albümünden 4 şarkı var, Akustik’te. Anatolia albümü, Pentagram ve Türk rock müziği için ne ifade ediyor?
Hakan: Anatolia, bizim için bir dönüm noktası olmuştur. İlk Türkçe şarkı denemelerimiz Anatola ile şekillendi ve kalıcı bir etki bıraktı o albüm. Türk rock müziği için gerçekten ne ifade ediyor, bunun cevabını ben veremem. Bizim içinse kilometre taşlarından biri.
- Anatolia albümüne ismini veren şarkıyı Akustik’te Şebnem Ferah seslendirmiş. Şebnem Ferah ile Anatolia’nın buluşma sürecini anlatabilir misiniz? Şarkıyı kim seçti?
Tarkan: Şebnem'le grup arasında karşılıklı nezaketten şarkı seçimi yapamıyorduk. Anatolia önerisi Ogün Sanlısoy'dan geldi. Bir akşam "Olum bak parçaya bi arpej yazdım, Şebo bayılcak buna" diye aradı. Oturup bütün albümleri taramış, şarkıyı seçmiş, Şebnem'in tonuna göre uyarlamış, evde telefonla kaydedip e-posta atmış. Parça bu eskiz üzerinde şekillendi. Ayrıca Kerem Özyeğen gitar, Ozan Tügen cura ve Cengiz Ercümer perküsyon çaldı. Sayın Ferah da efsunladı.
- Yine Anatolia albümünden kalma merak edilen bir soru var ki hâlâ o albüm kapağı üzerinde türlü spekülasyonlar yapılır. Albüm kitapçığındaki ölü bebekler kim, nerede ölmüşler, kim öldürmüş? Yani fotoğrafların orijinali nereye dayanıyor?
Hakan: Orta Doğu'nun bitmek bilmeyen dramına.
- Unspoken albümünden iki parça girmiş Akustik’e. Gözlemlediğim kadarıyla en beğenilen albümünüz Unspoken. Bu albümle birlikte yurt dışı konserleri için isim değişikliğine de gidildi. Kısaca yurt dışı planlarınızdan bahsedebilir misiniz?
Hakan: O dönem mecbur kaldığımız bir durumdu. Aynı isimde başka gruplar olunca Mezarkabul aka Pentagram oldu adımız. Her iki isim de tanınıyor artık. Aslında birkaç festival ve özel konser dışında şimdilik planımız yok.
- Pentagram fanı kime deniyor? 30 yıldır Pentagram dinleyenler hâlâ konserlerinizde kalabalık bir kitle oluşturuyor mu? Asıl kemik kitleniz ne zaman, hangi albümle oluştu?
Hakan: Moda konseri ve ilk albümden beri başlayan bu macera üzerine eklenerek devam etti. Elbette yaşamın bir döneminde hayatın gerçekleri ile karşılaşınca uzaklaşan dinleyiciler olmuştur. Müziğin enerjisi daha genç insanları cezbediyor. Yıllar sonra buluşmalar bazen hüzünlü oluyor. Son akustik albüm konserinde, eskiden beri takip eden dinleyiciyle buluştuk. O günün atmosferi öyleydi. Biz de dahil, tebessüm eden nemli gözler vardı her tarafta. Şarkılar, her dönem dinleyiciye farklı duygular yaşatıyor. Bunu keşfedenler zaten pek bırakamıyor. Ya da bir zaman, bir yerde mutlaka tekrar hatırlıyor.
- Kimi konserlerinizde hasar sebebiyle mekan sahibinin para vermek yerine istediği konserleri anlatır mısınız? Hâlâ konserlerinizde hasar oluyor mu bu boyutta? Aslında samimiyetle o dönemi konser izleyicisiyle bu dönemin konser izleyicisi karşılaştırmanızı istiyorum. Artık yıkıp dökmüyor muyuz?
Hakan: Bu ilk yıllarda karşılaştığımız bir durum. İstanbul'da konser amaçlı yapılan salon pek yoktu. Yazın Acık hava Tiyatrosu vardı. Kışın kapalı mekan olarak sadece sinemalar var. Bazı sinema salonlarında, perdenin önünde sahnemsi bir alan olurdu. Beşyüz koltuklu salona bin kişi dolunca biraz sıkışıyor haliyle. Salonların zarar görmesi tamamen içerdeki kalabalığın sahneyi görebilmek için verdiği mücadeleden. Koltuk olan bir yerde rock veya metal konseri olacak şey değil zaten. Bunu anladıktan sonra bir dönem nerede kapanacak veya tadilata girecek sinema varsa onları hedef alıyorduk konser için.
- Bu arada hiç "Beyler Pentagram’ı burada bırakalım" dediğiniz oldu mu? Hiç grubu feshetmeyi düşündünüz mü? Ya da metal müzik yapmak adına motivasyonunuzun en çok kaybolduğu dönem hangisiydi, böyle bir dönem var mı? Sizi otuz yıldır bir arada tutan nedir?
Hakan: Hiç olmadı diyemem, yaş aldıkça bu işi yapmak zorlaşıyor. Mental olarak yorgun düşüyor insan. Fakat dinleyicinin beklentisi ve yeni bir şey yapmanın heyecanı bütün bunların önüne geçiyor. Bakıyoruz ne var elde diye ona göre biçimlendiriyoruz. Ayrıca en karanlık şarıkarımızda da bir umut yolu vardır. O bölümler bizi ayakta tutar. Bu hayalin gerçekleşmesinin en önemli nedeni, sağlam temellere dayanan dostluğumuz ve önümüze konan hayat biçimlerinin dışında kendi dünyamızı oluşturmanın verdiği özgürlük hissi.
Metin: "Pentagram markası her zaman emin ellerde olacak, hiç merak etmeyin" dedi sevgili oğlum Ateş, o yüzden benim içim çok rahat :)