Gündem

Patlıcanın yanında Kürtçe 'Balıcan' yazsa ne olur?

Kürşat Bumin, BDP'nin 'iki dilli yaşam' projesinin sosyal yönünün siyasi tarafına kıyasla daha önemli olduğunu vurguladı.

21 Aralık 2010 02:00

T24- Yeni Şafak gazetesi yazarı Kürşat Bumin, BDP'nin 'iki dilli yaşam' projesinin sosyal yönünün siyasi tarafına kıyasla daha önemli olduğunu vurguladı. Bumin, projeyi kimsenin engellemeye hakkı olmadığını savundu.


Kürşat Bumin'in köşesinde yayımlanan yazısı (21 Aralık 2010) şöyle:


'Bilinmeyen' bir 'özerklik' tahayyülü



Bugün için niyetim, BDP'nin önayak olduğu "iki dil" kampanyası üzerine bir methiye yazmaktı. Çok sayıda siyasetçinin kampanyayı küçümseyen-karalayan-mahkûm eden açıklamaları benim de canımı sıkmıştı. Özellikle de TBMM Başkanı'nın savcıları "göreve çağıran" sözleri.

Şöyle düşünüyordum: Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu'da tabelalar ve mönülerin yanı sıra yerleşim yerlerinin Kürtçe adlarının da kullanılmaya başlanması için başlatılan bu kampanya doğrudan "sosyal"e işaret etmesi, onu öne çıkarması yönünden çok yerinde ve çok önemliydi. Bu anlamda belki de bir "ilk"e şahit oluyorduk.

Dikkat ederseniz "sosyal" diyorum; çünkü bu alandır asıl önemli olan. Bunu söylerken "siyasal"ın kendine özgü özerk alanını ve onun önemini unutuyor ya da küçümsüyor değilim. Ama hatırlayın: Kürt siyasetinin de bir biçimde kendisini yakın hissettiği Marksizm de "sosyal mı siyasal mı?" sorusunu her zaman ilk seçeneği işaretleyerek cevaplamamış mıydı? Bu büyük öğretinin yirminci yüzyıldaki en büyük temsilcilerinden birisi olan Gramsci de kesinlikle "sosyal"de ısrar etmemiş miydi?

Kampanyaya ilişkin televizyonda bazı görüntüler de izledim. Mesela, bir markette "sebze reyonu" işaretinin aynı zamanda Kürtçe adı ile yer alması gibi. Mesela bir manavda "patlıcan" etiketinin yanında -Kürtçe bilmeyenlerin bile kolaylıkla anlayabileceği- bir başka etiketin, "Balıcan" etiketinin yer alması... Diyarbakır belediyesi ve bazı derneklerce hazırlanan ve üzerinde aklınıza gelebilecek her türden meyve ve sebzenin Kürtçe-Zazaca adlarının yer aldığı ilan tahtalarının (billboard) şehri süslemesi.

Dediğim gibi, Kürtçenin "kamusal alanlarda" (yani sokakta, dağda bayırda) rüştünü ispat etmesinin bir örneği olarak çok yerinde ve çok anlamlı bir kampanya... Kürtçenin "sosyal"e bir başka açıdan kavuşması...

Böyle bir kampanyaya kimin ne adına karşı çıkmaya, engellemeye çalışmaya hakkı olabilir? Olan biten sonuç olarak –nihayet- şehrin sokaklarında konuşulan bir dilin kendisine "şehir yazıları"nda da yer açmasından ibarettir. Hem de bu sefer "siyasal" değil tamamen "sosyal" hayatı düşünerek.

Evet, "iki dilli şehir" kampanyası hakkında bu ve benzer düşünceleri taşıyordum.

Ayrıca, katılım daveti aldığım ama maalesef katılamadığım "Demokratik Özerlik" toplantısının da çok yerinde bir kararla açılmış olan bu "Sosyal'e iniş" kampanyasının esprisi-ruhu içinde gerçekleşeceğini sanıyordum. Bu çerçevede Genelkurmay çıkışlı manasız ve ölçüsü hepten kaçırılmış açıklama gibi gazetelerde yer alan "BDP'lilerin iki dilli hayat kampanyası kendiliğinden ve Meclis çatısı altından ortaya çıkmış değil. BDP ile aynı tabanı paylaşan PKK'nın hem İmralı'daki kurucu lideri Abdullah Öcalan, hem de Kandil'deki fiili lideri Murat Karayılan tarafından istenmiş bir kampanya" türünden derdini tam anlamadığım yorumlara da kulak asmıyordum. Şu soruyu da yöneltiyordum kendime: Böyle bir kampanya nasıl oldu da bugüne kadar Kürt siyasetinin temsilcileri tarafından akıl edilmedi?

Nihayet dün öğle saatlerinde Fırat Haber Ajansı kaynaklı bir "Taslak" düştü önümüze. "Demokratik Özerklik Taslağı". Diyarbakır'da Demokratik Toplum Kongresi tarafından yapılan Demokratik Özerklik Çalıştayı'ndan çıkan bir taslak bu.

Ajansın geçtiği bu metnin gerçeği yansıtmadığını, ilgisiz bir metnin "Taslak" diye yayımlandığını umuyor ve diliyorum. "Taslak" gerçekten önümdeki metne benzeyen bir şey ise, "Kürt sorunu"nun çözüme kavuşması için daha bir asır beklememiz gerekeceği açık.