Gündem

Özlem, umut ve 'empati': Hollanda'da bir Türk seçmenin sandık izlenimleri

06 Mayıs 2023 20:25
Demet Kamburoğlu

Amsterdam, Hollanda

Hollanda’da yaşayan Türk vatandaşları için geçtiğimiz haftadan beri devam eden Türkiye Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilli seçimleri oylaması dört farklı merkezde yürütülüyor: Lahey, Amsterdam, Deventer ve Eindhoven. Son yıllarda Hollandalı Türklerin demokratik seçimlere katılımını artırmak için yetkililerce pek çok adım atıldı. 1995’ten 2014’e kadar ancak Türkiye’deki sandıklarda oy verebilen göçmen vatandaş, 2017’den bu yana büyükelçilik ve konsoloslukta oyunu kullanabiliyor.   

Biz Amsterdam’ın güneyinde oy kullanmaya gidiyoruz. RAI Kongre Merkezi’nde seçim sandıkları kurulu- yaklaşık bir haftadır Hollandalı Türkler uzun sıralara giriyor, memleketlerinin geleceğini belirleyecek o seçimde tercihlerini yapıyorlar. Ben de 1 Mayıs günü öğle saatlerinde oy vermeye gidiyorum. Hafta sonu oy vermeye gidenler, uzun sıralarla karşılaşmıştı. Ofis çalışanlarının pazartesi günü kalkıp gelemeyeceğini düşünerek kendi kendime çok beklemeyeceğimi umut ediyorum. Sıra yok, kolayca içeri giriyorum. Çantam, üstüm içeri girmeden önce kontrol ediliyor ve X-ray cihazından geçiriliyor. Etrafta uzun bir süredir görmediğim sayıda güvenlik kontrolü var. Kongre merkezinin önünde polis arabaları bekliyor.

Pazar günü sandık alanında çıkan kavgayı hatırlıyorum. Televizyonlarda gösterilen görüntülerde bir grup seçmenin yumrukları ve birbirlerine ettikleri küfürleri izlemiştik. 

İçerideyim. Büyükçe bir alana 4-5 sandık kurulmuş. Yönlendirildiğim sandıkta çeşitli partilerin görevlileri beni karşılıyor. Sohbet ediyoruz ayak üstü. “Hayırlısı olacak” diyor konuştuğum bir sandık görevlisi. “Umarım,” diyorum. Gülüşüyoruz. Biri telefonuyla kabine girmeyi deneyince ufak bir gerginlik hali yaşanıyor. “Tutanak tutalım” diye sesleniyor bir kadın. Beş dakika içinde oyumu kullanıp çıkıyorum bu sırada. Fiziksel desteğe muhtaç vatandaşlar için her şey planlanmış, yardım ekipleri hazır. Her yaştan insan var, çocukların eline kırmızı balonlar verilmiş. Aklıma eskinin 29 Ekimleri geliyor.

İmzamı atarken pasaportumu geri veren yaşlıca bir beyefendinin telefonunda Atatürk’ün resmini görüyorum. Bir an Amsterdam’da olduğumu unutuyorum sanki, Bakırköy’deyim. Cumhuriyet şölenleri, 23 Nisan dansları. Seçmendeki umudu görmemek elde değil. Seçim alanının içerisi, Türk bayraklarıyla dolu. 

2022 yılı verilerine göre, yaklaşık 450 bin Türkiye kökenli vatandaşın yaşadığı Hollanda’da Türkiye genel seçimleri oldukça dikkat çekici bir konu haline geldi. Birkaç aydır televizyonlarda ve gazetelerde bahsedilen bu seçim, bu on yılın en önemli seçimi olarak bahsediliyor. 6 Şubat depremleri sonrasında, Hollanda vatandaşı ve hükümeti Türkiye’yle bir olmuş ve deprem bölgesine 90 Milyon Euro’yu aşkın destekte bulunmuştu. Bağış kampanyasının yüzü haline gelen Hollandalı Türk sanatçı Karsu, ülkedeki tüm destekçilere teşekkürlerini iletmiş ve yerel basında büyük yer edinen o açıklamayı yapmıştı: “Hollanda, çok büyük bir kalbe sahip küçük bir ülke.” Depremler sonrası, Türkiye Het Parool gibi pek çok Hollanda gazetesinin ilgi odağı olmaya devam etti. Büyük bir çöküntüyle baş başa kalmış olan Türkiye halkının geleceğinin, şimdi her zamankinden daha çok ellerinde olduğu konuşuldu.

Geçmiş seçimlere bakıldığında, Hollandalı Türklerin yaklaşık yüzde 40’ının sandığa gitmediği görülüyor. Bu sene yapılan tahminlere göre, Hollanda’da yaşayan Türk vatandaşlarının yaklaşık yarısının oy kullanması bekleniyor. Özellikle ilk günlerde yaşanan izdiham göz önüne alındığında, vatandaşın bu seçimde aktif rol oynamaya istekli olduğu söylenebilir. Hollanda Türk Federasyonu (Turkse Federatie Nederland) yetkililerine göre, geçmiş yıllarda gözlemlenen düşük katılım oranları iki öncül nedene bağlanabilir: ilgisizlik ve düşük sayıdaki oy verme merkezleri. Gözlemlerime göre buna genel anlamda var olan apolitik tavır eklenebilir. Apolitik yaklaşımın özellikle Hollandalı Türk gençlerinde yaygın olduğunu görüyoruz. Hollanda işçi refahının global ölçekte en konforlu olduğu ülkelerden biri. Geçtiğimiz sene itibariyle artan enflasyon nedeniyle asgari maaşa yaptıkları belirgin zam işçiye derin bir nefes aldırıyor. Özgürlüğün ortak değer olduğu bu toplumda, pek çok öğrenci ailesinden hiçbir destek almadan çalıştıkları garsonluk, barmenlik, satış elemanlığı gibi işlerden kazançlarıyla geçimlerini sağlıyor. Devlet yalnız yaşayan Hollandalı öğrencilere yüksek bir maddi destek sağlıyor ve kiralarının yaklaşık yüzde 60’ını karşılıyor. “Öğrencilere daha fazla destek yapmalılar” diyor Amsterdamlı bir arkadaşım. “22 yaşımda babamdan para alamam.” Dolayısıyla, mevcut toplum huzuru ve bahsi geçen bu refah hali, (genel olarak) Hollanda’da doğup büyümüş gençlerin Türkiye siyasetine ilgisizliğiyle bağdaştırılabilir.

Türk vatandaşlarının milli bağlılıkları, her ne olursa olsun, bariz bir şekilde devam ediyor. Sıklıkla şehrin yakın bölgelerde oturarak komünitelerini koruyan Türkler, mahalle duygusunu var oldukları yerlerde yaşatıyor. Hollanda’da doğup büyümüş Türk arkadaşlarımın kimisi bu mahalle duygusunun belli bir toplum baskısına yol açtığını söyleyerek şikayetlerini dile getiriyor. Lokanta, taksi, market gibi pek çok yerde karşılaştığım ve tanışıklık içinde olduğum yaşça büyük Türkler ise bu aile duygusundan memnun olduklarını belirtiyor. Milliyetçi ve muhafazakâr çizgi pek çok göçmen mahallesinde kolaylıkla göze çarpıyor. Fakat, Berlin gibi Alman kültüründeki şehirlere kıyasla, Türk milliyetçiliğinin Hollanda’da daha geri planda kaldığı söylenebilir. Ülkeye adaptasyonları genel anlamda yüksek olan azınlık Türk kesim, iki milletin de çeşitli yönlerini benimsemiş gibi gözüküyor. Bunun yanı sıra, memleketlerini sıklıkla ziyaret eden göçmenler, ülkenin değişimini birinci gözden gözlemleyebiliyor. Geçtiğimiz akşam taksisine bindiğim Türk şoför bana burada para kazanıp kazanmadığımı soruyor; “TL ile Avrupa’da nasıl var olunur ki” diyor. Taksicilik geliriyle Türkiye’nin pek çok noktasında ev aldığını belirtiyor. “Seviniyorum sanma,” diye ekliyor.

Lahey merkezli bağımsız düşünce kuruluşu Clingendael Enstitüsü’nün Nisan 2023’te yayınladığı “Hollanda’da Türk Diaspora Politikası” isimli siyasi analiz raporuna göre, pek çok Türk göçmen Hollanda kültürünü daha merkeze koydukları için Türk seçimlerinde oy kullanmıyor. Rapora göre bu sene, Hollandalı Türk seçmenin yüzde 12’si oy verip vermeyeceğinden emin değil. Hollandalı Türklerin memleketlerini sık ziyaret ettikleri ve mevcut ekonomik gerilemenin farkında oldukları belirtiliyor. Pek çok gazetecinin öne sürdüğü fikri doğrulayarak, analistler Türk diasporasının 2023 seçiminde daha aktif rol oynayacağı tahmininde bulunuyor. Muhalefete oy veren seçmenlerin Hollanda ve Türkiye’ye eş değerde bağlı olduğu gözlemlenirken, AKP seçmeninin Türk kültürüne daha ağırlık verdiği belirtiliyor. Rapor yazarı Christopher Houtlamp, bu yorumun siyah-beyaz anlaşılmaması gerektiğinin altını çiziyor. Durumun siyah-beyaz olmadığı ortada; AKP kültürünün Hollandalı Türkler arasında bir aile duygusuna evirildiği ise konuştuğum pek çok siyasi parti görevlisince belirtiliyor. Sohbet ettiğim TKP Hollanda Kolu yetkilisi, “AKP seçmeninde safi bir aile duygusu sabit; özellikle genç seçmenler, oldukça apolitik bir tavır sergiliyor” diyor.

Clingendael Enstitüsü raporuna göre, Hollandalı Türklerin oyları gittikçe daha büyük bir önem taşıyor. Houtkamp, Türkiye’deki seçim sonuçlarının gittikçe daha dar marjlarla belirlendiğini belirtiyor.

Siyasi partilerin Hollanda ayakları seçim sürecine önceden hazırlanmıştı. Amsterdam Üniversitesi'nde okuyan Türk öğrenciler de ellerinden geldiğince sandıklarda müşahitlik yapmaya çalıştı. AKP’nin Hollanda örgütlenmesi uzun yıllardır oldukça güçlü ve aktif. CHP’nin örgütlenmesinde eksiklikler olduğu ise sıklıkla duyduklarım arasında; insan eksiği bunun başlıca nedenlerinden olarak görülüyor. TKP ve TİP’in Hollanda Kolu yüksek derecede aktif bir rol oynuyor. Yerleşik Türkler ile göçmen Türklerin arasında kültürel farklar olduğu göz ardı edilemiyor; bu fark sosyoekonomik, sosyokültürel ve manevi pek çok nedene bağlanabilir. Son yıllarda sosyolojik nedenlerle ülkeden taşınan genç öğrenciler, gazeteciler, akademisyenler birbiriyle iletişim içinde kalıyor ve genel olarak ortak bir ümitlerini dile getiriyorlar: Türkiye’de toplum huzuru. Konuştuğum orta yaş göçmenlerin pek çoğu Hollanda’da kalmayı düşünüyor. Fikrini danıştığım akademisyenlerden biri kısaca belirtiyor: “Değer verildiğin yerde mutlu oluyorsun.” Buna karşın, öğrencilerin çoğundan başka bir yorum alıyorum: “Ülkemize katkıda bulunmak için burada eğitim alıyoruz.” Pek çoğu, Siyaset Bilimi, İşletme, Medya veya Psikoloji gibi dallarda eğitim alıyor. Gençler; İstanbul’u, Boğaz’ı, Türk pop müziğini, güneşle doğan sabahları, annelerini en son ne zaman gördüklerini, pahalı uçak biletlerini, pazar kahvaltılarındaki simidi, Asmalımescit’i anlatıyor; kaçınılmaz bir özlem duygusu sabit, aynı soruları yönelttiğim 7 öğrenciden 4’ü konuşmamız sırasında ara vermek zorunda kalıyor. Seçimin gençler için hayat değiştirici bir değerde olduğu reddedilemez bir gerçek- demokrasi için ellerinden geleni yaptıklarını sıklıkla belirtiyorlar. Konuşmalardan sonra aklımda iki ana başlık kalıyor sanki: simit ve huzur.

Kendi oyumu kullandıktan sonra hızlı adım dışarı çıkıyor ve Kongre Merkezi’nin hemen yanındaki parka yönleniyorum. 1 Mayıs kutlamaları var- şarkı sesleri, trompet yankıları duyuyorum. İran kadınlarının özgürlük savaşına dair pankartlar oluyor ilk gözüme çarpan. Kolektif bir farkındalık haline dönüşüyor emeği kutlamak. “Emekçinin yanındayız” diye bağırıyor biri. TKP ve TİP’in Amsterdam kollarıyla karşılaşmış oluyorum böylece. Yürüyoruz. Şarkılar söyleniyor. Ciao Bella’yı duyuyorum bir İtalyan topluluğun ağzından.

TKP yetkililerinden biriyle görüşüyorum. “Burada huzur içinde yürüyoruz, evet, ama aklımız Türkiye’de” diyor. “Tam burada” yanından geçtiğimiz konferans merkezini gösteriyor, “tam burada oy kullandık hep beraber bu hafta sonu. Umudumuz güzel yarınlara.” Ben yavaşça veda ederken, eşi ve oğullarıyla beraber yürümeye devam ediyorlar kalabalıkta. “Ailecek geldik. Türkiye’de de yürümek dileğiyle bir gün.”

Seçim sandıklarının hala açık olduğu o kongre merkezinin balkonuna çıkan Türk sandık görevlileri, hep beraber alkışlıyor geçen kalabalığı.

Hollanda Öğrenci Topluluğu bayrağının altında yürüyen uzunca bir kızı görüyorum- sandık çalışanlarına gülerek el sallıyor: “Hoera!”

Eve dönerken haftalık alışverişim için uğradığım Türk manavla konuşuyorum yol üstü; mis gibi kokuyor meyveler. Kırmızı elma alıyorum bir kilo. 2 Euro’ya yakın geliyor. “Türkiye’den getirtiyorum aslında” diyor manav, birbirimizi tanıyoruz artık. “Türkiye’ye benzemez, bakma.”