T24 - AKP'nin seçim şarkılarını hazırlayan eski askeri harita mühendisi Özhan Eren, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la bir işkembecide tanıştıklarını ve Erdoğan'ı abisi olarak gördüğünü söyledi.
Radikal gazetesinden Ezgi Başaran'ın "Her şey Karakoç şiirleriyle başladı" başlığıyla yayımlanan (9 Haziran 2011) yazısı şöyle:
İşte o kilip - "CHP'den AKP şarkısına yanıt: Tövbe bir daha" / VİDEO
Her şey Karakoç şiiriyle başladı
AKP'nin seçim şarkısı 'Aynı'nın söz ve müziğini yapan Özhan Eren, eski bir askeri harita mühendisi, '120'nin yönetmeni ve Başbakan'ın 18 yıldır her siyasi adımında yanında olan kişi.
Harita mühendisliği okumuşsunuz, peki hiç yaptınız mı?
Hem de 11 yıl. Kuleli Askeri Lisesi ve Kara Harp Okulu’nda okudum. Sonrasında da askeri mühendis oldum. Meslek çok değişti tabii çünkü bizim eskiden ölçüm yaparken referans aldığımız yıldızların yerini uydular aldı. O nedenle askeri harita mühendisliği de artık oturduğunuz yerden yapılıyor.
Siz nasıl yapıyordunuz?
Efendim biz dağlara çıkar, mesela yıldızlara bakarak haftalarca ölçüm yapardık. Yıldızlı gecelerin haşmetini tattım o sayede çok şükür, sonra kozmoloji merakım başladı. Bilir misiniz, Carl Sagan’ın Kozmos adlı bir kitabı vardır. Bu kitabı çocuklarınız varsa mutlaka okutun. Evrenin sonsuzluğu karşısında insan ömrünün ‘bir göz açıp yumma’ kısalığının hüznünü aktarmıştır bana.
O çay, Hacıbey Çayı
Haritacılığı anlatıyordunuz…
Evet, ülkemizin her köşesinde çalıştım; Edirne’den Hakkâri’ye. Misal; 1987-88 yıllarının iki koca yazını Şemdinli’nin Derecik Köyü’nde geçirdim. Türkiye-Irak hududunda taşların dikilmesi ve bölge haritasının çizilmesinde yaklaşık 1 yıllık emeğim vardır. Derecik’ten en doğudaki İran-Irak-Türkiye sınırına yürüyerek gitmişliğim vardır.
Oradaki Hacıbey Çayı’nın suyunu köylülerimizle çok paylaşmışlığım vardır ki ‘Aynı sudan içmişiz biz’ oradan gelir.
Müzisyenlik ne zaman başlıyor? Amasyalıyım. Amasya çok musikişinas bir şehirdir. Daha ilkokul talebesiyken hatırlıyorum radyoda klasik Batı müziği çalardı. “Orada ne çalıyor, bu ne sesi” diye sorardım. Enis Batur’un dediği gibi beni de müzikle ilgili merak böceği ısırmış demek ki. Bu da Allah vergisi bir şey.
Nasıl bir aileden geliyorsunuz?
Rahmetli dayım da keman çalmak istermiş ama dedem “İnce hastalık yapar” deyince vazgeçmiş. Anacığımın ilkokul tahsili bile yoktur, babam Karayolları’nda işçiydi. Ama annem sağ olsun, müzikle meşgul olmam çok hoşuna gittiğinden küçücükken bana imkânsızlıklarımıza rağmen mandolin, mızıka, akordeon almıştı. Sonra, Kuleli’deyken okul orkestrasında klavye çalmaya başladım. Harp Okulu’na geçtiğimde arkadaşlarım doğum günü hediyesi olarak bir ut hediye ettiler. Rahmetli Selahaddin Altınbaş’la tanıştım, ‘Silemezler gönlümden’in bestecisi, meslekte çok temel başlıklar öğretti bana. Mızrabım da onun hediyesidir.
Sizi niye Kuleli’ye göndermişler, ailenizde asker var mı? Yok. Ama mahalleden bir arkadaşım orada okurdu, ben de heves ettim. Anacığım da Anadolu kadını işte; bir yanda da fukaralık endişesi. İyi eğitim alayım istemiş. Kuleli’nin imtihanına girdim, kazandım. Sonra Mekteb-i Harbiye. Amcam, ki yüksek bürokrattı, öyle demişti: Evlat üç mektep vardır: Harbiye, Mülkiye, Tıbbiye... Ailemiz de neredeyse bu üç mekteptendir.. Okullarım sayesinde çok ciddi yüksek matematik eğitimi aldım. Bunların gelişimime çok büyük faydaları oldu. Düzenli ve dahası kararlı çalışma disiplini edindim ve çok zor şartlarda bile çalışabilmeyi öğrendim. İnatçıyımdır da zaten. Einstein’ın bir sözü var; posta pulu gibi olun der. Yapışın zarfa, adrese varmadan ayrılmak yok. Ben de hayata öyle bakarım. Adam gibi sev, adam gibi uğraş. Yani aslında o açılardan çok asker ruhluyum ama askeriyeye ait hissedemedim kendimi ya da bazıları hissettirmediler.
Niye?
Öyle irtica filan gibi değil, biz şanslıydık, bu işlerle uğraşmayan çok sayıda komutanımız oldu, şükür. Benimki çok ciddi sağlık sorunlarının yol açtığı bazı ailevi problemlerdi; uzun hikâye. Kısmet işte. Ordudan ayrıldım, 20 yıl önce...
Başbakan’la işkembecide tanıştım, abim oldu
AKP’yle işbirliğiniz nasıl başladı?
Tayyip Bey benim abimdir. 18 sene önce Ankara’da sabaha karşı bir işkembecide tanıştık.
İşkembecide mi?
Evet. Ankaralı Deniz diye bir arkadaşım vardır, minik bir stüdyosu vardı. Yurtdışına bedava dağıttığı Kuran-ı Kerim albümleri yapardı orada. Abisi Melih Gökçek. Melih Bey’in kampanyası için parça yaparken Mukadder Başeğmez geldi. Çalıştık, sonra İstanbul’dan misafirimiz gelecek, haydi işkembeciye gidelim dediler.
Eee?
Oturduk ki uzun boylu, gencecik biri geldi. İstanbul Refah Partisi İl Başkanı Tayyip Erdoğan. O gece muhabbetimiz başladı. Benim iki abim var: Biyolojik olan Özkul Eren (Kanal 7’nin eski yayın yönetmeni). Diğeri de yol arkadaşı abim Nabi Avcı (Başbakan’ın iletişim danışmanı). Bizim Tayyip Bey’le çok içimiz ısındı birbirimize. Sonra belediye başkanlığı kampanyasını ben ve Nabi Bey yaptık.
Siz Başbakan’ın ilk büyük siyasi adımlarında yanındaydınız öyleyse? Evet, 40’larının başında genç biriyken tanıştık, ama ‘siyaset bazlı’ bir tanışma olmadı, sonra anacığımla da tanıştılar. Annem sonraki yıllarda bize epey ayar vermiştir; “Bu evde cumhurbaşkanımızla başbakanımıza aynı tepsiden çay ikram ettik, ona göre” diye... Aynı samimiyeti sürdürür kendisi de, önceden “abi” dediği insanlara hâlâ abi der mesela. Başbakanlığa, One Minute’lere rağmen tevazuunu muhafaza eder. Ben de ona abi derim baş başa iken. Dürüstçe belirtmek isterim ki hayranımdır kendisine Einstein’ın pul meselesi yüzünden.
Nasıl?
Olağanüstü çalışkandır, her işi sonuna kadar takip eder, neticelendirir. Daha ne olsun?
E-muhtıraya çok hüzünlenmiştim
Başbakan ‘Aynı’ parçası için size ‘Böyle birşey istiyorum’ gibi bir tarif yaptı mı?
O kadar uzun süredir birlikteyiz, dertleşiyoruz, çalışıyoruz ki, şarkı tarifine hacet kalmıyor. Parti ilk kurulduğu zaman, bir akşam aramıştı: Özhan hadi, müzik! Sonra 2007 seçimlerinde kendim yaptım; çok yüreğimden gelerek. Adı Yeniden’di; “Yeniden, yeniden, el ele yeniden...” O da “Aynı yoldan geçmişiz biz” gibi, dua niyetine bir şarkıdır. Yeniden birlik-beraberlik olsun memleketimizde diye...
Çünkü o dönemde e-muhtıra olayı yaşanmıştı. Çok hüzünlendiğim günlerdi. Ortaokuldaki oğlum haberlerden filan da etkilenmiş olmalı ki “Baba darbe mi olacak” diye ağlamıştı. Yani ben Tayyip Bey’in kampanyalarına siyasi bir malzeme olarak yaklaşmıyorum. Çok inandığım bir insan var ortada, nasıl destek olabilirim diye bakıyorum. Sait Halim Paşa’nın sözüdür: “Biz İttihat ve Terakki olarak memleketin tüm sorunlarını tek başımıza halledebileceğiz cehaletine düşmüştük. Ülkenin yönetimi meğer bir neslin eseriymiş.” Bu nesilde ben de siz de payımıza düşeni yapmalıyız. Ama galiba biraz daha sakince. Seçimleri de salimen atlatalım inşallah ki sonra birbirimizin yüzüne bakabilelim. Çekememezliklere, tahammülsüzlüklere rağmen.
Tahammülsüzlük Başbakan’da da var ama değil mi?
Her insanın bir tahammül eşiği var. Kasımpaşa’dan kalkmış, benim aileme benzer bir aileden ve buralara kadar gelmiş. Üstelik fazlasıyla da kışkırtılıyor kanaatindeyim; dışarıdan ve içeriden. Keşke birbirimizi daha fazla tanıma ve anlama imkânımız olsa.
Sizce bu şarkı niye çok sevildi?
İnsanlar hayattan, işten, siyasetten o kadar yorulmuş ki birileri çıkıp ‘Aynı bağın gülüyüz biz’ deyince, hele de Rast makamından ve müsemmen usulünden, peşine düştüler. “İlaç gibi geldi” diyen insan var, her kesimden.
Erdoğan ‘Aynı’yı dinlediğinde gözleri doldu
Parçayı nasıl yaptınız o süreci anlatır mısınız?
Anayasa referandumu için de bir şarkı yapmıştım. ‘Hadi Bismillah önce Bingöl’e oradan da Elazığ’a gideceğiz, sen de gel’ dediler. Elazığ’da akşam bir ailenin evine konuk olduk, İrfan beylere... Evde farklı görüşlerden gazeteciler, televizyoncular. Ama muhteşem bir sofra. Yerel bir saz heyetini davet etmişler, bahçede şarkılar türküler. Tepede nefis bir ay var. Bulutlar geliyor, gidiyor. Mehdi Bey’den (Eker) şiir dinlediniz mi? Müthiştir. O gece de Sezai Karakoç’tan şiirler okudu. Ezberden “Ey Sevgili, en sevgili...” Ben Kara Tren’i söyledim. Büyülüydü her şey. Bütün farklılıklar unutuldu. O gece, o ortam bir yıldız gibi parladı. İşte “Aynı sazın teliyiz biz” orada, o mecliste doğdu. Şarkımdaki Kerkük tınısı da Elazığ’daki o gecenin hatırasıdır. Dua niyetine yaptığım bir şarkıdır ‘Aynı’. Çok geniş kitleler de “Amin” dediler diye inanıyorum.
Başbakan ‘Aynı’yı ilk duyduğunda ne dedi? 6 ay kadar önceydi, uzun bir toplantı sonrası inanılmaz yorgun olduğu bir güne denk geldi. Ona rağmen daha ilk dinlediğinde çok duygulandı, gözleri doldu, şarkının tekrarlarında kendi de mırıldanmaya başladı. Sözlerin hiçbir yerini de değiştirmedi, zaten bir satırı da daha önce söylediği bir sözdür. Şimdi böyle kolayca anlatıyorum ama başlangıçta bu kampanya benim için zordu. Çünkü bu 3. seçimimiz, 3. kampanya. Bu seçim için 11 şarkılık bir CD hazırladım. ‘Aynı’ da onlardan biri...
Klip fikri reklam ajansının mı?
Klip başta Başbakanımız olmak üzere müşterek olarak alınan bir kararla doğdu. Klibi ben çektim ama reklamcılık olarak bütün başarısı Erol Olçak’a ait. Klipte oynayanları da şarkı ve duygusunu gözeterek seçtik. Zaman zaman bir araya geldiğimiz bir korom var. Şarkıyı o koro söylüyor. Klipte de oynuyor bazıları. Ki aralarında CHP’liler var, Aleviler var. Hatta Tayyip Bey’i çok eleştirenler de var. Ama yıllara uzanan öyle derin bir beraberliğimiz var ki, aramızda siyasî sorun olmaz.