Gündem

Özgür Gündem davasında Hasan Cemal'e 6 bin lira adli para cezası

Hasan Cemal: Kürt gazeteciler özgür olmadıkça Türk gazeteciler de özgür olmaz!

07 Mart 2017 17:28

T24 yazarı ve P24 Bağımsız Gazetecilik Platformu Kurucu Başkanı Hasan Cemal, kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma amacıyla nöbetçi yayın yönetmenliği yapan, aralarında Nadire Mater, Jülide Kural, Murat Uyurkulak ve Yıldırım Türker'in de bulunduğu davada hâkim karşısına çıktı. Cemal, hakkında 7,5 yıl hapis istemiyle açılan davada "terör örgütü propagandası" suçlamasından beraat ederken, "terör örgütünün açıklamalarını yayımladığı" iddiasıyla 6 bin lira adli para cezasına çarptırıldı.

"Kürt gazeteciler özgür olmadıkça
Türk gazeteciler de özgür olmaz!"

Cemal, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya avukatları Fikret İlkiz ve Özcan Keskin ile birlikte katıldı. Cemal, esas hakkındaki savunmasında "Ben burada özgür ve bağımsız medyayı savunmak için bulunuyorum. Gazeteciliğin suç olmadığını savunmak için de buradayım. Kürt gazetecilerin özgür olmadığı bir ortamda Türk gazetecilerin de özgür olamayacağını savunmak için buradayım" dedi.

"73 yaşındayım, 47 yıllık gazeteciyim. Kürt sorununun şiddetten uzak barış içinde çözülebileğine inanıyorum" diyen Cemal, şunları söyledi:

"Kürt meslektaşlarımla dayanışma için Özgür Gündem gazetesinde de genel yayın yönetmenliği yaptım. Bugüne kadar Kürt sorununa yönelik 4 kitap yazdım, sayısız makale kaleme aldım. Bekaa Vadisi'ne gidip Öcalan'la da görüştüm. Kandil'e de gittim, PKK'nın lider kadrosuyla görüştüm. Ama bugüne kadar hakkımda 'terör örgütü propagandası' veya 'propagandaya alet olmak' iddiasıyla soruşturma açılmadı. Amacımın özgür ve bağımsız medyayı savunmak olduğunu bir kez daha yinelemek istiyorum."

Fikret İlkiz: Bu dava anayasaya aykırı;
dosya AYM'ye gönderilmeli

Cemal'in avukatı Fikret İlkiz de, "Bu dava, Basın Kanunu bağlamında anayasaya aykırıdır. Bu görüşü ciddiye almalısınız" diyerek, dosyanın Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesini talep etti. Mahkeme, dosyanın AYM'ye gönderilmesi talebini reddetti.

İlkiz'in mahkemeye sunduğu anayasaya aykırılık dilekçesi şöyle:

1. Mahkemenizce ileri süreceğimiz Anayasaya aykırılık savımızın ciddi bulunmasını talep ediyoruz. Cezai sorumluluk sonuç olarak basın yayın fiillerini ve giderek bu davanın özünü oluşturan ifade/basın özgürlüğünü ilgilendirdiğinden dolayı Anayasaya aykırılık savımızın ciddi olduğu kanısındayız.

Mahkemeniz tarafından aykırılık iddiasının yerindeliğinin saptanması yerine, ciddilik konusundaki iddiamızın gerekçelerini belirlenmesinin yeterli olduğu görüşündeyiz. Açıkladığımız nedenleri göz önünde bulundurarak hukuk/yasa sisteminde iyi niyetle ileri sürülmüş bir iddia ve ciddi bir iddia olarak görülmesinin ve böylece değerlendirilmesinin yararlı olacağına inanıyoruz.

Bu nedenle ileri sürdüğümüz Anayasa aykırılık iddiamızın hukuki bakımından tartışılmaya değer görülmesi “ciddilik” savımızın ilk adımı olarak algılanmalıdır. Mahkemenizin “hukuken tartışılmaya değer bulması” halinde, yargılamada verilecek hüküm kamuoyu nezdinde adil yargılanma hakkının bir sonucu olarak görülebilecektir.

Hatta Mahkemenizce Anayasaya aykırılık iddiamızın “ciddi” bulunması halinde bu iddianın karara bağlanması Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkisinde bulunduğundan; savunmanın görüşüne katılmasanız bile Mahkemenizce iddia “ciddi” görülerek Anayasa Mahkemesine gönderilmesi halinde savunma hakkının sağlanması bakımından da yararlı olacağı görüşündeyiz. Bu nedenle istemimizin “ciddi” olduğunun objektif olarak kabul edilmesi ve aşağıda açıklayacağımız gerekçelerimizin incelenerek, talebimizin özünü oluşturan Anayasaya aykırılık savımızın “ciddi” kabul edilerek itirazımızın Anayasa Mahkemesine gönderilmesi talebimizdir.

MÜLGA 5680 SAYILI BASIN KANUNUN 16. MADDE DÜZENLEMESİ

2. 5680 sayılı mülga Basın Kanunun 16/1(1)

maddesinde yer alan suçu meydana getiren yazıyı yazan ve resmi yapanla sorumlu müdürü sorumlu tutan bir düzenleme kabul edilmişti.

Sorumlu Müdür gazetede çıkan yazı ne olursa olsun bundan dolayı sorumlu sayılıyordu. Kanun sorumlu müdür ile birlikte sorumlu olan diğer kişileri yazıyı yazan, resmi yapan kimse olarak göstermişti. Böylece onlarla birlikte sorumlu müdür hakkında da ceza veriliyordu. 

Basın Kanunundaki bu düzenleme çok tartışılmıştı. Çünkü eski Basın Kanunun 16. maddesine göre sorumlu müdürü, yazar ressam ya da eseri meydana getiren kişi ile birlikte, işlenen suçun tam cezası ile cezalandıran içeriği Anayasanın 38. maddesine, cezaların şahsiliği kuralına aykırı görülmüştü.

Sayın Çetin Özek bu madde ile ilgili görüşünde sorumlu müdürün bu sorumluluğunu eleştirmiş ve ceza hukukuna aykırılığını dile getirmiştir. Özek’in görüşlerini kısaca özetlemekte yarar vardır:

“Sorumlu müdür” eser sahibiyle birlikte ve eser sahibinin eseriz nedeniyle basın yoluyla işlenen suçlardan sorumlu kişidir. Sorumlu müdür, süreli yayının yazı işlerini fiilen idare eden kişi olması gerekir. Devamında Sayın Özek durumu aşağıdaki gibi açıklamaktadır:

“Yayını idare etmediği halde salt sorumluluğu üstlenmekle görevli kişilerin cezalandırılması durumunda, gerçek suçlunun cezasız kalacağı ve bu durumun ceza sorumluluğunun kişiselliği kuralına aykırı düşeceği kabul edildiği için, “fiilen idare” koşulu öngörülmüştür. Uygulamada ise yasal kurala aykırı bir biçimde gelişmiş, künyede gösterilen “sorumlu müdür” yayının gerçekleşmesi konusunda yetkisi bulunmasa dahi, ceza ve hukuk sorumluluğunu yüklenen kişi durumuna gelmiştir. Sorumlu müdürün sorumluluğu …”iştirak sorumluluğu” değildir, kanundan doğan objektif sorumluluktur. Sorumlu müdürün, eser sahibinin eylemi nedeniyle sorumlu tutulması, suçun “yayın/yayım” koşulunu gerçekleştiren kişi olması nedeniyledir. Bir açıdan, sorumlu müdüre, suç oluşturabilecek yayını önlemek yükümlülüğü getirilmiş ve suç oluşturan yayının gerçekleşmesi durumunda da “önleme yükümlülüğünün” yerine getirilmesi varsayılarak sorumluluğu kabul edilmiştir.(…) Sorumlu müdürün birlikte sorumluluğu belirtilen nedenle kabul edilince, sorumlu müdür olarak gösterilen kişinin fiilen yayını idare eden kişi olması hukuksal bir zorunluluk sayılmak gerekir. “Objektif sorumluluk” ceza hukuku alanında kabul edilmeyen kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayan, otoriter siyasal düzenlerin benimsendiği bir sorumluluk türü olarak kabul edilir (Dönmezer-Erman, 11. No. 1008). Bu nedenle, ceza hukukunda fiil+kast temeline dayanan sorumluluk sistemi benimsenmiştir. Basın yoluyla işlenilen suçlarda, sorumlu müdürün eser sahibinin eylemine iştirak etmediği, suçun işlenmesi konusunda kastı bulunmadığı durumlarda dahi cezalandırılması öngörülürse, objektif sorumluluk sistemi kabul edilmiş olur...(…) Bu görüşe göre sorumlu müdür, “yayın eylemini” gerçekleştiren kişidir ve bu eylemi gerçekleştiren, suç teşkil eden eserin yayınlanması konusunda bilgisi ve kusuru aranmadığına göre, “yayın eylemi”, eser sahibinin eylemi nedeniyle hukuka aykırı sayılmakta ve sorumlu müdür bu nedenle cezalandırılmaktadır. Bu durumda, sorumlu müdürün sorumluluğu üçüncü şahsın eyleminden doğan “objektif sorumluluktur” ve “ceza sorumluluğunun şahsiliği” anayasal kuralı ile çelişmektedir (Özek, Basın suçlarında Ceza Sorumluluğu, 391-418)" (2)

Mülga Basın Kanunundaki “sorumlu müdürün” cezai sorumluluğu ile ilgili tartışmalar objektif sorumluğun kabulü nedeniyle Anayasaya aykırı görülüyordu.              

5187 SAYILI YENİ BASIN KANUNUNDA CEZAİ SORUMLULUK

3. 9 Haziran 2004 kabul tarihli 5187 Sayılı Basın Kanunda yapılan yeni düzenlemeye göre cezai sorumluluk eser sahibine aittir. İlke, aslında budur.

Yeni Basın Yasası ile 5680 sayılı mülga Basın Kanunun 16/1 maddesinde yer alan suçu meydana getiren yazıyı yazan ve resmi yapanla sorumlu müdürü birlikte sorumlu tutan düzenleme kaldırılmıştır. Basın Kanununda “cezai sorumluluk” aşağıdaki gibi düzenlenmiştir.

“Cezai sorumluluk

Madde 11- Basılmış eserler yoluyla işlenen suç yayım anında oluşur.

Süreli yayınlar ve süresiz yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi sorumludur.

Süreli yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında bulunması nedeniyle Türkiye'de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hallerinde, sorumlu müdür ve yayın yönetmeni, genel yayın yönetmeni, editör, basın danışmanı gibi sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili sorumlu olur. Ancak bu eserin sorumlu müdürün ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilinin karşı çıkmasına rağmen yayımlanması halinde, bundan doğan sorumluluk yayımlatana aittir.

Süresiz yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle Türkiye'de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hallerinde yayımcı; yayımcının belli olmaması veya basım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle Türkiye'de yargılanamaması hallerinde ise basımcı sorumlu olur.

Yukarıdaki hükümler, süreli yayınlar ve süresiz yayınlar için bu Kanunda aranan şartlara uyulmaksızın yapılan yayınlar hakkında da uygulanır.”

Yukarıda (2 bölüm) yapılan tartışma bir bakıma sona ermiş gibi gözükmektedir. Çünkü yeni Basın Yasasının 11/3. maddesindeki düzenlemeye göre sorumluluk eser sahibine aittir. Ancak eser sahibinin Madde 11/3. de sayılan koşullar gerçekleşir ve cezalandırılamaması durumunda sorumluluk, sorumlu müdürle, diğer kişilere ait olmaktadır.

Sorumlu müdür, eser sahibinin belli olmaması, yurt dışında bulunması nedeniyle yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin işlemiş olduğu bir başka suçtan dolayı uğradığı cezaya etkili olamaması durumlarında sorumlu olacaktır. 

Ancak Kanun madde 11/3’te sorumlu müdürle birlikte yayın yönetmeni, genel yayın yönetmeni, editör, basın danışmanı gibi kişilerden biri sorumlu müdürle birlikte sorumlu olacaktır. Maddede “sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili” denildiğinden bu kişilerden sadece birinin sorumlu olacağı kabul edilmiştir.

Konumuz bakımından “Genel Yayın Yönetmeni” / “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmeni”  / “bir Günlük Genel Yayın Yönetmeni” bu davanın konusunu oluşturan özelliktir.

Genel Yayın Yönetmeni, süreli yayının tümünü genel siyaset, sosyal ve düşünsel yönlerden yöneten kişidir. 

Ancak bu davada Genel Yayın Yönetmeni, süreli yayının tümünü genel siyaset, sosyal ve düşünsel yönlerden yöneten kişi değildir. Cezalandırılması için sorumlu müdürün bağlı olduğu kişi de değildir. Sadece simgesel olarak bir günlüğüne gazetededir ve dayanışma amaçlı olarak, şeklen ve destek için Özgür Gündem gazetesindedir.

Basın Kanunun (4., 5., ve diğer) ilgili maddeleri gereğince beyannamede gösterilmesi gereken kişi olmadığı gibi, Genel Yayın Yönetmeni olarak Basın Savcılığına bir bildirimde söz konusu değildir.

Bu durumda Basın Kanunun 11. maddesine göre sorumlu müdür ile birlikte sorumlu müdürün bağlı olduğu ve kanunda ayrı ayrı belirlenmiş olan kişilerden biri sorumlu olacaktır. “Sorumlu müdürün yanı sıra ikinci bir sorumluyu bu şekilde ortaya çıkarmayı hukuki nedenlerle açıklayabilmek mümkün değildir. (…) Bu düşünce tarzında yerindelik (opportunuite) kuralının varlığının, “ne olursa olsun birinin cezalandırılması” düşüncesinin yerine aldığının ileri sürülmesi yanlış olmayacaktır(3)  

BASIN KANUNU (MADDE 11) DÜZENLEMESİ ANAYASAYA AYKIRIDIR

4.        Basın yoluyla işlenen basın yayın fiillerinden dolayı 5187 sayılı Basın Kanunu hükümlerine göre eser sahibi sorumludur. İşlenen bir suçtan dolayı bir başkasını sorumlu tutan Basın Kanunun 11. maddesindeki bu düzenleme ceza sorumluluğunun kişisel olduğunu öngören Anayasanın 38/7 madde düzenlemesi ile bağdaşmamaktadır. (4)

Anayasanın 38 inci maddesinin 7 inci fıkrasına göre “Ceza sorumluluğu şahsidir”

Türk Ceza Kanunun 20. maddesine göre; ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz. Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.

Sayın Özek’in anımsattığı gibi ceza hukukunda fiil+kast temeline dayanan sorumluluk sistemi benimsenmiştir. Nitekim TCK’nun 21. maddesine göre suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.

Basın Kanunu 11. maddesi ceza hukuku ilkelerinde belirtilen kimse başkasının fiilinden dolayı cezalandırılamaz düzenlemesine aykırıdır.

Anayasa ve ceza hukuku ilkeleri birlikte değerlendirildiğinde Basın Kanunun 11. maddesindeki düzenleme Anayasanın 2. maddesine aykırıdır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın başlangıç ilkelerinde belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik sosyal bir hukuk devletidir. Düzenleme demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırıdır.

Basın Kanunu 11. madde düzenlemesi Anayasanın 10. maddesinde yer alan herkesin kanun önünde eşit olduğu ilkesine aykırıdır. Devlet organları kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadır. Başkasının fiilinden dolayı ceza sorumluluğu kimseye yüklenemez.

Anayasanın 13. maddesine göre temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

Düzenleme Anayasanın 38 maddesinde yer alan ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesini ihlal etmektedir.

Özetle ifade etmek gerekirse; Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” yedinci fıkrasında  “Ceza sorumluluğu şahsidir”, denilmektedir. Ceza Kanunu’nda da bu düzenlemelere yer verilmiştir. Suç ve  cezanın mutlaka kanunda gösterilmesinin gerektiği,  cezaların  şahsiliği ile ilgili olarak da bir suçun ancak asli maddi fail, feri maddi fail, asli manevi fail ve feri manevi fail sıfatıyla işlenebileceği öngörülmektedir.

Bu durumda, suç ve cezada kanunilik ve cezaların şahsiliğine ilişkin düzenlemeler de gözetildiğinde, sorumlu müdür ve “yayın yönetmeni, genel yayın yönetmeni, editör, basın danışmanı gibi sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili” şeklinde belirlenen ayrı ayrı faillerin; ayrı ayrı ya da hem birbirlerinin ve hem de sorumlu müdürün fiillerine ne suretle iştirak ederek işlemiş sayılacaklarının kurallarda açıkça yer alması gerekir. Aksi halde, basın yayın fiili bakımından yayınlama suçunu işlemeyen,  işlenişine katkısı veya hiçbir şekilde iştiraki olmayan kişiler tek başına ya da fiili icra eden sorumlu müdür ile birlikte cezalandırılacaklardır. Basın Kanunundaki bu düzenleme; suç ve cezada kanunilik ve cezaların şahsiliği ilkelerine aykırıdır. Basın Kanunu özel bir kanundur. Ancak  Türk Ceza Kanunun 5. maddesine göre, bu kanunun genel hükümleri özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır. Bu durumda TCK’nin genel hükümleri arasında yer alan 20. madde ceza sorumluluğunun şahsi olduğunu düzenlediğinden; bu davada TCK’nun 5. maddesine göre uygulanmalıdır ve zaten Anayasanın 38/7. maddesinin tekrarıdır.

İstanbul C. Savcılığının 2016/66794, 66355, 67961, 59980, 60665, 71242, 63085, 63256, 65956, 63087, 61930 soruşturma numaralı takipsizlik kararlarının konusu bu davanın konusu ile aynıdır. Tüm karar örnekleri İstanbul 22. Ağır Ceza mahkemesinin 2016/62 Esas sayılı dava dosyasına sunuldu. Basın Kanunu 11/3. koşullarının bulunmadığına dair ek kovuşturmaya yer olmadığı kararlarının dikkate alınması da gereklidir.   Basın Kanunun 11. maddesinde yer alan düzenlemeye yakından bakıldığında Anayasanın 38. maddesinde mademki ceza sorumluluğu şahsidir ve Türk Ceza Kanunun 20. maddesinde de kabul edildiği üzere kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamayacağına göre; Anayasanın 13. maddesine aykırı düzenlemenin yarattığı Anayasaya aykırılık “ciddi” görülmelidir.

SONUÇ VE İSTEK : Açıklanan nedenlerle;

Basın Kanunun 11/3. maddesinde yer alan “…ve yayın yönetmeni, genel yayın yönetmeni, editör, basın danışmanı gibi sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili…” cümlesi ile yetkili olarak kabul edilen kişilere getirilen cezai sorumluluk; Anayasanın 38/7 inci, 13., 10., ve 2. maddelerine aykırı olduğundan 11. maddede yer alan bu cümlenin İPTALİNE, 

Aykırılık iddiamızın hukuki ve tartışılabilir olduğu görüşüyle “ciddi” bulunarak, itirazımızın incelenmesi için Anayasanın 152 inci maddesine göre Anayasa Mahkemesine gönderilmesine ve Anayasa mahkemesi kararının beklenmesine karar verilmesini talep ederiz.


[1] Mülga 5680 sayılı Kanun Madde 16/1 “Mevkutelerle işlenen suçlarda sorumluluk, suçu meydana getiren yazıyı veya haberi yazan veya resmi veya karikatürü yapan kimse ile beraber bu mevkutenin ilgili sorumlu müdürüne aittir. Ancak sorumlu müdür için verilen hürriyeti bağlayıcı cezalar, sürelerine bakılmaksızın para cezasına çevrilerek hükmolunur. Para cezasının hesabında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 4. üncü maddesinin birinci bendinde belirtilen miktarın aşağı haddi esas alınır. Sorumlu Müdürler için emniyet gözetimi altında bulundurma cezası verilmez”.


(2) Özek, Erman. Basın Kanunu. Mayıs 2000. Alfa yay. İst. Sayfa 130-131.

(3) DÖNMEZER, Sulhi. BAYRAKTAR, Köksal. Basın Hukuku. 6.Bası Beta.2016. Sayfa 455-458.

(4) TEZCAN, ERDEM, ÖNOK. Ceza Özel Hukuku. 2007. Seçkin yay. Sayfa 415. Aynı yönde bakınız. YENİDÜNYE, Caner. ALŞAHİN, Emin. Bireyin Şerefine Karşı Suçlar.  TBBD. Sayı 68,2007. sy45.

Avukat Özcan Keskin: Bir günlük nöbetçi
yayın müdürlerine açılan davalar dayanaksız

Avukat Özcan Keskin de; bir yayına başlanırken kamu otoritesinin adres vs'nin yanı sıra "sorumlu müdür"ün kişisel bilgilerini talep ettiği süreci özetledi, bir günlük nöbetçi yayın müdürlerine açılan davaların dayanaksız olduğunu vurguladı.

Ne olmuştu?

Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyası 3 Mayıs 2016'da başladı. 7 Ağustos 2016'da sona erdi.

Kampanyaya katılan 56 nöbetçi yayın yönetmeninden 50’sine soruşturma açıldı. 38 dosya davaya dönüştü. 

Dava açılanlar

A. Kumru Başer, Ahmet Nesin, Ayşe Batumlu, Ayşe Düzkan, Beyza Üstün, Can Dündar, Celal Başlangıç, Celalettin Can, Cengiz Baysoy, Çilem Küçükkkeleş, Derya Okatan, Dicle Anter, Erol Önderoğlu, Ertuğrul Mavioğlu, Faruk Balıkçı, Faruk Eren, Fehim Işık, Hüseyin Tahmaz, Hakkı Boltan, Hasan Cemal, Hasan Hayri Şanlı, İbrahim Bodur, İhsan Çaralan, Julide Kural, M. Ali Çelebi, Murat Çelikkan, Murat Uyurkulak, Nadire Mater, Necmiye Alpay, Nevin Erdemir, Öncü Akgül, Ragıp Duran, Said Sefa, Şanar Yurdatapan, Şebnem Korur Fincancı, Tuğrul Eryılmaz, Veysi Altay, Yıldırım Türker.

38 nöbetçi yayın yönetmeni 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 7/2  maddesi (Terör örgütü propagandası yapmak) ve 6. maddesini (Terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını basma veya yayınlamak) ihlalden yargılanıyor. 

3 yazara da dava açıldı

Celal Başlangıç'ın yayın yönetmenliğinde yayımlanan bir yazıdan dolayı Ömer Ağın, Cengiz Baysoy'un yayın yönetmenliğinde yayımlanan bir yazıdan dolayı İmam Canpolat, Jülide Kural'ın yayın yönetmenliğinde yayımlanan bir makaleden dolayı da İlham Bakır hakkında da dava açıldı.

* Nöbetçi yayın yönetmenlerinden Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin ve Şebnem Korur Fincancı 20 Haziran 2016’da tutuklandı, 10 gün sonra serbest bırakıldılar.

4 yönetmene karar

Şanar Yurdatapan, İbrahim Bodur, Cengiz Baysoy ve Çilem Küçükkeleş'in davaları karara bağlandı. Her dört yayın yönetmenini ayrı ayrı Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 6/2. maddesinden hapisten 6 bin TL para cezasına; TMK 7/2'den ertelemeli 15 hapse mahkum etti. Baysoy ile yargılanan İmam Canpolat da TMK 7'den 1 yıl 3 ay hapse çarptırıldı ama cezası ertelenmedi.

Kızılkaya dosyaları

Özgür Gündem soruşturması kapsamında açılan 38 davanın hepsinde gazetenin Sorumlu Yazıişleri Müdürü İnan Kızılkaya da sanık. Kızılkaya'nın dosyaları nöbetçi genel yayın yönetmenleri ile yargılandığı davalarda ayrıldı, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Özgür Gündem ana davası ile birleştiriliyor.

Özgür Gündem ana davası

Ana davada Özgür Gündem Yayın Danışma Kurulu Üyeleri, yönetici ve yazarları olan Necmiye Alpay, Aslı Erdoğan, Ragıp Zarakolu, Filiz Koçali,  Eren Keskin, Zana Kaya, İnan Kızılkaya, Kemal Sancılı ve Bilge Oykut yargılanıyor. Dava kapsamında Kızılkaya ve Sancılı hala tutuklu.