Gündem

Özal'ın ölümüne ilişkin yeni iddia!

A.A tarafından Turgut Özal’ın hastaneye getirilerken çekilen fotoğraflarını gösteren Özal: Oradaki sağ ayak rahmetlinin, sol ayak korumanın, bu hastane girişiyle ifadelerdeki hastane girişi benziyor mu?

26 Aralık 2012 20:56

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, babasının ölümüne ilişkin ilginç açıklamalarda bulundu. Hastaneye getirilişi sırasında çekilen fotoğrafları gösteren Özal, doktorların hastaneye ölü olarak getirildiği açıklamasını hatırlatarak, "Fotoğrafta babam ayağının üzerine basıyor. Ölü biri yürüyerek gelebilir mi?" dedi. Fotoğrafı çeken  AA muhabiri ise Turgut Özal’ın sedyeyle getirildiğini belirtti.


'Sedyeyle getirildi, içeriye sedyeyle alındı'


Gazeteci olması sebebiyle hastaneye alınmadığını belirten Yılmaz, “Sedyeyle getirildi, içeriye sedyeyle alındı” şeklinde konuştu.

Eski AA Foto Muhabiri Yılmaz da, en doğru bilginin Özal’ın o dönemki korumalarından alınabileceğini açıkladı.


'Önergem rafa kaldırıldı'


Basın toplantısında, babasının ölümünün aydınlatılması için 19 yıldır mücadele ettiğini belirten Özal, karanlıkta kalan birçok yön bulunduğunu söyledi.

Özal, “1993 yılının aydınlatılması için Meclis'te komisyon kurulması için uğraştım. Maalesef kimse bunları ciddiye almadı ve önergem rafa kaldırıldı” dedi.


'Şova ihtiyacım yok'


Gündeme gelmek adına iddialar attığına dair söylemlere tepki gösteren Özal, "Ben 10 sene boyunca Başbakanlık Köşkü'nü de Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nü de gördüm. Şov yapmaya, dikkat çekmeye ihtiyacım yok. Bunu yazan arkadaşlar, buraların kapısını dahi görmemişti" şeklinde konuştu.


'Mumcu'yla aynı görüşte olmamam onu korumamam anlamına gelmez'


Özal, sözlerine şu şekilde devam etti:

''Faili meçhuller ve şüpheli ölümlerde kesinlikle zamanaşımı olmamalıdır. Zamanaşımının Meclis'te, kanun değişikliğiyle kaldırılması gerekir. Kanun değişikliğini Sayın Tayyip Erdoğan, AK Parti ile diğer partilerden rica ediyorum. Çünkü bu sadece benim meselem değil. Bu mesele herkesin meselesidir.

Benim mücadelem sadece rahmetli babamla ilgili değildi. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Başbağlar’ı sıraladım. Sağ ya da sol diye ayırım yapmadım. Rahmetli Uğur Mumcu ve o görüşteki insanlar benimle aynı görüşte olmayabilir ama bu benim onları korumamam anlamına gelmez.''

Özal, Adnan Menderes ve arkadaşları gibi Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkındaki idam kararlarının da kaldırılması gerektiğine dikkat çekti.


'Kan değerleri bulguları ürkütücü'


1998 yılında kan örneklerini istediklerini hatırlatan Özal, soğutucu arızalandığı için örneklerin çöpe gittiğinin söylendiğini belirtti.

Özal, ''Hastaneye gittiğinde, tekrar hayata getirme sırasında verilen sodyum karbonat miktarı için doktorlar, 'Öyle bir miktar normal insanı bile öldürür' dedi. Kan değerleriyle ilgili bulunanlar ürkütücü'' dedi.


'Üçüncü vitese geçmeyen bir araba getirildi'


Babasının hastaneye götürüldüğü aracın eskiliğine dikkat çeken Özal, ''Rahmetli vefat ettiği gün ambulans yoktu. Hasta taşıma aracı bulundu. 1970 model, 3. vitese geçmeyen ve yürüyemeyen bir araba getirildi. İçinde hasta ayağa kalkamıyor, 40 derece açıyla oturabiliyor” dedi.


'Hastanede kimsenin haberi yok'


Hastanedekilerin Turgut Özal'ın getirileceğinden haberdar olmadığını savunan Özal, şöyle konuştu:

“Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne haber verilmesine rağmen, buradaki insanlar tedavi için beklerken, nedense bir anda araç Hacettepe Hastanesi'ne götürülüyor. Hacettepe Hastanesi'nde kimsenin haberi yok, Çocuk Bölümü'ne götürülüyor. Çocuk Bölümü'nde büyük acile götürülüyor. Korumalar 'Doktor' diye bağırıyorlar. Orada yarım saatle 40 dakika arasında bekletiliyor. Karnını tutarak iniyor. Bunların şahitleri var.”


'Benim kanaatim hastaneye ölü geldi'


DDK raporuna geçen doktorların açıklamalarını da aktaran Özal, sözlerine şu şekilde sözlerini sürdürdü:

"Hacettepe Hastanesi'ne vardığında o zamanki doktor Aysel, 'Benim kanaatim hastaneye ölü geldi. Bütün müdahalelere rağmen geri döndürülemediği yönündeydi. Gördüğümde hiç bir canlılık emaresi yoktu. Nabız ve tansiyon alınamıyordu. Gözlemime göre, hastaneye getirildiğinde, en az 20-30 dakika önce ölmüştü. Ne Köşk'te ne ambulansta müdahale yapılmıştı.' diyor.

Dr. Mustafa Kadri, 'Ben ve diğer doktor arkadaşlar, yardımcı sağlık personeliyle sayın Cumhurbaşkanı'nı karşıladık. Ambulansta kimler vardı tam olarak hatırlamıyorum. Aracın önünde şoför vardı. Ambulans sedyesini çıkarmakta zorlandık.

Rahmetli sedyede yatıyordu. Vücudunun baş kısmı, 30-45 dereceye nispeten dik duruyordu, yani oturuyordu. Tansiyonunu ve nabzını alamadık. Muhtemelen kalbi ve solunumu durmuştu. Rahmetlinin bu haline halk dilinde tanımlamayla 'ölü' diyebiliriz. Ancak o anki bulgulara baktığımızda tıbbi anlamıyla öldüğünü söyleyemeyiz' şeklinde açıklamaları var. Babam, 20 dakika önce oraya varmadan önce ölmüş.''


'Ölü bir hali varsa, söyleyin'


Anadolu Ajansı tarafından Turgut Özal’ın hastaneye getirilerken çekilen fotoğraflarını da gösteren Özal, “Ölü bir hali varsa, söyleyin. 17 Nisan tarihinde ve arşiv numarası vardır. Ayağına bakarsanız, ayağına basıyor, kollarından yardım ediyorlar. Oradaki sağ ayak rahmetlinin, sol ayak korumanın. Bu hastane girişiyle ifadelerdeki hastane girişi benziyor mu?” diye konuştu.


'Ölmüş bir insan kollarından tutularak hastaneye getirilir mi?'


Özal, bu fotoğrafın daha önce Rota Ajans'ta yayımlandığını, aynı gün Milliyet Gazetesi'nin tek sayfa çıkan ekspres baskısında da yer aldığını belirterek, ''30 dakika önce ölmüş bir insan, yürüyerek, yardım edilerek, kollarından tutularak hastaneye girebilir mi?” dedi.


'Uğur Mumcu cinayetini de çözemezsiniz'


Babasının uğradığı suikast girişimine değinen Özal “Bir tek Kartal Demirağ yargılandı. İnanılacak gibi değil. Demirağ'ın arkasında kimler olduğu biliniyor. Kozmik odalarda da var. Bunu çözemezseniz, 1993 yılındaki Uğur Mumcu cinayetini de çözemezsiniz'' diye konuştu.

Suikastin araştırılması gerektiğini dile getiren Özal, “Suikast sırasında ateş edilmeden önce Bedrettin Dalan yere yatmış. Bazı iddialara göre, Kartal Demirağ ateş etmek için bir gazetecinin sırtından siper almış” dedi.


'Bu saçtan bir şey çıkmaz'


Saç örneklerin savcılığa teslim edeceklerini belirten Özal, “Alınan saçlar, hatıra olarak, üstünden kesilerek, 3-4 adet saç alınmış. Elimizdeki saç tellerini gelecek hafta savcıya teslim edeceğiz. Ancak bir insan saçı, 1 ayda uzar. Bir zehir zerk edilmişse ve saçın içine zuhur edecekse saçın uzaması gerekir. O nedenle bu saçtan bir şey çıkmaz” dedi.

Ölümü planlayanların önemli hata yaptığını öne süren Özal, şöyle konuştu: "Bu tezgahı yapanlar, kan örneklerini kaybedenler, otopsi raporunda ne çıkaracaklardı? Bulunsa da yine yok edeceklerdi. Bir yerde bir hata yaptılar. 5 sene sonra tamamen kemik olması gereken vücudun bir bütün olarak çıkması, iç organlar dahil, o projeyi yapanları faka bastırdı. Çünkü her türlü zehir bulundu.

19 sene bu vücudun böyle bütün kalması Allah'ın işidir. Bunu izah edebilen profesör de görmedim. Milli Piyango'yu vurdurmak daha kolay.''


'Demirel neden aldığı bilgileri paylaşmadı'


Özal, bir soru üzerine, dönemin başbakanı, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, ''Turgut Özal bu yazı çıkaramayacak'' şeklindeki sözünün Emin Çölaşan'ın bir yazısında yer aldığını belirtti.

Özal, ''Ben bunu Demirel, faldan mı, müneccimden mi öğrendi bilmiyorum. 'ABD'deki hastaneden, sağlığının iyi olmadığı söylendi' şeklinde ifadeler kullanıldı. Kalpten ölmediği de anlaşıldı. Peki bu insan neden öldü? Peki bazı insanlar öleceğini nereden biliyordu? Belki Demirel bazı bilgiler aldı. Peki neden istihbaratlarla paylaşmadı ? Ancak bunlar şu ana kadar hiç sorulmadı'' diye konuştu.

Ahmet Özal, babasının dinlenildiğini ve her ay yapılan aramalarda, 5-6 dinleme cihazı bulunduğunu dile getirdi.


'Atatürk ve Özal dışında geri kalan hepsi korkaktı'


''Ergenekon'' ve ''Balyoz'' davalarıyla derin yapının ''kendi çocuklarını'' harcadığını kaydeden Özal, ''Başka bir şey daha söyleyeyim. Muhafız Alayı'nda 2 bin asker, 2 tane tam donanımlı ambulans vardır. Muhafız Alayı Komutanı kim biliyor musunuz. Bugün Ergenekon davasından yatan Hasan Iğsız. Bunları bir araya getirmeye çalışın'' ifadelerini kullandı.

''Ergenekon'' ve ''Oda TV'' davası sanıklarından Prof. Dr. Yalçın Küçük'ün, ''Türkiye'de iki tür siyasetçi vardır. Biri maksimalist, diğeri minimalist. İki maksimalist siyasetçi vardı Türkiye'de, biri Atatürk, diğeri Özal, geri kalan hepsi minimalist ve korkaktı'' şeklindeki sözlerini de hatırlatan Ahmet Özal, Özal'ın izlediği dış politikanın da suikaste uğradığı ihtimalini güçlendirdiğini savundu.

Özal, “Türkiye'de hiç bir şey gizli kalmaz. Adli Tıp Kurumu raporu da Türkiye'de gizli kalmayacak. Türkiye'de yeni bir yapı var. Bunlar ortaya çıkacaktır. Ancak bunların altında kalacak insanlar da olacak'' diye konuştu.


'Başbakan'a baskı var'


Özal, babasının ölümüne ilişkin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e de yönelik baskı olduğuna inandığını ifade etti.

Özal, sorumluluğu bulunan kişiler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını da sözlerine ekledi.