Gündem

Oya Baydar: AKP artık kendi sınırlarına dayandı

T24 yazarı-sosyolog Oya Baydar ve Melek Ulugay'ın "Bir dönem iki kadın: Birbirimizin aynasında" adıyla yeni kitapları geçen hafta çıktı.

14 Şubat 2011 02:00

T24 - T24 yazarı-sosyolog Oya Baydar ve Melek Ulugay'ın "Bir dönem iki kadın: Birbirimizin aynasında" adıyla yeni kitapları geçen hafta çıktı. Radikal gazetesi yazarı Müge Akgün'ün, Oya Baydar ve Melek Ulugay'la AKP hükümetinin konuşulduğu söyleşide, Oya Baydar, AKP'nin artık kendi sınırlarına dayandığını, onu ileri gitmeye ancak kitlelerin zorlayabileceğini söylerken, Melek Ulagay ise AKP'nin Türkiye'de iktidara gelmesine şaşırmayarak, hiçbir iktidar kalıcı olmadığını söyledi.

Müge Akgün'ün Radikal gazetesinde "Hiçbir iktidar kalıcı değil" başlığıyla yayımlanan (14 Şubat 2011) yazısı şöyle:


Hiçbir iktidar kalıcı değil

“Bir Dönem İki Kadın: Birbirimizin Aynasında” adını taşıyan anı kitapları geçen hafta yayınlanan Oya Baydar ve Melek Ulagay’la dün çocukluktan 1990’lı yıllara uzanan, birbirine paralel giden öykülerini konuşmuştuk. Bugün de bizlerİ hem geçmişlerinin hem de günümüzün sosyolojik ve politik değerlendirmesini yaptılar…


Özellikle 1970 sonrası politik sorunlardan dolayı yaşamınız çok zorlu geçti, geriye dönüp baktığınızda hiç pişmanlık duyduğunuz olaylar, dönemler var mı?

Oya Baydar: Ayrıntılarda belki olmuştur ama işin temelinde inandığım düşünceyi ütopya olarak hiç bırakmadım. Ama o dönemlerde yanlışın içinde olduğum ya da yanlışı gördüğüm halde söylemediğim zamanlar oldu. Ama bugün yine aynı koşullarda başlasam aynı yerde olurdum. Zaten 70’ine gelip çok pişmanım diyemezsiniz, o zaman kendinizi tüm hayatınızı inkâr etmiş olursunuz. Kötü giden aşk ilişkilerinin yaşanmışlığı bile insana bir şeyler katıyor.
Melek Ulagay: Benim yapımda pişman olma diye bir şey yok. Hep ileriye bakarım. Belki bu kitaptaki gibi yapana kadar düşünürüm ama sonrasında bir şey demem. Mesela örgüte girdikten sonra “başıma niye bunlar geldi” hiç demedim. Karar verene dek düşünürüm sonrasına yürürüm.


Oya Hanım siz yazarlık ve gazeteciliğe ağırlık verdiniz, Melek de sivil topluma, belgeselciliğe yöneldi ama siyaset ve toplumla bağınız hiç kopmadı. Sol aydınların ayrışmasına, değişmesine, bugünkü bölünmelere nasıl bakıyorsunuz?

O B: Bu aslında Dünyadaki gelişmelerle de paralel gelişti. Bizim genel olarak sol diye bir potada topladığımız kendi içindeki ayrışmalarla birlikte sol bence “sol” olmaktan çıktı. Belki de bu kimsenin suçu değil, yeni kavramlar gerekiyor. Ben artık ‘solcuyum’ diyemiyorum. Çünkü artık kendilerini “solcu” olarak niteleyenler, benim bütün öğrendiğim Marksist, sosyalist, komünist solda ne öğrendiysem onlara karşı şeyler savunuyorlar. Sadece CHP değil, kendini sosyalist tanımlayanlarda da bir tür muhafazakârlık var. Oysa Marksizmin özü değişme kavramıdır. Günümüz iletişim çağında hiçbir şeyin aynı kalması mümkün değil.


AK Parti hareketine, iktidarına bakışınız nasıl oldu başlangıcından bu yana?

O B: Sosyoloji disiplininden geldiğim için belki, bastan beri AKP’nin sınıfsal temelini, ideolojik kültürel dayanaklarını, neoliberal politikalarını, İslami muhafazakar referanslarını hesaba kattım. Toplumdaki derin değişim talebini tabii ki kendi sınıfsal ve ideolojik çıkarları çerçevesinde yönlendirecekti. Ancak, 80 yıl öncesinde kalmış vesayetçi zihniyete, darbeciliğe, bürokratik oligarşiye karşı mücadeleyi; ‘kendisi için demokrat’ da olsa, demokratik söylemlerini ve adımları destekledim. Bugün, AKP’nin artık kendi sınırlarına dayandığını, fazla ileri gidemeyeceğini, onu ileri gitmeye ancak kitlelerin zorlayabileceğini düşünüyorum. Keşke degişimi yönlendiren 21. yüzyılın gereklerini kavramış, özgürlükçü bir sol olsaydı; ama sol, henüz buna hazır görünmüyor.”

M U:
Ben baştan beri AKP’nin Türkiye’de iktidara gelmesine ne şaşırdım ne de büyük bir tepkim oldu. Özellikle solun yıkılışından sonra Ortadoğu’da kaçınılmaz bir şeydi. Niçin İslamiyet solu ikame ediyor, bu konuda az çok okuduğum için onu da çok iyi anladım. Ayrıca bölgede çok doğal bir gelişme olarak görüyorum. Kitapta da anlattığım gibi Batı’nın Ortadoğu üzerinde oynadığı, Osmanlı döneminden bu yana başladığı yaptığı politikaların sonucu zaten bu. Başka bir şey olamazdı. Ben her zaman insanlara güvenirim, kendilerine göre yollarını bulurlar. Ama hiçbir iktidar kalıcı değildir. Eğer egemenlik halkta diyorsak halkların eğilimlerine ve devinimlerine göre değişir.


İkinizin de birer oğlu var, size benziyorlar mı?

M U: Hayır Ferhat çok daha akılcı ayakları yere basan, sakin, tıpkı dayısı. Benden çok Osman’a (Ulagay) benzer. Çocukluğunda “anne kavga etme, sakin ol” diye eteğimden çekerdi. Felsefeci oldu şimdi doktora tezini yazıyor. Bordeaux Üniversitesi’nde ders de veriyor.

O B:
Hayır benim oğlum da hiç bana benzemez. O bir bilgisayarcı ama yazmayla çizmeyle hiç ilgisi yoktur. Çocukluğunda zorla klasikleri okuttuğumuzdan olacak sadece fantezi romanlar okur.