16 Ekim günü Dabık'ın Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) tarafından kontrol edilmesi Fırat Kalkanı Operasyonu'nda yeni bir evrenin başlamasına neden oldu. Türkiye, Cerablus-Çobanbey hattının birleşmesinden sonra yeni hedefin IŞİD'in El Bab'dan çıkarılması olduğunu ilan etmişti. Ancak hem IŞİD militanlarının savaşma iradesinin kırılması hem de ÖSO'nun gerisinde saldırıya açık hatlar bırakmadan ilerleyebilmesi için IŞİD'in Dabık ve civarından çıkarılması gerekiyordu.
ÖSO, günlerce süren hazırlıklardan sonra Dabık ve civarı kontrol altına aldı. Bu gelişmeyle birlikte aslında operasyonun ilk günlerine geri dönüldü. Hatırlanabileceği gibi IŞİD'in Cerablus'tan çıkarılmasından hemen sonra ÖSO güneye, YPG kuzeye ilerlemiş ve taraflar karşı karşıya gelmişti. İlk günlerde ÖSO neredeyse IŞİD kadar YPG'den de toprak kazanmıştı. Sonrasında ABD'nin yoğun baskısıyla bir çatışmazlık durumu oluşmuştu.
Aynı senaryo
Bugün aynı senaryo Marea'nın güneyinde tekrar yaşanıyor. ÖSO'nun Dabık'ı alması iki gelişmeyi tetikledi: Birincisi, YPG, ÖSO'nun El Bab'a ulaşmasından önce bu kasabaya gelerek iki ayrı Kürt bölgesini birleştirmek istedi. Bunun için bir aydır göreli yavaş ilerleyen operasyonunu aniden hızlandırdı. İkincisi, YPG'nin bu hamlesini öngören ÖSO, YPG'nin önünü kesmek için IŞİD'in elindeki yerleri ele geçirdi. Yani süreç aynı Cerablus'un güneyindeki gibi IŞİD'in elindeki alanların ele geçirilmesiyle başladı. Fakat bu sefer iki taraf da hazırlıklıydı ve aslında karşılaşmayı planlıyorlardı.
ÖSO, YPG'nin bölgenin en stratejik yerlerinden birisi olan Tel Rıfat'ı askeri bölge ilan etti. Bu Suriye'deki iç savaş şartları düşünüldüğünde operasyonun başlayacağı anlamına geliyor. YPG de ÖSO'nun bulunduğu bölgeyi bombaladı. Çatışma bu şekilde küçük ama kritik hamlelerle ilerlerken Türk Hava Kuvvetleri YPG'nin ilerlediği hatların gerisi vurarak stratejik bir karşılık verdi. Böylece genişleme ihtimali son derece yüksek yeni bir çatışma süreci ortaya çıktı.
Çatışmanın dinamikleri
ÖSO ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasındaki çatışmayı tetikleyen ana dinamikler şöyle sıralanabilir:
Operasyonun Stratejik Hedefleri: YPG Fırat Kalkanı Operasyonu'nun beyni ve kalbi Türkiye'dir. Türkiye baştan itibaren bu operasyonun hedefinin bölgedeki tüm terör örgütleri olduğunu ilan etmişti. Türkiye'nin YPG'yi terör örgütü olarak kabul ettiği de açık. Bu nedenle, eninde sonunda Türkiye'nin YPG'yi vuracağı biliniyordu.
Türk-Amerikan ilişkilerinde Irak ve Suriye kaynaklı tıkanıklık: Operasyon başladığında ABD, YPG'nin Fırat'ın batısında bulunmayacağını söyledi. Oysa geçen süre zarfında ne YPG Minbiç'ten çıktı ne de Afrin'den gelen gruplar operasyonlarını durdurdu. Üstelik ABD Başkanlık seçimi tartışmalarında Suriye Kürtleri'nin IŞİD'e karşı desteklenmesi retoriği çerçevesinde YPG'nin öneminin arttığı görüldü. Dolayısıyla şu anda ABD'nin YPG'ye desteği durdurması beklenmiyor. Dahası, Türkiye'nin Irak'ta ısrarla dahil olmak istediği Musul Operasyonu'na katılamadığı görülüyor. Türkiye, bu süreçten birinci derecede Irak hükümetini sorumlu tutuyor olsa da; karar vericilerin demeçleri ABD'nin de sorumlu tutulduğunu gösteriyor.
Zamanlama: ABD ve müttefikleri için en azından şu anda Irak, Suriye'den daha önemli hale gelmiş durumda. Bu Rakka'nın önemini kaybettiği anlamına gelmiyor. Fakat, Musul tüm diğer konuların önüne geçti. Böyle bir ortamda ÖSO'nun ilerlemesinden hoşlanmasa dahi YPG'ye gidebilecek yardım daha sınırlı.
Kantonların Birleşmesi: Çatışmanın yaşandığı bölge incelenirse son derece dar bir alanda ne kadar önemli bir sürece girildiği anlaşılır. YPG'nin El Bab'a ilerlemesi kesintisiz bir bölge oluşturması için yapabileceği tek stratejik hamle. ÖSO'nun Tel Rıfat'a girmesi ise bu bölgeyi tamamen bir hayale dönüştürür. Yani, çatışma sadece Bab'ın kimin denetimine gireceğiyle değil Suriye'nin kuzeyindeki stratejik dengeyle ilişkili.
Çatışma'nın genişlemesi mümkün mü?
Bu konu tamamen ABD'nin vereceği tepkiye bağlı. ABD çatışmayı durdurmak için ciddi bir siyasi, diplomatik ve hatta üstü kapalı bir askeri baskı uygulamazsa, yani "yanlışlıkla" ÖSO'yu vurmaz ya da kendisine yakın grupların operasyondan çekilmesi için baskı yapmazsa, çatışma diğer alanlara da genişleyebilir. Atme civarındaki gelişmeler çatışmanın Afrin'e kadar yayılabileceğini gösteriyor. Bu durumda Suriye'nin kuzeyinde uzun süreli yeni bir cephenin açılması mümkün olur. Hatta TSK'nın hava operasyonundan sonra PKK Türkiye'de ses getirecek bir terör eylemine dahi kalkışabilir.
YPG'nin geri adım atması durumda ise geçici bir süre çatışmasızlık tesis edilebilir. Ancak şu ya da bu şekilde gelecekte ÖSO ile YPG arasındaki çatışma kaçınılmaz görünüyor.
Suriye'de grupların hangi bölgeyi kontrol ettiğine dair haritalar günlük olarak değişiyor. ABD Başkanlık seçimine; Rusya ve Suriye Halep merkeze; IŞİD Musul'da ayakta kalmaya odaklanmışken, incelediğimiz hatta çatışma yaşanması sürpriz olarak kabul edilmemeli. Üstelik IŞİD'in Musul'dan çıkarılması bu örgütü tamamen bitirmeyecek ve gücünü tekrar Suriye'de toplaması pek çok dengeyi değiştirebilir. Bunun öncesinde Suriye'de yeni çatışma ihtimalleri dikkate alınmalıdır.