Dünya

'Osmanlı'da 1578'deki cephanelik patlaması valinin kellesini kestirmişti'

1578 yılında Osmanlı toprağı olan Budin'de meydana gelen cephanelik patlamasında valinin kellesinin gittiğini söyleyen Murat Bardakçı, cephanelik patlamasında da dünya rekorunun 4 bin askerin ölümüyle Osmanlı'ya ait olduğunu yazdı

09 Eylül 2012 15:52

Murat Bardakçı

(Habertürk - 9 Eylül 2012)

 

Patlama Osmanlı'da vali kellesi kestirmişti

 

Türkiye cephanelik patlaması ile ilk defa 1578’de, Budin’de tanıştı. Şehirde meydana gelen bir depremin ardından düşen yıldırımın baruthaneyi havaya uçurması ve çok sayıda askerin hayatını kaybetmesi üzerine âfetin sorumluluğu siyasî çekişmelerden dolayı Budin Beylerbeyi Mustafa Paşa’nın üzerine atıldı ve Paşa kellesi kesilerek idam edildi!

Afyonkarahisar'da bir cephanelik havaya uçtu, 25 askerimiz can verdi, Genelkurmay Başkanı patlamadan sonra Afyon’a gidipmühimmat deposunda incelemeler yaptı, sonra valiliği ziyaret etti, validen hediye olarak satranç takımı ile kilimaldı, kendisi de bir şilt verdi ve Ankara’ya döndü! Şimdi hayatlarının henüz baharında iken can veren delikanlılaramı yanacaksınız, Necdet Paşa’nın gazetecilere facia konusunda tek bir söz bile etmeyeceğini “Konuşmayacağıııım!” diye ardarda üç defa üstüste tekrarlamasından hemen sonra vali ile kilimve şilt takası yapmasınamı şaşacaksınız yahut patlama konusunda ortaya ardarda atılan iddialaramı hiddetleneceksiniz?


Deprem, fırtına, yıldırım


Türkiye, üç günden buyana işte bu tuhaflıkları tartışıyor... 25 gencin can vermesi, Paşa’nın kilimi ile şilti ve hadisenin ardından yaşananlar bana tarihimizdeki kayıtlı ilk cephanelik patlamasını, yani bu şekilde bir facia ile ilk defa tanışmamızı ve o zamanın devletinin patlamanın ardından neler yapmış olduğunu hatırlattı ve o zaman yaşananları sizlere nakletmek istedim... Böylesine canlar alan bir cephanelik patlaması, kayıtlara göre ilk defa bundan 434 sene önce, 1578’de, o günlerde Türk toprağı olan Budin’de, yani şimdinin Macaristan’ının başşehri Budapeşte’de meydana gelmişti... Cephanelik üstelik öyle şüpheli bir şekilde değil, küçük bir depremin ardından patlayan fırtınada binanın tam tepesine yıldırım düştüğü için infilâk etmiş, fatura Budin Valisi Sokollu Mustafa Paşa’ya çıkartılmış ve Paşa’nın kellesi kesilmişti... Osmanlı tarihinin en güçlü veziriazamlarından Sokollu Mehmed Paşa’nın amcasının oğlu olan Sokollu Mustafa Paşa “yıldırımın düşmesine engel olamadığı” gerekçesiyle idam edilmişti ama idamın gerisinde kazadan ziyade o zamanlarda da yaşanan siyasî çekişmeler vardı ve cephaneliğin havaya uçması sadece bir bahane olmuştu...


Makamına göz diktiler


İşte, 1578’de Budin’de meydana gelen facianın ve idamın öyküsü: Sokollu Mehmed Paşa üç padişahın, Kanuni Sultan Süleyman’ın, İkinci Selim’in ve Üçüncü Murad’ın hükümdarlıkları sırasında görev yapmıştı. Zamanla padişahlardan da öne çıkan ve gücü gittikçe artan Sokollu’nun uzun süren veziriazamlığı, makamına göz koyanları rahatsız etti. Rakipleri, Kanuni’nin torunu Üçüncü Murad zamanında Sokollu’yu padişahın gözünden düşürdüler ve Paşa’nın adamları teker teker görevlerinden uzaklaştırıldı. Paşa’ya makamını bırakması için yapılan baskı da gittikçe arttı ve amcasının oğlu olan Budin Valisi Mustafa Paşa, işte bu çekişmelerin neticesinde, “Baruthaneye yıldırım düşmesine engel olamadığı için” idam edildi!


Elini öpmeye kalktı


Kanuni Sultan Süleyman’ın iktidarının son senelerinde veziriazam olan Sokollu Mehmed Paşa, padişahın 1556’daki ölümünden sonra da görevinde kaldı. Tahta geçen İkinci Selim zamanında Sokollu’nun aleyhine çalışanlar oldu ise de, padişah “veziriazamının hizmetleri sayesinde rahat ettiğini” söyleyerek iddialara aldırış bile etmedi. İkinci Selim’in 1574’te vefatı üzerine yerine geçen Üçüncü Murad da tahta çıktığı gün yaşlı veziriazama iltifatlar etti, hatta Sokollu’nun elini öpmeye bile kalktı... Ama yaşlı Paşa’nın yeni padişahın iktidarı sırasında da makamını muhafaza etmesi, aleyhindeki faaliyetleri arttırdı. Sokollu’nun düşmanlarının başında Şemsi Ahmed Paşa, Lala Mustafa Paşa, Defterdar Üveys, Şeyh Şüca, padişahın hocası Hoca Sadeddin Efendi, Harem-i Hümayun Kethüdası Canfeda Kadın ve haremin güçlü ismi Raziye Hatun geliyordu.


Sistem değişiyor


Düşmanlarının padişaha yaptıkları telkinlerin neticesinde, Sokollu’nun eski gücü yavaş yavaş azalmaya başladı. Rakipleri, devlet işlerini bizzat padişaha yaptırmaya başladılar ve veziriazamın karşı çıkmasına rağmen hükümdara 1578’de İran’a savaş açtırdılar. Padişahlar o zamana kadar nâdiren yazılı emirler verirlerdi ama veziriazamın uzaklaştırılması için en ufak işler bile Üçüncü Murad’ın elyazısıyla olan emirlerle yaptırıldı ve böylelikle Sokollu Mehmed Paşa tayinlerde ve diğer devlet işlerinde devre dışı bırakıldı.


Kapı sayısı arttı


Tayinleri padişahın onayına veziriazam yerine Şeyhülislâm Kadızâde sunuyor; defterdar ise veziriazamla muhatap olmadan, maliyeyle ilgili her işi padişaha götürüyordu. Bu olup bitenler Peçevî Tarihi’ne “Eskiden meselelerin hallinde tek bir kapı vardı ama şimdi birçok kapılar açıldı ve böylece işler çatallaştı” diye yazılacaktı... Sokollu’nun rakipleri, veziriazamın İstanbul’daki adamlarını görevlerinden aldırttıktan sonra amcasının oğlu olan Budin Beylerbeyi Mustafa Paşa’yı da ortadan kaldırmak için faaliyete geçtiler. Mustafa Paşa’ya Üçüncü Murad da kızgındı, zira Paşa’yı ablasıyla evlendirip eniştesi yapmak istemiş ama Mustafa Paşa “Ben evliyim, karım var!” diyerek teklifi reddetmişti. Budin’de 1578’de yaşanan deprem ve deprem sırasında baruthaneye yıldırım düşmesi Mustafa Paşa’nın ortadan kaldırılmasının bahanesi oldu. Sokollu’nun düşmanları baruthanenin havaya uçmasında Mustafa Paşa’nın kabahatinin bulunduğunu söyleyip tedbir almadığını ve cezasını görmesi gerektiğini iddiaya başladılar...


Paşanın kellesi gitti


Baskılara dayanamayan Üçüncü Murad, Şeyhülislâmı olan Kadızâde’ye “Allah, Budin’i mahvederek ağır bir şekilde cezalandırdığı sırada efendisine yanlış bilgi veren kişinin hakettiği ceza nedir? Sultanın ablasını bile reddeden böylesine sefil bir kula ne yapmak lâzımdır?” diye sordu ve fetva istedi. Kadızâde’den “Ölümdür!” cevabı gelince Mustafa Paşa’yı amcasının oğlu Sokollu bile kurtaramadı ve 12 sene boyunca Budin Beylerbeyi olan Mustafa Paşa 10 Ekim 1578’de kafası kesilerek idam edildi. Sokollu Mehmed Paşa da bu hadiseden sonra fazla yaşamayacak, ertesi yılın Ekim ayında ardında kimlerin bulunduğu hâlâ tartışılan bir suikastte can verecekti...


Cephanelik patlamalarında dünya rekoru 4 bni ölümle hâlâ bize aittir!


Afyon’da meydana gelen facianın ardından gazetelerimiz internette derin araştırmalara girişmişler... Hani “Dünyanın en büyük odunu”, “en büyük sığırı” yahut “en büyük yalanı” gibisinden “en” kavramı üzerine kurulu “Top 10 Bilmem ne” biçiminde Guinness taklidi siteler var ya; işte o sitelerde “en büyük cephanelik patlamaları”nı araştırmış, bir yerde bulmuş ve aynen tercüme ederek, hattâ metindeki hatâları da aynen alarak kendi araştırmaları imişçesine sitelerine koymuşlar...


'12 Adalar'ı duymadınız mı?


Amerikalıların hazırladığı sitede bilinen en büyük ve en fazla cana mâlolan cephanelik patlamasının 3 Nisan 1856’da Yunanistan’ın Rodos Adası’nda meydana geldiği yazılmış; asîl ve necîp basınımızın internet sayfaları da bu yazılanların hemen üzerine atlamış ve “İşteeee!” demişler, “Yunanistan’daki facianın rekoru hâlâ kırılamamış!”. A beyler, a hanımlar, a internet makasçıları, a dijital kes-yapıştırıcılar! Rodos Adası 1856’da Yunan toprağı mı idi? Adanın 1912’ye kadar bize ait olduğunu, elimizden Trablusgarp Savaşı sırasında İtalya tarafından işgal edilmesi üzerine çıktığını hiçmi duymadınız? “12 Adalar” diye bir meseleninmevcudiyetinden sizi kimseler haberdar etmedimi? Anlamayanların hâlâ vârolabileceği ihtimali üzerine daha açık yazayım: Dünyanın bilinen en büyük cephanelik patlaması, 3 Nisan 1856’da, o zaman Türk toprağı olan Rodos’ta yaşandı. Rodos Şövalyeleri’nin büyük üstadlarının 14 asırda inşa ettirip bir kısmını saray olarak kullandıkları kaledeki Aziz Yuhanna Kilisesi’ni biz cephaneliğe çevirmiştik ve o gün meydana gelen patlamada 4 binden fazla asker ile sivil hayatını kaybetti. Patlamanın neticesinde sadece kilise değil, kale de havaya uçtu ve uzun seneler harabe olarak kaldı. Kale ile Büyük Üstad Sarayı’nı, 1930’larda İtalyan diktatörü Benito Mussolini restore ettirdi ve hem Mussolini, hem de İtalya Kralı Victor Emmanuel mekânı yazlık ikametgâhları yaptılar. Rodos’ta 1856’da meydana gelen bu patlamanın ardından daha fazla cana mâlolan bir cephanelik infilâki yaşanmadığı için, bu alandaki rekoru hâlâ elimizde tutmaktayız...