T24 - Haber Merkezi
17-25 Aralık ile 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında 2 haftadır gözaltında tutulmasının ardından 1 Kasım’da tutuklanan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala, cezaevine girişinin 6. ayında bir mektup yolladı. Tutuklanmasının üzerinden 6 ay geçmesine rağmen hakkında iddianame bile hazırlanmadığını hatırlatan Kavala, “Benim gibi cezaevlerinde aylardır belirsizlik içinde iddianamelerinin hazırlanmasını bekleyenlerin sayısı az değil. Bu durum, adil yargılanma mekanizmasında bir dengesizliğe işaret ediyor” dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında, olağanüstü bir tedbir olan ‘tutuklama’ kararı için ‘yeterli şüphenin’ yeterli görülmediğini ve somut deliller aranmasının gerekli kılındığını kaydeden Kavala, “Ülkemizde ise durum farklı. Savcı ağır ceza gerektiren bir suç tarifi yaptığı zaman hakim kendini tutuklama kararı vermekte adeta zorunlu hissediyor. Yeterli delil olmadan verilen bu kararlar, iddianamenin hazırlanma sürecini de etkiliyor. Tutuklamadan sonra toplanan delillerle tutukluluk kararını haklı çıkarma çabası, bu süreci uzun ve sıkıntılı bir hale getiriyor” ifadelerini kullandı.
"Yeterli delil olmadan verilen kararlar, iddianamenin hazırlanma sürecini de etkiliyor"
6 aydan uzun süredir Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Kavala’nın mektubunun tamamı şöyle:
"Silivri'de tutukluluğumun altıncı ayı 1 Mayıs’ta tamamlandı. İddianameyi bekliyoruz.
Masumiyet karinesi adil yargılanma hakkının temel bir öğesi olduğu için, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi normları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları olağanüstü bir tedbir olan tutuklama kararı için 'kuvvetli şüpheyi' yeterli görmüyor, somut deliller aranmasını gerekli kılıyor. Ülkemizde ise durum farklı. Savcı ağır ceza gerektiren bir suç tarifi yaptığı zaman hakim kendini tutuklama kararı vermekte adeta zorunlu hissediyor. Yeterli delil olmadan verilen bu kararlar, iddianamenin hazırlanma sürecini de etkiliyor. Tutuklamadan sonra toplanan delillerle tutukluluk kararını haklı çıkarma çabası, bu süreci uzun ve sıkıntılı bir hale getiriyor. İddianamenin hazırlanması uzadıkça, tutukluluk süresi de uzuyor, şüphelinin kendisine verilecek cezaya istinaden özgürlüğünden mahrum bırakıldığı zamanın bedeli telafisi mümkün olmayan bir seviyeye ulaşıyor.
Benim gibi cezaevlerinde aylardır belirsizlik içinde iddianamelerinin hazırlanmasını bekleyenlerin sayısı az değil. Bu durum, adil yargılanma mekanizmasında bir dengesizliğe işaret ediyor. Masumiyet karinesi başından itibaren yargı sürecinin temel unsuru olarak kabul edilmezse bu dengesizlik sürüp gidecek."