Ortadoğu’da düzen yıkılıyor. Suriye’nin geleceği ve Ortadoğu’da inşa edilecek yeni düzene ilişkin ABD-Rusya eksenindeki güç mücadelesi sertleşiyor. Rusya Suriye’de siyasi ve askeri etkinliğini artırırken, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye ABD yönetimini bölgede Rusya karşısında zayıf bir politika izlemekle eleştiriyor.
ABD bölgeyi terk mi ediyor?
Ünlü düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun (GMF) Dış Politika ve Güvenlik Direktörü Ian Lesser, ABD yönetiminin stratejik önceliğini Uzakdoğu ve Asya’ya kaydırdığı ve “Ortadoğu’yu kaderine terk etmekte” olduğu yorumlarını değerlendirdi.
Lesser, “Buna katılmıyorum. Afganistan, Irak ve Libya’da o kadar uzun süre askeri müdahale eksenli stratejilere tanık olundu ki doğal olarak ABD’nin ilgisi o açıdan bakılarak değerlendiriliyor. Oysa ABD’nin çok ciddi boyutlarda siyasi, diplomatik ve ekonomik angajmanı söz konusu. ABD Ortadoğu’da ve bunda şüpheye yer yok” diye konuştu.
Yeni düzenden Rusya’nın beklentileri
Lesser, “Putin Yönetimi ne hedefliyor?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Rus stratejisi parçalanmış Suriye’nin bir bölümüne nüfuz edebilmenin zeminini hazırlamak olarak nitelendirilebilir. Rusya bölgedeki prestijini ve Şam Yönetimi ile yakın, geleneksel ilişkilerini muhafaza etmenin yanı sıra Suriye’nin bir bölümünü ve kendi deniz üssüne erişimini muhafaza etme çabasında. Ayrıca tahminen Putin Suriye’yi ABD ve Avrupa ile büyük rekabetinin bir parçası olarak görüyor.”
ABD daha fazla zaiyatı önlemeye odaklandı
Duisburg-Essen Üniversitesi Kalkınma ve Barış Enstitüsü (INEF) siyaset bilimcilerinden Jochen Hippler de Rusya’nın İran ve Esad Yönetimi ile Batı karşıtı bir cephe hedefliyor olabileceğini ifade ederken “Rusya tüm bölgeye değil Suriye’ye odaklanıyor” dedi.
Buna karşın ABD Yönetimi’nin politikasının Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’yu, Afganistan ve Pakistan’ı da kapsayacak nitelikte olduğuna dikkat çeken Hippler, “Bush yönetimi 15 yıl önce rejim değişiklikleri yoluyla bölgeyi kontrol altına almaya dönük bir hamleyle bölgeye girdi, Obama yönetimi ise şu anda savunmada bir ölçüde istikrarı sağlayabilmek, kontrolü daha fazla kaybetmemeye odaklanıyor. Şu anda tek hedef daha büyük zaiyatın önlenmesi, yıkıntıları toplarmaya çalışmak” diye konuştu.
Hippler ayrıca ufukta kısa vadede bir çözüm görünmediğini söylerken, “Ne Rusya, ne ABD ne de AB dışardan istikrar sağlayamaz. Şiddetin kaynağı bölgesel aktörler ve onlar savaşa son verme kararı almadıkça dışardan barış inşaası mümkün olmayacaktır“ dedi.
Türkiye için zor günler kapıda
Ortadoğu’daki düzenin yıkılmasından etkilenen kilit bölge ülkelerinden biri de Türkiye. GMF Dış Politika ve Güvenlik Direktörü Ian Lesser, etrafında eski düzenin yıkılması nedeniyle Türkiye için çok ciddi, büyük değişim yaşandığını kaydederken, Ankara için zor günlerin kapıda olduğunu kaydetti. Lesser şu noktalara işaret etti:
“Türkiye’yi bölgesinde uzun vadeli bir istikrarsızlık, güvensizlik ve çatışma süreci bekliyor. Bu nedenle Türkiye için NATO, ABD ve AB ile öngörülebilir güvenlik bağı olmasının önemi çok daha fazla arttı. Çok çetrefil ve ağır bir süreç yaşıyoruz ve bu koşullar altında bir strateji üretmek de çok zor. Daimi kaos ve güvensizliğin hakim olduğu bir bölgeye komşu olan Türkiye ile ilişkiler nasıl şekillenecek işte bu karşı karşıya olduğumuz güçlüklerden biri …”
Yeni düzenin inşaasında Türkiye’nin rolü
Alman Bilim ve Siyaset Vakfı'nın Ortadoğu uzmanı Guido Steinberg’e göre gelecek dönemde en belirleyici öneme sahip konulardan biri Türkiye’nin sınırın öte tarafında adeta devlet yapılanması oluşturan IŞİD’e karşı takınacağı tavır. “IŞİD’in bu kadar güçlenmesine Türkiye’nin politikaları yol açmıştır, bütüncül değişim bekliyoruz” diyen Steinberg şunları kaydetti:
“Türkiye’nin Esad’ın tasfiyesi ve PYD’nin PKK ile bağı nedeniyle Suriyeli Kürtlerin güçlenmesini önleme öncelikleri var. Her iki önceliğin meşru olduğunu düşünüyorum. Ancak asıl sorun bu nedenlerden ötürü İŞID’e karşı kararlılıkla mücadele etmemiş olmasıdır.”
“Çözüm süreci canlandırılmalı”
Steinberg, Türkiye’nin IŞİD’e karşı daha ciddi önlemler alırken, Kürt sorununa siyasi çözüm çabalarını canlandırması gerektiği görüşünü şöyle açıkladı: “Türkiye’de halihazırda iç kutuplaşma varken IŞİD bu kutuplaşmayı keskinleştirmeye çalışıyor. Diyarbakır, Suruç ve Ankara saldırılarının da sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. IŞİD Türkiye’de savaşı başlattı. Daha büyük zarar görmeden Türkiye, PKK ile çözüm sürecini yeniden başlatmalı.”
Bu arada Steinberg’e göre etrafı düşmanla çevrili PYD’nin bu gücünü muhafaza edebilmesinin tek yolu Türkiye ile iyi ilişkiler kurması. Alman uzman aynı şekilde Türkiye için de Iraklı Kürtler, Barzani ile olduğu gibi Suriye sınırında iyi ilişkiler içinde olduğu bir komşusu olmasının kilit öneme sahip olduğunu altını çizdi ve “PYD’nin bölgedeki potansiyel tek müttefiki Türkiye” diye konuştu.
Sınırlar değişir mi?
Suriye’nin fiili olarak bölünmesi, ülkenin kuzeyinde Kürtlerin kantonlarını kurması, IŞİD’in ise Suriye ve Irak topraklarının bir bölümünde kontrolü devam ettirmesi, Ortadoğu’da sınırların değişebileceği tartışmalarını da beraberinde getiriyor.
Friedrich Neuman Vakfı Ortadoğu Direktörü Dr. Rene Klaff bu bağlamda Türkiye’nin istikrarı için yegane ve en önemli koşulun sınırlarının korunması olduğunu söyledi ve şu noktalara değindi: “Kürt sorunu Ortadoğu’da düzenin yıkılmasına yol açan kimlik ve entegrasyon sorunundan farklı başka birşey değil ki. Biz kimiz ve nasıl bir yönetim sistemi istiyoruz sorusu ortada. Konu Kürtlerin kendi devletlerini kurması değil, bu zaten mümkün değil. Kürt sorunun özü, demokratik normların uygulanmasıyla çözümlenebilir.“