Filistinli gazeteci ve medya aktivisti Daoud Kuttab, uluslararası ilişkiler alanında analizlere yer verilen Al-Monitor adlı internet sitesinde Ortadoğu’da yükselen radikalizm karşıtı eğilimle ilgili bir makale kaleme aldı.
Ortadoğu’da siyasi yönetimlerin ılımlılaşma eğiliminde olduğunu öne süren, Kuttab, ‘Türkiye’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da laiklerle karşı karşıya geldiğini’ yazdı.
Kuttab’ın Al Monitor’da yer alan makalesi şöyle:
“Müslüman Kardeşler yanlısı göstericileri ezme yetkisi isteyen General Fettah El Sisi’nin çağrısı üzerine binlerce Mısırlının sokağa dökülmesi, basit bir sorunun sorulmasını gerektiriyor: Ortadoğu, radikalizme sırt çevirip daha ılımlı bir hâl mi alıyor?
Siyasi yönetimlerin ılımlaşma işaretleri artık göz ardı edilemez. İran’a bakalım. Sekiz yıl görev yapan radikal bir cumhurbaşkanından sonra İran halkı, nispeten ılımlı olan Hasan Ruhani’yi seçmiştir. Katar’a bakalım. Bu ülkenin emiri ve başbakanı, yakın zamana kadar aşırı unsurlar lehine bölgesel ihtilaflara müdahil olmaktaydı. Oysa genç Şeyh Tamim tahta geçip başbakanı görevden aldığından beri Katar, Mısır’da askerlerce atanan geçici cumhurbaşkanını açıkça desteklemektedir.
Bir zamanlar tüm Arap dünyasına hâkim olan Katar’ın El Cezire televizyonu, izleyici kaybetmekte. Zira Araplar bu kanalın taraflı ve bazen de kışkırtıcı söylemine artık tahammül etmemektedir. Bölgenin en sevilen komedyeni Basim Yusuf, ABD’li meslektaşı Jon Stewart’ın şovunu uyarladığından beri Arap dünyasının en etkili kişilerinden biri haline gelmiştir. Geçtiğimiz ay Yusuf’un programına konuk olan Stewart, Kahire’deki stüdyoda ve ekranları başında kendisini izleyen milyonlarca izleyicinin önünde açıkça Yahudi kimliğinden bahsetmiştir.
Erdoğan bile baskı altında
Türkiye’de bile nispeten ılımlı İslamcı iktidara meydan okunmaktadır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin laik kesimlerine karşı daha uzlaşmacı olması için baskı altındadır.
Washington, bu değişimin farkındadır. Başkan Barack Obama’nın mayıs sonunda yaptığı uzun ve detaylı konuşma, selefinin “terörle savaş” diye adlandırılan çizgisinden büyük bir geri adım niteliğindedir.
Filistin cephesinde ise İslamcı direniş hareketi Hamas, Mahmud Zahar ve İzzet Rışk dâhil daha radikal isimleri lider kadrosundan temizlemiş ve Halid Meşal’i nispeten daha ılımlı hale gelen siyasi bürosuna tekrar başkan seçmiştir. Kısa bir zaman diliminde İran’ın mali desteğini, Suriye’deki merkez ofisini ve Mısır’da Muhammed Mursi gibi bir müttefik komşusunu kaybeden Hamas, söylemini yumuşatmaktadır.
Hamas görüşmelere muhalefet etmedi
Bir zamanlar Arap Girişimi’ni ıskartaya çıkarmayı düşünen Arap Birliği, bu girişimi canlandırmakla kalmamış, ek olarak toprak takası önermiş ve İsrail’le görüşmelere katılması hâlinde Filistin lideri Mahmud Abbas’a bir koruma çemberi sağlamayı taahhüt etmiştir. İsrail’le barış görüşmelerini tekrar başlatma olasılığını gündeme alan Abbas, Hamas dâhil fazla bir muhalefetle karşılaşmamıştır. Hamas’ın Gazze kadrosunda kimi yöneticiler ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin girişimini açıkça reddetmiş olsa da tepe yönetim, önümüzdeki günlerde Washington’da yapılacak görüşmeler konusunda nispeten sessiz kalmıştır.
Selefiler de yükselebilir
Şahit olduğumuz gelişmeler, gerçekten bir ılımlaşma mı, yoksa Arap Baharı’nı gasp etmeye çalışan İslamcılık dalgasına karşı bir tepki midir? Bu, henüz belli değildir. Bölgedeki ılımlaşmanın her kesimi kapsadığını düşünmek yanıltıcı olur. Müslüman Kardeşler’e destek keskin bir şekilde düşmüş olsa da, radikal İslam’ı ya da genel olarak radikalizmi denklemden silmek büyük bir hata olur. Aslına bakılırsa Selefi ve cihatçı hareketlerin, Libya gibi nispeten ılımlı yönetime sahip ülkelerde kazanım sağladığına ve daha az radikal olan Müslüman Kardeşler’in başarısızlığı nedeniyle iyice güçleneceğine dair işaretler de mevcut. Müslüman Kardeşler, bazı bölgelerde güç kazanamamış veya kazandığı gücü koruyamamış olabilir. Ancak aşırı İslamcılar ile daha ideolojik ve şiddet yanlısı olan unsurların büyümesinin kesildiğine dair de herhangi bir işaret yoktur.
Siyasal İslam hızla çöküyor
Bölge, görülmemiş bir siyasi çalkantıya şahit olmaktadır. Diktatörler devrilirken aniden yükselişe geçen siyasal İslamcılar, aynı hızla çökmektedir. Bu deprem hâlâ bitmiş değildir. Değişimin sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç vardır. Hâlihazırda Ortadoğu’nun siyasi mizacı bariz bir şekilde ılımlaşmaktadır. Ancak bunun ne kadar süreceğini kestirmek zordur. Ortadoğu’da yaşayanlar ve Ortadoğu’yu önemseyenler, gelişme ve istikrar yönünde açılan bu fırsat penceresinin heba edilmesine izin vermemelidir.”