Gündem

'Orlando'nun faturası Amerikalı Müslümanlara çıkacak'

Alman Federal Meclisi'ndeki Ermeni soykırım oylamasının ardından Almanya-Türkiye ilişkilerinde yaşanan gerginlik ve Orlando'da 50 kişinin ölümüne yol açan saldırı, bugünkü Alman basınında geniş yer tutuyor.

14 Haziran 2016 01:09

Almanya Dışişleri Bakanlığı, Ermeni soykırım tasarısının kabulünden sonra Alman Federal Meclisi'nin Türkiye kökenli 11 milletvekiline güvenlikleri için Türkiye’ye gitmemeleri yönünde seyahat uyarısı yapıldığı iddialarını yalanladı. “Der Spiegel” dergisi bakanlıktan uyarı yapıldığı haberini yayınlamıştı. Emder Zeitung gazetesi yorumunu bu konudaki tartışmaya ayırmış:

“Türkiye'de bu 11 vekilin güvenliklerinin olmadığı söyleniyor. Elbette güvenlikleri yok! Bu vekiller günlerdir polisin koruması altında. Türkiye'nin despotu Erdoğan'ın “kan meselesini” ortaya atmasıyla bu tür önlemler bir zorunluluk oldu. Başbakan Merkel açısından ise bu olaylar politikalarını değiştirmesi için hâlâ bir gerekçe oluşturmuyor. Gerçi Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert'in bu konuda yaptığı eleştirel konuşmayı -siyaseten zarurî olduğu için- alkışlıyor. Ama öte yandan da sanki Türkiye'nin mültecilerin Avrupa'ya geçmesini engelleme işlevi sona erecek olursa, bunun faturası tümüyle refahımıza kesilecekmiş gibi müzakerelere devam ediliyor. Bu şekilde Almanya ve AB sadece itibarını kaybetmiyor, kendi ilkelerinden de feragat etmiş oluyor. Boğaz'ın delisine artık sınırlarını gösterme zamanı gelmiştir!”

Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel'in yorumunda ise Türkiye'nin AB üyeliğine uzun vadeli bir alternatif bulunması gerektiği görüşü dile getiriliyor:

"Cem Özdemir gibi Türkiye'yi eleştirenlerin çoğu Ankara'ya AB kapılarının kapatılmaması çağrısı yapıyor. Erdoğan sonrasında ülkenin demokrasi yolunu yeniden bulabileceğine dikkat çekiyorlar. Bu iyi niyetli bir yaklaşım olsa da ne Ankara'ya ne de AB'ye yararı var. AB ve Türkiye'nin ilişkilerini yeniden tanımlayacakları yeni bir ortaklık daha iyi olacaktır. AB'ye üyelik süreci çoktan maziye karışmış olsa bile bu tür uzun vadeli bir birlikteliğe ihtiyaç vardır."

ABD'nin Florida eyaletine bağlı Orlando'da 50 kişiyi katleden Afgan kökenli saldırganın IŞİD'e bağlılık yemini ettiği, daha önceleri iki kez ifadesinin alındığı, ancak soruşturmadan bir sonuç çıkmadığı öğrenildi. Alman gazetelerinde Orlando saldırısına geniş yer veriliyor… Der Tagesspiegel gazetesinin yorumu şöyle:

“Suriye ve Irak'ta eşcinseller evlerin damlarından aşağı atılıyor. İran, Yemen, Suudi Arabitan ve Sudan'da da eşcinseller ölümle tehdit ediliyor. Orlando'daki katliam anlaşılıyor ki bilinçli olarak eşcinsellerin her yıl yaptığı gay-pride etkinlikleri dönemine denk getirildi. Bu konuda konuşmak ve olası nedenleri analiz etmek önemli. Amerikalılar, Yahudiler, ateistler, kadınlar ve eşcinseller Donald Trump, Marine le Pen, Geert Wilders ya da sağ popülist Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD) tarafından temsil edilmeyi hak etmiyorlar. Açık bir toplumda düşmanımın düşmanı dostum olamaz, hasım kalmaya devam eder.”

Westfälische Nachrichten gazetesinin yorumuna geçiyoruz:

“Orlando'da daha cesetler tam anlamıyla toplanmadan siyasî çıkar peşinde olanlar sahneye çıktı. Hepsinden önce de bu durumu Müslümanlara karşı kullanmak isteyen Cumhuriyetçilerin müstakbel başkan adayı Donald Trump. Kanıtlarıyla ispat edilecek şey, bu korkunç katliamın da ABD'de çeşitli nedenlerle düzenlenen silahlı eylemler dizisinden birisi olmasıdır. Ama hâlâ silah satışları hemen yanı başınızdaki süpermarkette herkes için mümkün. Asıl bu noktanın tartışmaya açılması gerekir, Müslümanlara doğrudan saldırı ile değil. Ama Trump için böyle bir şey söz konusu değil. Trump'ın rakibi Hillary Clinton ise önce her özgür Amerikalının silah sahibi olma hakkı olduğunu söyledi. Sonra da bu öldürücü araçların suç işlemeye hazır kişilerin ve teröristlerin eline geçmemesi için önlem alınmasını talep etti. Saçmalık!”

Nürnberger Nachrichten adlı gazetenin yorumunda ise şu satırlar yer alıyor:

“Şimdiye kadar eylemcinin cihatçılar tarafından eğitildiğine dair bir kanıt yok. Ancak bu durum konuyu Amerikalılar açısından kolaylaştırmıyor, aksine zorlaştırıyor. Çünkü anlaşılan şu ki, camilerde nefret dolu vaazlar veren imamların beyin yıkama faaliyeti olmadan da saldırganlar yetişebiliyor. Orlando'daki kan gölü çok sayıdaki Amerikalının Müslüman hemşehrilerine karşı duyduğu güvensizlik duygularını daha da artıracak gibi görünüyor. Birçokları Müslümanlar arasında fark gözetmeyecek. Yine birçokları eylemi düzenleyen kişinin dengesiz olduğunu ve ilaç aldığını dikkate almayacak. Bu eylemin ve bundan önceki diğer bazılarının faturası Amerikalı Müslümanlara çıkartılacak.”