Gündem

Orhan Kemal Cengiz: Devlet acıyı, öfkeyi anlayamıyor

Orhan Kemal Cengiz, İstanbul'da bir kadının vurulmasını, Soma faciasını ve Okmeydanı'ndaki olayları anlatarak, devletin olaylar karşısındaki tutumunu eleştirdi

23 Mayıs 2014 13:53

Radikal gazetesi yazarı Orhan Kemal Cengiz, “Korunmasız bir kadını vuran ve ölmesi için başında bekleyen magandayla empati kurabilen devlet; küçük bir çocuğun öldürülmesinin, Soma’da madencilerin katledilmesinin yarattığı acıyı, öfkeyi anlayamıyor” dedi.

Orhan Kemal Cengiz’in Radikal gazetesinde “Cemevinde olunca vuruyorlar” başlığıyla yayımlanan (23 Mayıs 2014) yazısı şöyle:

 

Cemevinde olunca vuruyorlar

 

14 Mayıs günü İstanbul’un ortasında, başka bir ülkede olsa, yeri yerinden oynatacak, insanları, şok ve dehşet içinde bırakacak, belki de sokaklara dökecek bir olay yaşandı. Bir kadın, sevgilisi tarafından vurulup ağır yaralandıktan sonra, katil zanlısının etrafını saran polislerin, müdahale etmek yerine adamın teslim olmasını beklemeleri sonucunda hayatını kaybetti.


43 yaşında bir maganda -ki gazeteler adının Durmuş G. olduğunu yazıyor- 22 yaşındaki sevgilisini pompalı tüfekle vurdu. Kadıncağız ilk önce ağır yaralandı. Gazetelerde tek kare bir fotoğraf yayımlandı. Bu fotoğrafta, yaralı kadın, parktaki bir bankın üzerinde, kırılıp dökülmüş bir çiçek gibi yatıyor. Muhtemelen bilincini kaybetmiş. Herhalde büyük bir hızla kan kaybediyor. Hayatının son dakikalarında kim bilir aklından neler geçiyor, bilmiyoruz.

Ama o esnada onu vuran magandanın ne yaptığını çok net bir şekilde görüyoruz. Kızın yanında ayakta dikiliyor. Cep telefonu kulağında, birileriyle konuşuyor. Tüfeği yere dayamış, namlusu elinde, öylece dikiliyor. O kadın orada o şekilde can çekişirken adam etrafa bağırıp çağırıp, gelen ambulansın kadını alıp götürmesine izin vermiyor.

Kadın kan kaybediyor; onu hayattan alıp ölüm tarafına götürecek kum saati olanca hızıyla akıyor. Polis adamı ikna etmeye çalışıyor. Herhalde, artık kadının öldüğüne emin olduktan sonra, maganda teslim oluyor. Polis ellerine kelepçe bile vurmuyor katilin. Bir 'kader' mahkûmu muamelesi yapıyorlar adama. Öldürülen, sanki katile tecavüz etmiş gibi, cinayete 'sevk eden' sebep onların gözünde, katili de bir mağdur yapmış gibi görünüyor.

Maganda sonra, anlayış beklediği besbelli bir şekilde, sevgilisinin başka erkeklerle görüştüğünden bahsediyor; kendisinin evli ve üç çocuk babası olmasının ise hiçbir önemi bulunmuyor. Bizim devlet anlıyor bu magandayı; dünyada hiçbir devletin asla göstermeyeceği bir müsamahayı gösteriyor. İşini doğru düzgün yapan bir polis teşkilatının bulunduğu her nerede olursa olsun, o yaralı kadının başında beklerken tereddütsüz vurulacak bu adam, olağanüstü bir müşfik devlet görüyor karşısında.

Aynı devlet, Soma’da canlarını toprak altında bırakan göstericilerin öfkesine, acısına, kederine zerre müsamaha gösteremiyor. Anında TOMA’yla, gazla, sopayla müdahale ediyor. Berkin Elvan’ları öldürüyor. Onların öldürülmesinin yarattığı acıyı zerre umursamıyor; onları anmak isteyenlere de öfke kusuyor. Alevilerin bulunduğu yerlerde daha bir hoyrat oluyor polisimiz. Her nasıl oluyorsa Okmeydanı'nda, göstericilerle çatışırken cemevinin bahçesinde Uğur Kurt’u buluyor polis kurşunları.

Korunmasız bir kadını vuran ve ölmesi için başında bekleyen magandayla empati kurabilen devlet; küçük bir çocuğun öldürülmesinin, Soma’da madencilerin katledilmesinin yarattığı acıyı, öfkeyi anlayamıyor.

Cemevinin bahçesinde bir genç polis kurşunuyla boynundan vuruluyor; belki ölüme, belki sakat kalmaya mahkûm ediliyor.