Batur Fatih İlhan
baturf@gmail.com
“Sahada kazanmak yetmez, masada da kazanmak gerek”...
Kime ait bu cümle?
Kendimizi kandırmayalım, bu cümle, bu bakış açısı ve yaklaşım 'Bize' ait.
'Nereden biliyorsun?' diye haklı olarak soracaklar için, yıllardır fısıltılar halinde etrafımızda dolanan konuşmaları hatırlatırım...
Bir de tabii, 8-10 yaşındayken, büyüdüğüm kasabada, babamın beni götürdüğü 3. lig maçında, hem de maç sürerken, kale arkasında iki kulüp başkanının yaptığı ilginç pazarlığın halen hafızamda yer alışı, beni bu söyleşiyi kaleme almaya iten temel olaydır.
Elbette gazeteci-yazar-televizyoncu Orhan Gökdemir'in kaleme aldığı “ŞİKE ŞİKE FUTBOL – BİR ŞİKE BELGESELİ” (Destek Yayınları) çalışması olmasaydı, bu çok hassas konuları ele almayı, duyurmayı, hatta şike suçlularının ceza almasını ummayı kuşkusuz daha çok beklerdik.
İşte bu nedenle ‘futbolda şike’nin kitabını yazan Orhan Gökdemir ile Türkiye'nin en popüler meselesi konusunda söyleştik. Hem de bunca karmaşaya karşın liglerin başlamasına 40 küsur gün kala...
***
Şike Araştırma Komisyonu'nun Raporu Basında Görmezen Gelinmişti...
Sizi “ŞİKE ŞİKE FUTBOL”u yazmaya iten ana sebep neydi?
Zamanlama olarak; kitabınızın yayım tarihinin, Türk Futbol Tarihi'nin en kapsamlı yolsuzluk/şike soruşturmacasının başlacağaı günlere denk geleceğini önceden biliyor muydunuz? (bu enteresan denklik size ne düşündürdü)?
Nasıl bileyim!? O dediğiniz, Şamil Tayyar’la, Ali Baransu’ya has bir yetenek. Benim polisle tek ilişkim ise ara sıra yazdıklarım nedeniyle gözaltına alınmak veya tebligat almaktan ibaret. Denk geldi. Zaten, bardak şike ile dolmuş taşmak üzereydi. Kitabın yayınlanmasından bir iki hafta sonra taştı.
‘Milyar dolarların olduğu yer’
Bir spor organizasyonunda neden şike yapılır, şikeye başvurulmasının ardında ne var?
Şike, bizde meşru bir yöntem aslında. Herkes,“Sahada kazanmak yetmez, masada da kazanmak gerek” diyor Masada kazanmak demek, şike yapmak, teşvik pirimi vermek, hakem ayarlamak demek. Bunlar “maç kazanmak” için yapılan şeyler. Bir de bahis ve yasadışı bahis olayları var. Buralarda milyar dolarlar dönüyor. Milyar dolarların olduğu yerde bir iki futbolcuya, bir iki hakeme verilecek birkaç yüz bin doların lafı mı olur? Ayrıca bu kadar kara paranın döndüğü yerde mafya da olur. Mafya kulüp yönetimine talip olur, sonra maçlarda o kulüp yöneticileri ile emniyet müdürleri, valiler, askerler yan yana oturur. Güzel şeyler olur...
Spor, özellikle 21. yüzyılda neden spor olmaktan çıktı? Neden holiganizm-tribün/taraftar terörü ve de işte şike gibi olumsuzlukların önüne geçilemiyor?
Çünkü artık kar için yapılan bir işe dönüşmüş durumda. Büyük paralar dönüyor bu alanda. Onun için adına artık “endüstriyel futbol” deniyor. Haliyle sahadaki oyun “kas güçü”nün ötesine geçmiş durumda. Seyirci de seyirci değil tabii. Sahadaki 22 oyuncunun çoğunluğu o seyircinin sınıfından gelip, sırf topa daha iyi vurdu diye sınıf atlamışlardan oluşuyor. Böylece deniyor ki onlara, “sen aç-sefil olsan da sınıf atlama imkanın var...” Gösterip vermiyorlar yani, terör ve holiganizm dediğimizin arkasında işte bu gizli şiddet var.
Genelde sporun özelde de futbolun endüstrileşmesi, neden yolsuzluk çıkmazına çok daha kolay sapıyor? Enerji kaynakları yaratmak değil miydi endüstrinin temel hedefi? Bu çöküntü niye?
Bu endüstri ile o endüstri arasında akrabalık ilişkisi bile yok. Endüstri üretmek için elbet, bu ise tamaşa etmek için. Manukyan’ın başında bulunduğu bir endüstri de vardı bilirsin, vergi rekortmeni çıkartıp duruyordu, şimdi biraz baskılandı. Onun gibi bir şey. Bunlar kapitalizmin soyut halleri, ideal halleri; en az çabayla, en az sermayeyle en fazla karı elde etmek demekse kapitalizm, endüstriyel futbol onun en ideal örneklerinden biri. Daha ideali ise uyuşturucu ticaretidir...
‘Temizlik ve dürüstlük bir hayaldir’
Spor klübü başkanının PATRON, sporcunun İŞÇİ, spor sahalarının İŞYERİ en nihayet de seyircini/taraftarın MÜŞTERİ haline dönüştüğü bir SİSTEM, ne kadar temiz/yasal/dürüst kalabilir?
Temizlik ve dürüstlük bir ham hayaldir. Deveye sormuşlar hörgücün neden dürüst değil diye, o da nerem dürüst ki demiş! Bu koca koca iş adamları bu spor işlerine neden bu kadar düşkün ki? Neden değerli vakitlerini bu itiş kakışa ayırıyorlar. Bu işlerin arkasında, karanlıkta büyüyen bir dünya var. Kokuşmuşluk var. Bence temizlenmesi de mümkün değil.
“Şike, endüstrileşmiş sporun doğal bir uzantısı” tümcesi yer alıyor kitabınızın girizgâhında. Bu ifadeyi açabilir misiniz?
E, kâr var ucunda. İstediğiniz sonuçları alakazsınız kârdan kaybedersiniz. Kârdan kaybetmemek için de işi şansa bırakmak istemezsiniz. Bir iki futbolcuyu kafalamak dünyanın en kolay işi. Hakemler ise çantada keklik. Türkiye Milli Takımı geçmişte Doğu Avrupalı hakemleri bir deri çeketle ayarlarlardı. Biz de “nasıl yendik” diye sevinirdik. Yenen bir deri çeketti aslında, nereden bilelim!
‘Bizden daha kirlenmişini bulmak zor’
ŞİKE'nin dünyadaki diğer uygulamaları/örnekleri neler acaba? Bu konuda bilgi verebilir misiniz bize?
Daha geçen yıl İtalya dalgalandı biliyorsunuz. Dünyanın en önünde bulunan İtalyan futbolunun da şike üzerinde durduğu anlaşıldı. Ben yine de size şimdi tutuklu Şekip Mosturoğlu’nun Meclis komisyonuna verdiği bir bilgiyi aktarmakla yetineyim; UEFA’ya yapılan şike şikayetlerinin yarısı Yunanistan ve Türkiye’den geliyor. Bu yarının yüzde 70’i ise Türkiye’den. Bizden daha kirlenmişini bulmamız biraz zor yani.
Halihazırda Türk furtbolu, ülke tarihinde benzeri bulunmayan operasyonlar çerçevesindeki soruşturmalara muhatap. Meselenin(davaların) gidişatı/akibeti için nasıl bir öngörünüz var? Geniş çerçevede ŞİKE OLAYI nasıl nihayet bulacak?
Bence olması gerekenle, olacak olan arasında ciddi bir açı farkı olacak. Bence bir iki takımın bu soruşturma sonucunda süper lige veda etmesi gerekir. Etmeyecek, durumu idare edecekler, puan düşürme falan. Bunun nedenlerinden biri, yine futbolun parayla ilişkisi. İkincisi ise, bu kararı verecek olanlarında sistemin bir parçası olması.
‘Soruşturmanın özel yetkili mahkemede olması yanlış’
Size göre, Türk sporunda şike iddailarına yönelik yürütülen soruşturmadaki soru işaretleri/kuşkular/açık noktalar neler?
Son zamanlarda ortaya çıkan tabloya uygun bir biçimde çok hoyratça yapılıyor bu soruşturma. Bir yandan gizlilik deniyor, öte yandan gizli bilgiler ortalıkta uçuşuyor. Ayrıca bu soruşturmanın özel yetkili mahkemece yürütülmesi de yanlış. Bu, hem soruşturmanın AKP’yle iliştirilmesine yol açıyor, hem de tartışmayı doğal mecrasından çıkartıyor. Şöyle bir sonuç çıkıyor ortaya; gözaltına alınmışsan mutlaka tutuklanırsın, tutuklanmışsan mahkeme sonuçlanana kadar mutlaka yatarsın... Bu çok faşizan bir durum. Bu kadar bilenmiş ve homojen görüntü veren mahkemelerle adalet kuramazsınız. Bence bu tutukluluklar fazla. Yargılarsınız, suçu sabit bulunmuşsa hapse atarsınız. Buna karşın asıl yapılması gereken de yapılmıyor. TFF ile DGM arasında nasıl bir ilişki olabilir ki?
TBMM Adalet Komisyonu Başkanvekili Hakkı Köylü: “Soruşturma varsa, kuvvetli deliller olduğu içindir” derken, FB Başkanı Aziz Yıldırım'ın avukatı Faik Işık da: “Hakimlerin spor klubü başkanlarıyla ve Yıldırım'la yedikleri yemekler de var” diyor. Sizce doğru söyleyen kim, bu kaosu ne/kim/ne zaman/nasıl çözebilir?
İkisi de doğru söylüyor; hem kuvvetli deliller var, hem de hakimlerin yediği yemekler...
Mahkemece tutuklandıktan sonra Metris Cezaevi'ne yollanan ve türlü bedensel rahatsızlıkları nedeniyle revirde yatan Yıldırım, (Allah muhafaza) hayatını kaybetse-ölse, Türkiye karışır mı?
Söyledim, bunlar doğru işler değil. Aziz Yıldırım nereye kaçacak? Ayrıca hangi delili karartacak?
‘Kırsal değerleri yıktık ama kentsel değerleri kuramadık’
Türkiye'de futbol neden böylesine kirli? Bunca şaibe nereden-nasıl türeyebilir? “Temiz Kramponlar” kampanyası bir ütopya mıdır yalnızca?
Türkiye’de her şey kirli, haliyle futbol da. Bunca şaibenin daha derinde nedenleri var. Bunlardan biri bizim bir geçiş toplumu olmamızla ilgi. Kırsal değerlerimizi yıktık, yerine henüz kentli değerleri kuramadık. Genelimiz de kentte yaşıyormuş gibi yapan köy kurnazlarından oluşuyor. Demem o ki, bu tabloda şikenin lafı mı olur?
Bu devasa kirlenme sizce yalnızca FB başkanı Aziz Yıldırım'ın günah keçisi olmasıyla (cezalandırılmasıyla) aklanacak mı? Yıldırım'ın kellesi, Türk sporunun(futbolunun) temize çıkması için yeterli bir bedel midir?
Hiç ilgisi yok. Bakın, ligimiz adı “Spor toto süper lig”... Süper ligde toto AzizYıldırım’a çıktı, hepsi bu.
Kitapta yer alan ifdadenin izini takip edersek, Türkiye/Türk futbolu boğazına kadar şikeye batmış halde...İyi de ligde yeni sezonun ilk düdüğünün 9 Eylül'de çalacağı açıklandı. Sizce nasıl sürecek futbolun büyüsü yeniden?
Büyülenmeye meyilli olanlar bu kadar çok oldukça hiç bir sorun olmaz. Şike şike devam ederiz seyretmeye...
“ŞİKE ŞİKE FUTBOL” temiz spor/futbol adına ne katabilir sizce camiaya?
Valla görmezden geliyorlardı, gösterdi. O raporu bu tikaptan sonra artık herkes biliyor. O rapor da futbolun şikeye battığını söylüyor. Rahatsızlığı olan alır bakar. Daha ne olsun?
“ŞİKE ŞİKE FUTBOL”a halihazırda nasıl geridönüşler var? Kitaba yönelik ilgi ve alakadan memnun musunuz?
Tartışan çok ama okuyan pek az. Doğal buluyorum bunu, futbol okunan bir şey değil zaten. Ama eskilerin de dediği gibi, okumakta fayda var!
ORHAN GÖKDEMİR kimdir?
1963 - Giresun – Bulancak’ta doğdu. Eğitimini 1986 yılında M.Ü. İİBF. Kamu Yönetimi bölümünde tamamladı. 1988 yılında gazeteciliğe başladı. 1992'de yayımlanan ilk kitabı “İnsan ve Doğa”yı çeşitli alanlardaki yüzlerce makale çalışması izledi.
“Felsefi Aklın Eleştirisi”, “Aydınlanma Tarikatı”, “Helenizm-Siyonizm-Türkçülük”, “Din ve Devrim”, “Öteki İslam”,” Faili Meçhul Cinayetler Tarihi”, “Pike-İç Savaşın Polisi ve Eymür-İç Savaşın MİT”çisi Gökdemir’in yayınlanmış kitaplarından bazılarıdır.
Gökdemir, “Öteki İslam”, “Pike” ve “Eymür” kitapları neden gösterilerek pek çok kez yargılandı. “Öteki İslam” ve “Pike” kitapları nedeniyle hepis cezasına da çarptırıldı.