Gündem

Onur Yaser Can davası AİHM'e taşındı

Gözaltındayken gördüğü şiddet ve tacize dayanamayıp intihar eden 28 yaşındaki Onur Yaser Can için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru yapıldı

22 Ekim 2014 22:09
Michelle Demishevich

2010 yılında gözaltına alınan 28 yaşındaki mimar Onur Yaser Can, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde işkence gördüğü ve fiziksel tacize maruz kaldığı ve psikolojik travmalar yaşaması sonucu intihara itildiği iddiasıyla İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. 

 

Avukatlar, sanık polislerin evrakta sahtecilik iddiasıyla yargılanmasına karşı çıkıyor 

 

Savunma avukatları açılan davada sanık polislerin suçu işlediklerine kanıt olabilecek delillerin ortadan kaldırıldığı ve şiddetin üzerinin örtüldüğünü iddia etti. Sanık polislerin şiddet ve ölüme sebebiyet vermesi değil evrakta sahtecilik iddiasıyla yargılanmasına karşı çıkan avukatları, Onur Yaser Can davasını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıdı.  

 

"Türk yargısına asla güvenimiz yoktur" 

 

Avukat Ercan Kanar: Maalesef Türk yargısına asla güvenimiz yoktur. Türk yargısı bağımsız değildir ve tarafsız değildir. Türk yargısı dün Milli Güvenlik Kurulu’nun vesayeti altındaydı. Bugün ise Milli İstihbarat Teşkilatı’nın ve iktidarın vesayeti altında. Böyle bir yargı istemiyoruz. Onur Yaser Can davasını biz ÖDAV olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürdük. Çünkü bir insanın yaşam hakkı ihlal edilmiştir. Onur kırıcı muameleler yapılmıştır ve bir kişinin ölümüne neden olunmuştur. Onur Yaser Can’ın temel hak ve hürriyetlerinin bütünü ortadan kaldırılmıştır. Bizim asla bu devletin yargısına güvenimiz olmadı bundan sonra da olmayacak. 

 

"Devlet bu pisliğin bu kirin altından nasıl kalkar"

 

Avukat Ömer Kavali: Yargıtay'ın bozma kararına uyması mahkemeuymak zorunda kalması mahkeme için sarsıcı ve acı verici olmalı. Ama ona rağmen istemeseler de uymak zorunda kaldılar. En başta toplanmayan delillerin getirilmesinin biz özellikle istedik o deliller gelir ve deliller ortaya çıkacak olur ise bu kez olayın içerisinde daha başka başka ekiplerin ve daha başka başka suçların da işlendiğinin kanıtı ortaya çıkacaktır ki devlet bu kirin bu pisliğn nasıl altından kalkar belli olmaz ama delillerin getirilmesi bakımından mahkeme vereceği kararla kendisini ve türkiye cumhuriyeti devletini mahkum ettirecek. 

 

"Polislerin yaptığı işkencelerin üzeri örtülmüş"

 

Avukat Kemal Tahir Bozkır: Hukuk dışı bir arama ve işkence boyutunda hareketler sonucunda bir genç intihar ediyor. Bunun acısına dayanamayan annesi de intihar ediyor. Ortada çok ciddi bir suçlama var polislerin bir kısmının işkence yaptığına dair . Bununla ilgili hiçbir soruşturma açılmadı ve takipsizlik kararı verildi. Onur Yaser Can’ın davasında sanık polisler sadece evrakta sahtecilik suçlamasıyla yargılanıyor. Duruşmada baba Mevlüt Can’ın hezeyanları o dışa vurumları fazlasıyla üzücü bir durum. Polislerin yaptığı bütün işkencelerin üzeri örtülmüş. Kimse kral çıplak demiyor ve bir baba adalet arıyor….

 

"İşkence hali devlette bir politikaya dönüşmüş"

 

Onur Yaser Can davasını yakından takip eden HDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, polis şiddetinin Engin Çeber davasında kanıtlandığını söyledi. 

HDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel: Bu davanın sonucu önemli. Türkiye’de gözaltında işkence hep ifade edilen ve hatta Engin Çeber davasında kanıtlanan bir durum. Dolayısıyla gözaltında psikolojik şiddet nedeniyle bir insanın ölümüne neden olmak yargılanması gereken bir durum. Burada Onur Yaser Can'ın intihar etmiş olmasını kişisel bir olay ifade edilmesi kabul edilemez. Çünkü psikolojik bir işkence nedeniyle intihara itilmiş bu kişi. Sorumlular ortada davanın seyrine bakmak lazım. Emniyetin insanlar üzerinde nasıl bir psikoloji baskı uyguladığı, bir kişiyi ve bir aileyi nasıl etkilediğini göstermesi açısından da çok çarpıcı bir dava.  Bu insan hakları ve özgürlükleri aynı zamanda da yaşam hakkının ihlali açısından çok önemli bir dava. Bu davada mahkemenin vereceği karar gerçekten işkenceye karşı bir tavır olarak değerlendirilecektir. Aksi durum aslında bunun devlet şiddetinin meşrulaştırılması ya da gözaltında psikolojik işkence ve şiddete maruz kalmayı doğal gören bir noktaya getirecektir. Biz HDP olarak bunun takipçisi olmaya devam edeceğiz. Burada önemli olan bu sistematik işkence halinin bir şekilde devlette bir politikaya dönüşmüş olması. Kamu görevlileri ve kolluk kuvvetlilerinin uyguladığı işkence yönteminin ortadan kalkması açısından önemli.