Sabah Gazetesi Okur Temsilcisi İbrahim Altay, Sakarya'da Suriyeli 9 aylık hamile Emani Al Rahmun (20) ile 10 aylık bebeğinin öldürülmesine ilişkin gazetede yer alan haberi eleştirdi. Başlığın yanlış olduğuna dikkati çeken Altay, "Böyle habercilik, olmaz! Böyle haber yazılmaz!" diyerek tepki gösterdi.
Sabah Gazetesi Okur Temsilcisi İbrahim Altay'ın "Mahkemede kararları kim veriyor" başlığıyla (22 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Konuya dikkatimi çeken Tülay Kibaroğlu isimli okurumuz oldu. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bir kez daha anladık ki gazetecilerin asgari hukuk bilgisine sahip olmaları şart... Aksi takdirde okur nezdinde komik duruma düşüyorlar. Ya da 'yanıltıcı haber yapmakla' itham ediliyorlar.
"9 Aylık Hamile Kadını ve Bebeğini Vahşice Öldürmüşlerdi, Savcı Kararını Açıkladı" haberinde olduğu gibi.
Sakarya'nın Kaynarca ilçesinde yaşanan ve hepimizi derinden üzen bir olaydı. Suriyeli 9 aylık hamile Emani Al Rahmun (20) ile 10 aylık bebeği öldürülmüştü. O hadiseyle alakalı davanın haberi bu. Genç kadının öldürülmeden önce tecavüze maruz kaldığı da ortaya çıkmıştı. Yani haber özel bir dikkat ve özen gerektiriyor.
Haberi okuyoruz ve savcıyla ilgili olarak sadece şu satırlara rastlıyoruz:
"Cumhuriyet Savcısı Cengiz Turak, dosyanın esasına ilişkin görüşünü açıklarken sanıklar hakkında 'Tasarlayarak canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme', 'Gebe olduğu bilinen kadını öldürme', 'Çocuğu, beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak kişiyi öldürme', 'Nitelikli cinsel saldırı', 'Cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'Bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme', 'Nitelikli olarak konut dokunulmazlığı ihlal etme' ile 'nitelikli yağma' suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış ömür boyu ile 50 yıla kadar hapis cezası istedi."
Yani savcı bir karar vermemiş. Eski deyimle mütalaasını sunmuş ve sanıklara bazı suçlar isnat ederek cezalandırılmalarını istemiş.
Zaten mahkemede kararı savcı vermez. Savcıların kendi başlarına karar verdiği durumlar vardır fakat mevzu mahkemeye intikal ettiğinde kararları savcı değil hâkim verir. Savcı, tıpkısavunma avukatı gibi mahkemenin taraflarından biridir. İddia makamıdır.
Yani başlık yanlış!
Peki, haberi sonuna kadar okuduğumuzda hâkimin ya da mahkemenin ne karar verdiğini anlayabiliyor muyuz? Maalesef anlayamıyoruz.
Sanık ifadelerinin mükerreren yazılmasından sonra haber 'duruşmaya ara verildi' gibi tuhaf bir cümleyle bitiyor. Ne kadar ara verildi? Verilen aradan sonra tekrar toplanıldı mı, yoksa aslında ara verildi derken davanın başka bir tarihte görülmeye devam edileceği mi anlatılmak isteniyor? Eğer öyleyse o tarih ne zaman?
Bu soruların hiçbirinin cevabını bilmiyoruz. En azından tek kaynağı bu haber olanlarbilmiyor.
Böyle habercilik, olmaz! Böyle haber yazılmaz!
***
Haberlerin özgünlüğü meselesi
Hıncal Ağbi (Uluç) geçtiğimiz salı günü fevkaladenin de fevkinde bir yazı yazarak 'haberlerinözgünlüğü' konusunu, güncel örneklerle gündemde tuttu.
Bendenizin bir gün önce yayımlanan yazısına atıf yaparak ve iltifat ederek. Kendisineçok teşekkür ederim.
Hıncal Ağbi'yle ortak derdimiz bütün gazetelerin ve haberlerin birbirine benzemesi. Gazetelerde 'başka yerde olmayan' haberlerin sayısının günden güne azalması. Araştırmacılıkheyecanının, gelen bilginin 'üzerine bir şey koyma' hevesinin ölmesi. Kimi zaman ajanslardan gelen haberlere dahi muhabir imzası atılması.
Bu hafta asistanımla birlikte 'özgün haber' çalışması yapacağız. Bugünden başlayıp pazar gününe kadar yayımlanan bütün haberleri sayacağız. Kaçında imza var, kaçında yok? Kaçı ajanslardan alınmış, kaçını gazetenin muhabirleri yapmış?
Bunları tespit edip, önümüzdeki hafta bu köşede açıklayacağız.
Bakalım Sabah gazetesinin yüzde kaçını kendi muhabir ve editörleri hazırlıyor?
***
Emekli haberleriyle ilgili açıklama
Geçen hafta bu köşede emeklilerin sitemlerine yer vermiştim. Sabah yazarı Faruk Erdem, sağ olsun, konuyla ilgili görüşlerini benimle paylaştı.
En düşük emekli maaşının kurumlara ve emeklilik tarihlerine göre farklılık gösterdiğini, kendisinin 6 Ocak'ta yayımlanan yazısında bu konuyu anlattığını ifade etmiş. Erdem'in yazısı okurlarımızın gözünden kaçmış. Haklı.
İntibak yasası ile ilgili olarak da şunu söylüyor Erdem: "Okurlarımızın eleştirisi haklı. Ama biz köşemizde doğrusunu yazmıştık. İntibak meselesi torba yasada değil Anayasa Mahkemesi'nde (AYM) görüşülüyordu. AYM bu konuda kararını verdi. Başvuruyu reddederek konunun kanunla çözülmesine hükmetti. Dosya şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidecek."
Daha önce de belirttiğim gibi Faruk Erdem'in Sabah'taki köşesinde sosyal güvenlik meseleleriyle ilgili son derece güzel ve doyurucu yazılar yayımlanıyor, doğru ve yararlı bilgiler veriliyor. Okurların en sevdiği köşelerden biri...
Peki, nasıl oluyor da gazetenin yazarı doğru bilgileri verirken, aynı gazetenin başka mecralarında yanlış bilgiler yayımlanabiliyor?
Cevap net: Editörler kendi gazetelerini tam olarak okumuyorlar.
Diyelim ki gözlerinden kaçtı. Emeklilerle ilgili haberler verilirken konunun uzmanına danışmak da mı bu kadar zor? O uzman zaten sizin gazetenizin yazarı.