Gündem

Okur Temsilcisi'nden Hürriyet'e: Fotoğrafa müdahale, gazetecilik ilkelerine aykırı!

"Sabah, Cumhuriyet ve Akşam gazeteleri fotoğrafı müdahalede bulunmamıştı"

16 Ekim 2017 11:29

Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici, Geçen günlerde Gazetecilik fotoğraflarına müdahale olmaması gerektiğini anlatan “Photoshop’suz Türkiye” başlıklı yazını eleştiren Habertürk yazarı Oray Eğin'e yanıt verdi. Eğin'in 3 Ekim’de Hürriyet’in manşetinde yayımlanan Las Vegas’taki saldırı ile ilgili fotoğrafta pantolonu aşağı kaymış bir adamın kalçasının Photoshop ile don çizilerek kapatıldığı eleştirisini haklı bularak "Hürriyet’in Las Vegas fotoğrafındaki müdahalesi de gazetecilik ilkelerine aykırı. O adamın ölümden kaçarken yaşadığı panik o denli büyük ki, kalçasının açılmasına dikkat etmiyor. Photoshop ile adama don giydirmek, fotoğrafın doğallığını bozmuş" dedi.

 Faruk Bildirici'nin "Ölümden kaçan adamın pantolonu" başlığıyla yayımlanan (16 Ekim 2017) yazısı şöyle:

 

Gazetecilik fotoğraflarına müdahale olmaması gerektiğini anlatan “Photoshop’suz Türkiye” başlıklı yazımın çıktığı gün Oray Eğin’in de Habertürk’te “Bu Photoshop’un açıklaması var mı” yazısı yayımlandı.

Eğin, 3 Ekim’de Hürriyet’in manşetinde yayımlanan Las Vegas’taki saldırı ile ilgili fotoğrafta pantolonu aşağı kaymış bir adamın kalçasının Photoshop ile don çizilerek kapatıldığını öne sürdü. Eğin’in bu eleştirisini yazı işlerine sordum; fotoğrafa müdahale edilmesinin nedenini şöyle açıkladılar:

“Uygunsuz bir görüntüydü, üzerini kapattık. Fotoğrafın ve yansıttığı olayın özünü değiştiren hiçbir müdahale yok. Kanın veya açılan bir göğsün ‘buzlanarak, kapatılarak’ kullanılması gibi bir müdahale bu.”

Aynı gün yayınlanan Habertürk aynı fotoğrafı biraz büyüterek kullanmış, böylece adamın kalçasının görüntüsünü dışarı çıkarmıştı. Sabah, Cumhuriyet ve Akşam gazeteleri ise fotoğrafı hiçbir müdahalede bulunmadan kullanmışlardı.

Geçen hafta örnek verdiğim Associated Press’in (AP) Pulitzer ödüllü foto muhabiri Nurciso Conteras, Suriyeli bir isyancıyı gösteren fotoğrafının alt köşesindeki kamerayı silmesini “dikkat dağıtmaması için çıkardım” diye savunmuştu. Ama AP yönetimi bunun “doğruluk ilkesine aykırı olduğu” gerekçesiyle Conteras’ı işten çıkarmıştı.

Çünkü fotoğrafa yapılan en küçük müdahale bile gerçeğe müdahaledir; doğallığını bozar. O nedenle uluslararası ajanslar ve Batılı medya kuruluşlarının gazetecilik ilkeleri fotoğrafla oynamayı asla kabul etmez.

Hürriyet’in Las Vegas fotoğrafındaki müdahalesi de gazetecilik ilkelerine aykırı. O adamın ölümden kaçarken yaşadığı panik o denli büyük ki, kalçasının açılmasına dikkat etmiyor. Photoshop ile adama don giydirmek, fotoğrafın doğallığını bozmuş. Zaten o fotoğrafın yansıttığı insanların yaşadığı panik...

Hürriyet’te 14 yıl önce de bir kalça fotoğrafı vakası yaşanmıştı. “Muhabirin iş kazası” başlıklı 12 Aralık 2003’te yayınlanan haberde bir büyükelçiye soru yöneltirken g-string iç çamaşırı görünen kadın gazetecinin fotoğrafı basılmıştı. Bu fotoğraf o zaman çok eleştirilmişti. Aslında uygunsuz olan fotoğraf oydu. Bir kadın gazeteciyi sırf kalçası göründü diye haberin öznesi haline getirmek yanlıştı. Las Vegas fotoğrafında ise o adam haberin öznelerinden biri.

Yalanlayanın sorumluluğu

SİYASETÇİLER ve şirketlerin yalanlamalara sık başvurması, gazetecileri resmi açıklamalara dayanmayan ve perde arkası bilgi içeren haber yazamaz hale getiriyor. Oysa zaman denilen büyük hakem, çoğu kez yalanlamaları yalanlıyor.

En somut örnek IŞİD’in Suriye’de yakarak öldürdüğü asker Sefter Taş’ın durumu. Geçen yıl bu erin öldürülmesine ilişkin görüntüler ortaya çıktığında Genelkurmay ve diğer yetkililer, iddiayı doğrulamamıştı. Hürriyet yine de 24 Aralık 2016’da baba Aydın Taş’ın sözlerini “Bize bilgi verin”, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını “İnternetteki görüntüler yüreğimizi yakıyor, cevap bekliyorum” başlığıyla yayınlamış, konuyu takip etmişti.

Dönemin Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ise “Medyadaki bazı arkadaşlar da ayaklarını denk alsınlar. Uyduruk görüntülerle halkı galeyana sürükleyemezler” diyerek haberleri yalanlamıştı. Fakat birkaç gün önce görevli subaylar, Aydın Taş’a giderek “oğlu Sefter Taş’ın şehit kabul edildiğini” bildirdiler. Dolaylı da olsa bu askerin yakılarak şehit edildiği doğrulanmış oldu. O gün yalanlayanlardan artık bir düzeltme beklemek hakkımız olsa gerek...

Türk Telekom da Jale Özgentürk’ün “Türk Telekom’da kader günü” yazısını yalanlandı. Hürriyet’te de yer verilen bu yalanlama ne kadar haklıydı, bakalım.

Telekom, kuşkusuz isim hatası konusunda haklıydı. Ama yazıda iki temel unsur vardı; birincisi “Hazine’nin, Telekom’un yüzde 55 hissesine sahip Hariri Ailesi’nin bankalara olan kredi borcunu ödemesi için verdiği 60 günlük sürenin dolması”. Gerçekten süre doldu ve kasıma kadar ek süre istendi. Haberin bu unsuru doğrulandı. İkincisi de “Hazine’nin şirketin yönetim kurulunda değişiklikler yapacağı”. Bu bilginin doğru olup olmadığını zaman gösterecek.

Asıl dikkatimi çeken Telekom’un Dilek Güngör’ün 29 Eylül’de Sabah’ta yayınlanan yazısına hiç değinilmemesi. Halbuki Güngör de Özgentürk ile hemen aynı bilgileri yazmış. Keşke Telekom yetkilileri, Hürriyet’e karşı polemik ve hakarete varan açıklama yapmadan önce o yazıyı da okusalardı.

Son olarak Ömer Erbil’in Topkapı Sarayı hakkındaki haberi yalanlandı. Oysa açıklamalar, “Saray’ın 1. dereceden 3. sit alanına dönüştürüldüğü ve inşaat izni verildiği bilgisini” doğruladı. Bir de “Ama inşaat yapılmayacak” deniyor. Umarım Topkapı Sarayı’nı da sahillerde yanan yeşil alanlar gibi bir akıbet beklemiyordur. Biliyorsunuz, oralarda da yeşillendireceğiz deniyor ama sonra turistik tesisler yükseliyor. Bu konuyu da takibe aldım...

Okurdan kısa kısa

İbrahim Laleci: “Yenge” kelimesini sürekli futbolcuların eşlerinin seksi fotoğrafları ile yayınlayarak bu kelimeyi argolaştırıyorsunuz.

Öymen Ulusoy:�“Kürk Mantolu Madonna sahneye çıkıyor” haberindeki Sabahattin Ali’nin bu kitabının ilk defa tiyatroya uyarlandığı bilgisi hatalı. Ben de tiyatroya uyarlamıştım ama sahneleme fırsatı olmamıştı. (29 Eylül)

Haluk Kartal: “Konyaaltı’nda asırlık bomba” başlıklı resimli haberde görünenler bomba değil. Osmanlı’dan kalma eski top (gülle) onlar. (12 Ekim)

Mete Ataman: İnternette “Lucescu’nun yerine gelen kim?” başlığını görünce sabırla altı kez tıklıyorsun, tek bir bilgi/isim yok.

Adem Yılkı: 7 Ekim’de “Larnaka’ya Kazak bayrağıyla kaçmış” haberinde “10.5 buçuk” yazmışsınız. 12 Ekim’de de başlıkta G.Saray’ın 11 milyon lira kâr ettiğini yazıyor ama spotta lira “Euro” oluveriyor.

Sevim İlker: Akdeniz ekinin 1. sayfasında “Sibel Can’ın 13 Ekim Cumartesi günü konser vereceği” bilgisi var. Fakat 13 Ekim Cuma günü. (8 Ekim)

Tarık Günkut: Kelebek’teki “İstanbul’a eskort isterdi” haberinde “Kitapta Hakan Uzan’ın çapkınlık hikâyesinin de yer aldığı ortaya çıktı” demişsiniz ama kitap 2015’te basılmış. 
Demek siz iki yıl sonra ancak fark ettiniz. (8 Ekim)

Orhan Şener: İnternetteki “Karı-koca cinayetinin nedeni yasak aşk” haberinden hiçbir şey anlayamadım. Başka gazeteden alıntı olması anlatım bozukluklarına gerekçe olamaz. (12 Ekim)

Koray Kaya: Spor Arena’daki resimli haberlerin altında yer alan yazılar çok silik ve font olarak da çok küçük olduğundan okunamıyor.