Gündem

ÖHD'li Demir: İstiklal'de bomba patlarken TEM şube adliyedeydi, bombacıyı değil, bizi tehlike görüyorlar

"Eve baskın düzenlendiğinde kedim Rinde'nin korkmasına üzüldüm"

23 Mart 2016 12:17

Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi 4 avukat hakkında, toplanamayan delillerin karartılabileceği gerekçesiyle tutuklama kararı çıkartıldı. Avukatlardan Hüseyin Boğatekin ile Ayşe Başar dün akşam tutuklandı. Hakkında tutuklama kararı bulunan avukat Ramazan Demir ise son yaşananlar için, “Biz adliyedeyken İstiklal'de saldırı oldu. Ama TEM Şube'den polisler İstiklal'de değil bizim için adliyedeydi. Dışarıda dolaşan bombacıyı değil bizi tehlike görüyorlar" dedi. 

Ramazan Demir, sokağa çıkma yasakları sırasında, çatışmaların ortasında kalanları kurtarabilmek için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) sürekli başvuruda bulundu. 5 kez tedbir kararı verilmesini sağladı. Ambulansın gittiği 5 isimden yalnızca Helin Öncü şu an hayatta. Demir, “En azından bir insanı kurtarmış olduk. Cizre’deki ilk bodruma ilişkin de tedbir kararı alabilseydik ikinci, üçüncü bodrumlar belki yaşanmazdı” dedi.

Demir, PKK üyesi iddiasıyla 16 Mart'ta gözaltına alındı. 3 gün sonra mahkemeden serbest kaldı. Savcının itirazıyla dün hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarıldı. Gözaltında, “Uluslararası arenada ülkeyi kötü duruma düşürmek” şeklinde bir iddiayla da karşılaştı. Tutuklama kararı öncesinde Cumhuriyet'ten Hilal Köse'ye konuşan Demir, hakkındaki operasyonun asıl nedeninin, AHİM başvuruları olduğunu söyledi. Serbest kalır kalmaz da o dosyalara dair çalışmalarına devam etmişti. Demir, “Durumun vahametini göstermek için gece gündüz uğraştık. AİHM'e an be an bilgi verdik. Arka arkaya tedbir kararları aldık ta ki, birinci bodrum başvurumuza kadar. Orada Anayasa Mahkemesi’ni adres gösterdi. Talebimizi reddederken bile ‘vatandaşının yaşam hakkını güvenceye almak zorundasın’ dedi. Birinci bodrum başvurumuz kabul edilseydi, 170’in üzerinde insan yakılarak ölmeyebilirdi" dedi. 

 

"AİHM, önce inceleyecek"

 

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ise hiçbir inceleme yapmadan ret kararı verdiğini söyleyen Demir, “AYM, ‘niye başvurucular ambulansı aramıyorlar?’ dedi. Abisi, babası, annesi arıyor. Yetmez mi? Kalp krizi geçiren biri için ben çağırsam ambulans gelmeyecek mi? Kafasını camdan çıkaranın öldürüldüğü bir ortamdan bahsediyoruz... AİHM’e birinci, ikinci, üçüncü bodrumdaki bütün başvurucuların öldürüldüğünü de bildirdik. Şimdi bu davaların esasına giriyoruz. AİHM öncelikli inceleme kararı aldı” diye konuştu. 

 

"Yüz kızartıcı durum"

 

Demir, AİHM'e yaşam hakkı başta olmak üzere çatışmalı bölgelerdeki hak ihlalleriyle ilgili 30’a yakın kişi adına 14 ayrı başvuru yapmış. İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ise üçüncü bodrumda yaşananları AİHM’e taşımış. Demir, bu çabası nedeniyle çok sayıda tehdit de almış. Çatışmalarda öldürülen herkes için, yetkililerden gelen 'terörist' açıklamasına tepki göstererek, “Silahları nerede peki? Operasyonlar bittikten iki hafta sonra yasak kalktı. O sırada deliller karartıldı. AİHM’e ‘molozlarla ölenlerin uzuvları da çöpe atılıyor’ dedik. Gelip inceleme cesareti göstermediler” diye konuştu. Başvuruların, AYM'nin hukuk mantığını da afişe ettiğini söyleyen Demir, şöyle devam etti: “Cizre’yi uluslararası kamuoyunun gündemine taşıyabildik. Uluslararası bir mahkeme aracılığıyla devlet mekanizmasının zorlanması söz konusu oldu. Devleti, katliam yapma hızındaki en küçük yavaşlama bile rahatsız etti. En yoğun döneminde çatışmaları durdurup ambulans göndermek zorunda kaldılar. Bir devlet açısından, vatandaşına ambulans göndermek için mahkeme kararı alınması yüz karartıcısı durum.”

 

“Kedi Rinde çok korktu”

 

Demir, gözaltına alınmadan önce, canlı bombanın avukatı olduğu iddiasıyla tehdit edilen ve soruşturma kapsamında tutuklanan avukat Hüseyin Boğatekin’in ülkeden çıkarılarak can güvenliğinin sağlanması için bazı başvurular yapmaya hazırlanıyormuş. Gözaltına alınırken, en çok kedisi Rinde’nin yaşadığı korkuya üzülmüş ve de öfkelenmiş. Demir, gözaltı ve mahkeme sürecini de Cumhuriyet'e anlattı: “Salı akşamı akademisyenler için adliyedeydik. Akademisyenler için tutuklama kararını veren hâkim arkamdan evime arama kararı göndermiş. Sabah 6’ya doğru kapı gümbür gümbür çalındı. Özel harekât polisleri, uzun namlulu silahlarla içeri girdi. 20'ye yakın polis vardı. Yere yatırıldım. Beni tanıyanlar da vardı içlerinde. Her şeyi aradılar. Cizre başvurularını gönderdiğim, dava dosyalarımın olduğu bilgisayarım onlarda.”

 

"Asıl tehlike kim?"

 

Demir, “Emniyette iki günde işimiz bitti. Ama bir gün fazladan tuttular” diyerek şöyle devam etti: “Savcı adliyeye götürmeyince orada ifade vermedik. Gezi direnişinde yaptığımız avukatlık, 1 Mayıs’ta emekçilerin avukatlığını yapmak, cezaevlerine hasta tutuklular için gitmek gibi işlerimiz soruldu. Avukatlar arasında yaptığımız maçla ilgili telefonda konuşmuşuz. ‘Molotoflu, bilyeli, sopalı eylem’ olarak değerlendirmişler. Savunma vermedik. ‘Yaptığımız işler şeref madalyalarımızdır’ dedik. Dünyanın her yerinden destek geldi. İstanbul Barosu’ndan göremediğimiz dayanışmayı Avrupa barolarından gördük. Mahkeme kararını beklerken İstiklal saldırısı haberi geldi. TEM Şubenin yarısı bizim duruşma için adliyedeydi. Dışarda dolaşan bombacıyı tehlikeli görmüyorlar, her gün zaten TEM’de, adliyede olan biz avukatları esas tehlike olarak görüyorlar."