"Referandum olması halinde, elbette kimseye, 'OHAL altında seçime gidildi, OHAL şartlarında referandum yapıldı' gibi bir söz söyleme fırsatı vermeyiz. Bu nedenle referandum öncesi OHAL kaldırılır diye düşünüyorum."
Binali Yıldırım'ın Kasım ayı sonunda yaptığı bu açıklamada söylediği, düşündüğü gibi olmadı. Türkiye 16 Nisan'da tarihinin en geniş çaplı anayasa reformu için sandık başına olağanüstü hal (OHAL) koşulları altında gidecek.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından ikinci kez uzatılan OHAL 19 Nisan'da sona erecek. Cumhurbaşkanına geniş yetkiler vermeyi öngören ve Meclis'in yetkilerini sınırlandıran anayasa değişikliği referandumu ise 16 Nisan'da yapılacak.
Türkiye Anayasası'nda OHAL dönemlerinde anayasa değişikliği yapılamayacağını belirten bir madde bulunmuyor. Dolayısıyla bu tür bir adım tamamen hukuki.
Ancak bazı anayasa hukukçuları OHAL döneminde anayasal kamuoyunun oluşmasının önünde engeller olması riskine dikkat çekiyor. Öte yandan bu tür bir riskin var olmadığını ve referandum kampanyalarının serbestçe yürütüldüğünü söyleyenler de var.
15 Temmuz askeri darbe girişiminin hemen ardından ilan edilen OHAL'in tanıdığı yetki ile çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) sekiz ayda yaklaşık 150 basın kuruluşunun yayınına son verildi.
Yine çıkarılan bir KHK ile özel televizyonların referandum ve seçim dönemlerinde Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) belirlediği esaslara aykırı yayın yapanlara verilecek yayın durdurma ve para cezaları yürürlükten kaldırıldı.
Bu esaslar ve kurallar arasında özel yayın kuruluşlarının bütün seçimlerde veya referandumda taraflara eşit süre verme zorunluluğu da bulunuyordu.
Öte yandan ana muhalefet partisi CHP'den milletvekili Zeynep Altıok Akatlı'nın raporuna göre "Hayır" kampanyası yürüten 115 kişi gözaltına alındı.
Raporda bunun yanında "hayır" kampanyası yürüten sendikacı, siyasetçi, sivil vatandaşların çeşitli sınırlamalar ve engellemeler ile karşılaştığı 107 vaka sıralanıyor.
Bunların arasında "Hayır Partisi" adıyla bir parti kurmak isteyen, AKP'nin 2011 yılında Edirne'den milletvekili adayı olan Tuna Bekleviç de var. Bekleviç, partinin kuruluşu için belgeleri teslim etmelerine rağmen, İçişleri Bakanlığı'nın kuruluş sürecini sürüncemede bıraktığını söylüyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Anayasa Uzlaşma Komisyonu Başkanı ve AKP Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya bu örneklerin sadece OHAL'in gerekçeleri ile ilgili olduğunu, referandum sürecinde serbest tartışmayı engelleyen bir durum olmadığını söylüyor.
İyimaya, "Referandumda serbest tartışmayı, diyalogu ve diyalektiği, engelleyecek veya sınırlayacak bir örnek yok. Olamaz da. Bu demokrasi pratikleri bakımından referandumun uygulaması birden fazla örnekle zenginleştirilmiştir. Şimdiye kadar olmaması bundan sonra da olmayacağı anlamına gelir. Çünkü referandum ile OHAL'e neden teşkil eden sebepler tamamen farklı" diyor.
OHAL uygulamalarının hukuk çerçevesinde, yargı bağımsızlığı ile sürdürüldüğünü söyleyen İyimaya, MHP'nin anayasa değişikliği ile ilgili bir uzlaşma zeminine gelmiş olmasının "tarihi bir fırsat" olduğunu bunun OHAL'in uzatılması nedeniyle kaçırılmamış olmasının doğru bir karar olduğunu söylüyor.
Gözaltıları, kapatılan basın kuruluşlarını ve OHAL koşullarında serbestçe konuşma şartlarının olmadığı eleştirilerini sorduğumuz İyimaya, "Ben tartışmaları hem ulusal yerel kanallarda, basında çok yakından izliyorum. Ne gibi farklı argümanlar atılır diye bakıyorum. Bilgilendirme, eleştirme ve seçenek öneri bakımından referandum sürecinde bir tartışma yetersizliği görmüyorum" diyor.
"OHAL pratikleri önlemleri, tamamen OHAL'in gerekli kıldığı zorunluluklarla ilgilidir. Bugün anayasa ile ilgili içerik tartışmaları konusunda en ufak bir kısıtlama yok" diyen İyimaya ekliyor:
"Türkiye'de seçmene veya oy kullanana yönelik olarak bir bilgi iletişimi arızası, bir enformasyon, propaganda arızası yok. Bunu bir tarihsel fırsat olarak görüyorum. Böyle bir durum [OHAL] keşke olmasaydı. Ama oldu. Ama evet veren de, hayır veren de kendi serbest tercihini yansıtacak atacaktır diyorum."
Koç Üniversitesi'nden anayasa profesörü Bertil Emrah Oder ise anayasa değişikliklerinin OHAL döneminde yapılmasının serbest tartışmayı sınırlandırabileceğini söyleyerek, olası olumsuzluklara dikkat çekiyor.
Bertil Emrah Oder, "OHAL'in doğasından kaynaklanan ve temel hak ve özgürlüklerin askıya alınmasıyla bağlantılı durum, anayasa değişikliğinin gerekli kıldığı özgür ve açık tartışma ortamı üzerinde olumsuz etkilerde bulunabilir. Bu sadece Türkiye için geçerli bir risk değil, aynı zamanda diğer devletlerde de OHAL varsa geçerlidir" diyor.
Türkiye'de ana akım medyaya bakıldığında anayasa tartışmalarının sürekli gündemde olduğunu vurgulayan Oder, 'Ancak' diyerek ekliyor:
"OHAL'in uygulamalarına baktığımızda bunun özellikle toplantı ve gösteri yürüyüşleri bakımından bunun her zaman etkili şekilde yerine getirilmediği konusunda basında açıklamalar çıkabiliyor. Toplantı ve gösterilerin güvenlik gerekçesiyle yasaklandığı durumlarda -bu güvenlik gerekçesi son derece haklı olabilir- ancak güvenlik gerekçesini önceleyerek bu yasaklama yapıldığında, takdir edersiniz ki anayasal kamuoyunun oluşması yönünde önemli bir sınırlama da karşımıza çıkabilecek."
Oder aynı zamanda anayasa reform ve değişim süreçlerinin, bir sonuç belgesinin onaylanması veya reddedilmesinin ötesinde bir değer taşıdığını belirtiyor.
Profesör Bertil Emrah Oder bu süreci şöyle özetliyor:
"Kamuoyunun olumlu da baksa olumsuz da baksa metni sahiplenmesi demokratik süreçteki tartışmanın niteliği de alakalı. Bu niteliği, kalite anlamında kullanıyorum. Bunun için de iki önkoşul var: birincisi özgür yapılması, ikincisi bilgiye dayalı olarak yapılması."
Bu paket parlamentonun merkezi rolünü değiştiren ve merkeze de doğası gereği, bütün başkanlık sistemlerinde olduğu gibi cumhurbaşkanlığını koyan bir sistem olduğunu söyleyen Oder, belki sırf bu nedenle bile toplumda yepyeni bir anayasa yapılıyor gibi algılanabildiğini belirtiyor.
Oder, "Bu kadar köklü bir değişimi yapmak da kendi içinde başka tartışmaları da barındırıyor. Paketler ne kadar büyükse, ne kadar köklü değişiklikler içeriyorlarsa, olağanüstü halde yapılmaları siyasal anlamda onların ilerideki dönemde meşrulukları bakımından sıkıntı doğurabilir. Bu bir endişe" diyor.
Olağanüstü hal koşullarının getirebileceği olumsuzlukları göz önünde bulunduran bazı ülkeler, anayasalarına koydukları bir madde ile OHAL dönemlerinde ve ülkenin karşılaştığı ve kendilerinde farklı tanımlamaları olan olağanüstü koşullarda anayasa değişikliği yapmayı yasaklıyor.
Avrupa Konseyi'nin anayasal konulardaki danışma organı Venedik Komisyonu'nun 2010 yılındaki raporuna göre bu ülkeler arasında Estonya, İspanya, Litvanya, Portekiz, Romanya ve Ukrayna da bulunuyor.
Fransa'da ise bu türden bir kısıtlama, "Ülkenin toprak bütünlüğünün tehlikede olduğu durumlarda anayasa değişikliği yapılamaz" denilerek ifade ediliyor.
Bu ülkelerin anayasalarında yer alan "Sıkıyönetim ve olağanüstü durumlarda anayasa değişikliği yapılamaz" maddesi bu ülkelerin bu dönemlerde anayasa değişikliği yapmalarını engelliyor.
Oder, bu ülkelerin bu yönde bir madde ile OHAL dönemlerinde anayasa değişikliği yapılmasını engellemelerini şöyle açıklıyor: "Burada OHAL'in doğasından kaynaklanan sınırlayıcılık, temel ve hak özgürlükleri askıya alma rejimi dediğimiz rejimin çok etkili şekilde uygulanabilmesi bazı anayasalarda bazı normlarla, anayasa değişikliğinin yapılmasını da yasaklıyor" diyor.
Türkiye bugüne kadar anayasa reformu için referandumlarını OHAL koşulları arasında gerçekleştirmedi. 1980 darbesi ardından yapılan 1982 Anayasası için halkoylaması sıkıyönetim koşulları altında gerçekleşmişti ancak Oder burada darbe koşullarının geçerli olduğunu vurgulayarak örneklerin kıyaslanamaz olduğunu vurguluyor.
Türkiye 1908 yılından 2017'ye uzanan parlamento odaklı ve en kapsamlı anayasa reformunu yapmaya hazırlanırken OHAL'in devam etmesi,tartışmaları beraberinde getiriyor.
Bu sürecin sonunda Başbakan Yıldırım'ın dediği gibi "OHAL şartlarında referandum yapıldı" sözü bu anayasa reformu ile birlikte mi anılacak, bağımsız bir süreç olarak mı anılacak bunu referandum sürecinin bitimi gösterecek.