Gündem

OHAL Komisyonu'ndan AİHM ve AYM'nin haklı bulduğu Mehmet Altan'a ret

Altan, komisyon başkanı ve üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu

14 Ocak 2019 10:34
Gökçer Tahincioğlu

Olağanüstü Hal (oHAL) Komisyonu, anayasayı ihlal suçundan hakkında dava açıldıktan sonra kanun hükmünde kararname (KHK) ile 30 yıldır çalıştığı İstanbul Üniversitesi’nden ihraç edilen Mehmet Altan’ın başvurusunu reddetti. Komisyon, Altan hakkında Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) verdiği, tutuklanmasının ve hakkındaki kanıtların basın ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğu, hak ihlali anlamı taşıdığı, gözaltına bile alınamayacağı yönündeki kararlarını dikkate almadı. Son olarak Yargıtay Başsavcılığı’nın hazırladığı tebliğnamede, anayasayı ihlal suçundan yargılanamayacağı belirtilen Altan, avukatı Figen Çalıkuşu aracılığıyla, OHAL Komisyonu başkan ve üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Komisyon üyeleri hakkındaki ilk suç duyurusu olma özelliği taşıyan dilekçede, başkan ve üyelerin anayasaya aykırı hareket ettikleri belirtilerek, yargılanmaları istendi.

OHAL Komisyonu’nun, hakkındaki yargılama süreci henüz bitmeden Mehmet Altan’ın başvurusunu reddettiği ortaya çıktı. Komisyon, Anayasa Mahkemesi ve AİHM’nin tutuklanmasını haksız bulduğu, aleyhinde olduğu belirtilen kanıtların basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını karar altına aldığı Altan’ın yargılanıyor olmasını, hakkında hazırlanan idari raporu kararına gerekçe gösterdi. Altan, avukatı aracılığıyla dün komisyon başkan ve üyeleri, Salih Tanrıkulu, Mehmet Karagöz, Hakim Esat Işık, Murat Aytaç, Mustafa İkbal, Osman Çal, Mahmut Çuhadar hakkında suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu, komisyon üyeleri hakkındaki ilk başvuru olma özelliği taşıyor. Dilekçede, üyelerin, anayasaya aykırı hareket ederek görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri öne sürüldü.

“Anayasaya uymak zorundalar”

Altan’ın vekili Çalıkuşu tarafından hazırlanan ve savcılığa verilen dilekçede, şu ifadeler yer aldı:

“Müvekkil hakkında OHAL Komisyonu tarafından verilen, 06.12.2018 tarih, K:2018/47279 nolu ret kararı 08.01.2019 tarihinde tebliğ olmuştur. OHAL Komisyonu idari bir yapı ve organdır, görevi olağanüstü hâl kapsamında doğrudan kanun hükmünde kararnameler işlemler hakkındaki başvuruları değerlendirip karar vermektir. Bilindiği üzere önce KHK ile sonra da yasa ile düzenleme yapılmıştır. Devlet kademesinde yer alan her organ, her kurul, her yapı gibi görevlerini önce TC Anayasa’sı ve sonra da yasa hükümleri çerçevesinde yürütmek zorundadırlar.

“Anayasanın üzerinde göremez”

Kanun ile kurulmuş idari bir komisyonun, kendisini anayasanın üzerinde görmesi mümkün olabilir mi? Olur ise bunun yaptırımı olacağında da hiçbir tereddüt yoktur. Devlet kademesinde görev yapan her kişinin, görevini icra ederken kendisini anayasanın üzerinde görmesi, anayasa hükümlerine aykırı hareket etmesi halinde bilerek ve isteyerek görevi kötüye kullanma suçunu işlediği açıktır.

Gerekçe: İdari soruşturma raporu

OHAL komisyonu 30 yıldır çalıştığı İstanbul Üniversitesinde, binlerce öğrenci yetiştiren 25 yıllık, devletin profesörü müvekkilin KHK ile bir gece yarısı ihraç edilmesi üzerine yaptığı başvuruyu ret ederken, kararın 4. Sayfasında ilk defa duyduğumuz “idari bir soruşturma raporu” ile kesinleşmemiş olan “bir mahkeme kararı”na göre ceza almış olmasına dayandırmıştır. Bu mahkeme kararında müvekkil hakkında terör örgütü üyeliğinden dava açılamadığı, örgüt ile irtibatın saptanmadığı da yazılıdır üstelik. Müvekkilin yazdığı 2 yazı ve 1 televizyon konuşması ile darbe yaptığı kabul edilmiş ve TCK 309/1’den ceza verilebilmiştir.

“Kararlar yok sayıldı”

Müvekkil hakkında hak ihlallerini saptayan AYM ve AİHM kararları dilekçe ekinde, 02.07.2018 Tarihinde OHAL Komisyonuna gönderilmek üzere Antalya Valiliğine teslim edilmiş olmasına karşın, OHAL komisyonu, Anayasa Mahkemesi’nin müvekkil Mehmet Hasan Altan hakkında verdiği 11 Ocak 2018 tarih, 2016/23672 başvuru nolu kararına, 20 Mart 2018 tarihli AİHM kararına karşı ise kör ve sağır kalmış, bu kararları yok saymıştır.  Anayasa Mahkemesi, yüce divan sıfatına da haiz, Türkiye’nin en yüksek mahkemesidir.  Anayasa’nın 153.maddesi, Anayasa Mahkemesi kararlarının“kesin ve bağlayıcı” olduğunu, “yasama,yürütme ve yargı organlarını,idare makamlarını,gerçek ve tüzel kişileri bağladığını” emreder.

“Gözaltına bile alınamaz”

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 11 Ocak 2018 tarihinde anılan kararı, müvekkilin yargılandığı İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/127 esas sayılı dava dosyasında savcılık esas hakkında mütalaasını okuduktan sonra dosya hüküm verilmek üzere ertelendiğinde, tüm dosya kapsamı ve dosyaya giren en son delili de inceleyerek vermiştir.

Kararda; özellikle 132 ila 148. paragraflarda, OHAL komisyonunun kararın 2.sayfasında yer verdiği İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin karar gerekçesinde delil yerine gösterilenleri tek tek incelemiştir. Tüm dosya kapsamındaki bu delilere göre, müvekkilin “göz altına bile alınamayacağı”,TC Anayasası’nın 19/3 maddesinde kabul edilen “suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin” bulunmadığı saptanarak hak ihlali ile birlikte tutuklamanın hukuki olmadığına hükmedilmiştir. Olağanüstü hâl dönemi için de aynı koşulun geçerli olduğu bildirmiştir. Gene “suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler” ortaya konulmadan temelde “yazılarına ve konuşmalara” dayanılarak başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının, ifade ve basın özgürlüklerine ilişkin olarak olağan/olağanüstü dönemde Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.Devam edelim; Aynı dosya kapsamı üzerinden verilen 20 Mart 2018 tarihli AİHM de kararında; iki ayrı hak ihlali kararı ile birlikte, AİHS’nin 5.1 maddesine göre “yasanın öngördüğü usule uygun olmayan” usul ile Mehmet Hasan Altan’ın özgürlüğünden yoksun bırakıldığına karar vermiştir. AİHM bu kararını verirken “Anayasa Mahkemesi kararından sonra da dosyaya yeni bir delil girmediğine” dair çok önemli bir saptamada bulunmuştur.  Bu hüküm AİHM kararının 139.paragrafında yer almaktadır;

“Devlet, tazminat ödüyor”

2. Ceza Dairesi, 27 Haziran 2018 tarihli tensip kararı ile “kendisinin AYM kararı ile bağlı olduğuna” karar vererek müvekkili serbest bırakmıştır. TC Hükümeti AYM kararındayer alan tazminatı müvekkile ödemiştir. TC Hükümeti AİHM kararında yer alan tazminatı müvekkile ödemiştir.Her yeni hukuksuzluk ve hak ihlali sonrası aynı dosya tekrar Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e gidecektir. Bağlayıcı mahkeme kararına ve hukuka direnmenin ısrarının sağlayacağı bir fayda yoktur.

“Kendisini üstün görüyor”

İdari bir organ olan OHAL Komisyonu, kendisini Anayasa Mahkemesi’nden de üstün görmekte, Anayasa Mahkemesi kararlarının anayasaya rağmen komisyonu bağlamadığını düşünmektedir. Kendisini anayasaya bağlı kalarak görev yapan bir organ olarak görmemektedir. Anayasa’nın 153.maddesi gibi Anayasa’nın 38.maddesi ile Türk Ceza Kanunun 2. Maddesini de dikkate almayarak, kendisini hem yasama hem de yargı yerine koyarak suç sayılmayan eylemleri suç sayma eğilimi içine girmiştir.  Hukuken sürmekte olan bir davayı kesinleşmiş gibi kabul ederek de hukuksal bir ciddiyetten ne kadar uzak olduğunu ispatlamıştır. OHAL Komisyonu, Avrupa Birliği'nden (AB) de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden (AİHM) de onay alarak oluşturulmuştur. Mehmet Altan’ın itirazının reddi bu altı kişilik heyetin sadece AYM Genel Kurulu’nu değil, Avrupa Konseyi kuruluşu olan AİHM kararlarını da dikkate almadığını, hukuksal meşruiyetini sakınmadığını gözler önüne sergilemiştir. OHAL Komisyonu, hukuken suçlu olmayan birini “idareten” mağdur etme çabası içindedir. Bunun keyfiyeti ve hukuksuzluğu ortadadır.

“Nazi Almanyası”

Komisyon, AYM Genel Kurulu ve AİHM tarafından dosyasının son hali üzerinden “göz altına” bile alınamayacağının karara bağladığı bir akademisyeninin başvurusunu,Nazi Almanyası’nı fazlasıyla anımsatan bir hukuk dışı anlayışla ve suç işleyerek ret etmiştir. Anayasayı yok sayan bir komisyondan da hukuksal,adil ve vicdani bir karar beklemenin yersizliği ortadadır. OHAL komisyon başkan ve üyeleri, TC Anayasasına aykırı hareket ile görevi kötüye kullanma suçunu işlemişlerdir. Bu nedenlerle her türlü başvuru ve tazminat hakları yönünden hukuksal mücadele verilmeye devam edileceği hatırlatılarak, OHAL Komisyonu başkan ve komisyon üyelerinin her biri için ayrı ayrı ceza davası açılmasına karar verilmesini dilerim.”