Alican Uludağ
Olağanüstü Hal (OHAL) İşlemleri İnceleme Komisyonu, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) "ifade özgürlüğü" kapsamında gördüğü "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisi kararını yok saydı. Barış bildirisine imza attığı için Ankara Üniversitesi'nden ihraç edilen akademisyenlerden Cenk Yiğiter'in başvurusunu reddeden komisyon, bildiriye imza atanları "PKK ile irtibatlı" olarak gösterdi. Oysa Anayasa Mahkemesi, barış akademisyenlerine ilişkin verdiği kararın gerekçesinde, "barış akademisyenlerinin imza attığı bildirinin PKK'nın talimatıyla yapıldığına dair varsayımı aşan bir delil yok" demişti.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak çalışan Cenk Yiğiter, 6 Ocak 2017 tarihli 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden çıkarıldı. Yiğiter'in ihraç edilmesinin nedeni 11 Ocak 2016'da yayımlanan barış bildirisine imza atması oldu. Üniversitenin disiplin soruşturması raporunda, Yiğiter'in de imza attığı bildiride "devletin teröre karşı mücadelesinin katliam ve kıyım olarak nitelendirildiği" savunuldu.
Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bu nedenle "terör örgütü propagandası" yapmak suçundan yargılanan Yiğiter, 2019'da beraat etti.
OHAL Komisyonu'ndan ret geldi
Yiğiter, ihraç kararına karşı OHAL Komisyonu'na başvurdu. Komisyon, 10 Kasım 2021 tarihinde oybirliğiyle Yiğiter'in başvurusunu reddetti. Kararın gerekçesinde, şöyle denildi:
"Başvurucunun, son görev yaptığı kurumu tarafından gönderilen personel bilgi dosyasındaki bilgi ve belgeler ile inceleme bölümünde yer verilen terör olayları sürecinde, PKK/KCK terör örgütünün amacı ve son dönem stratejisi çerçevesinde örgütün söylemleri ile paralellik gösteren, ulusal ve uluslararası kamuoyunu etkilemek suretiyle PKK/KCK terör örgütü lehine kamuoyu algısı oluşturmayı amaçlayan 11 Ocak 2016 tarihli ve 'Bu suça ortak olmayacağız' başlıklı bildiriyi imzalaması ve bu kapsamdaki tespit, olgu ve bilgiler ile başvurucunun terör örgütüyle irtibatlı olduğuna dair kurum kanaati bulunduğu hususu, PKK/KCK terör örgütü ile irtibatının bulunduğunu göstermektedir."
Kamu görevlisinin gücünü kamudan alarak, kamu yararı amacıyla yaptığı görevi yerine getirirken, görevin gereği belirlenen amaç ve ilkeler çerçevesinde ve devlete olan sadakat yükümlüğüne bağlı kalarak görevini yapması gerektiği savunulan kararda, "örgüt karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine asılsız ithamlara yer veren bildiriyi, kendisi gibi akademisyen sıfatıyla ulusal ve uluslararası kamuoyunu etkileme imkan ve kabiliyetine sahip olan bir grup öğretim üyesi ile birlikte aynı eylem ve söylem birliği içerisinde imzalayıp desteklemesi, Anayasa ve Kanunlarda belirtilen kamu görevlisinin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini göstermektedir" iddiasında bulundu.
OHAL Komisyonu, PKK/KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat'a ait olduğu iddia edilen "tüm aydın ve demokratik çevrelere ve Kürtlere öz yönetim ilanlarına sahip çıkma" çağrısının ardından söz konusu bildirinin hazırlandığını iddia etti. Komisyon, akademisyenleri "PKK ile irtibatlı" göstermesinin delili olarak Hozat'ın yaptığı iddia edilen bu çağrıyı delil olarak gösterdi.
AYM'nin kararıyla çelişiyor
Komisyonunun bu kararı tartışma yarattı. Oysa Anayasa Mahkemesi'nin Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri kararında, barış bildirisine imza atan akademisyenlere hapis cezası verilmesinin ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirmişti.
"Varsayımı aşan delil yok"
2019'da bu karara imza atan AYM, kararında barış bildirisinin PKK'nın çağrısından sonra yapıldığı iddiasına da tartışmıştı. AYM, kararında yerel mahkemeleri "Bununla beraber mahkemeler mahkûmiyet gerekçelerinde bildiriyi yazan ve imzalayanların PKK'nın talimatı ile hareket ettiklerine ilişkin varsayımı aşan bir delil gösterilebilmiş değildir" sözleriyle eleştirmişti.
Bese Hozat'ın ayaklanma ve silahlı şiddet çağrısı yaptığına ilişkin başka bir açıklamasına işaret eden AYM, ancak bu açıklamada, "Aydın ve demokratik çevreler öz yönetimlere sahip çıksın" biçiminde bir ifadenin yer aldığının tespit edilemediğini vurgulamıştı.
AYM: Terörizme destek gösterisi yok
Kararda, başvurucuların imzaladığı bildiride, hangi kelimeler ve üslup tercih edilmiş olursa olsun, çatışmaların sona ermesi ve temel hak ve hürriyetlere saygı gösterilmesi, çözüm sürecine geri dönülmesi, şiddetin durdurulması, diyalog ve çatışmasızlık ortamının oluşturulması çağrısı yapıldığı belirtildi. Kararda, şöyle denilmişti:
"Başvurucuların altına imza attıkları bildirinin nesnel anlamı gözetildiğinde bir bütün olarak PKK terörünün övülmesi, terörizme destek gösterisi, şiddet kullanımına, silahlı direnişe ya da başkaldırıya doğrudan veya dolaylı teşvik olarak nitelendirilmesi mümkün görünmemektedir. Başka bir deyişle bildiride başkalarınca aynı suçların işlenmesi amacıyla terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerinin savunulduğu değerlendirilmemiştir."