15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümü yaklaşırken, darbe girişimi sonrasında çıkarılan ve kamudan yaklaşık 126 bin insanın işten atılmasına neden olan Kanun Hükmünde Kararnameler’in yol açtığı sonuçları her yıl düzenli olarak raporlaştıran HDP Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve kendisi de KHK mağduru Ömer Faruk Gergerlioğlu bu kez de "3. Yılında OHAL'in Toplumsal Maaliyetleri" raporuna öncülük etti. Raporu kendisi de ihraç akademisyen olan Doç. Dr. Bayram Erzurumluoğlu hazırladı.
15 Temmuz 2016 sonrası yani 20 Temmuz’da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) 7 kez uzatıldı.
OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar iktidarın 25 Temmuz 2018 tarihinde TBMM’den geçirdiği 7145 sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile OHAL’in bazı hükümleri ile 2021 yılına kadar uzatılmış bazı hükümleri ile ise kalıcı hale getirildi.
Araştırmanın amacı OHAL’in ortaya çıkardığı bireysel ve toplumsal mağduriyetler kapsamında, Türkiye'de yaşanan, sosyal, siyasal, ekonomik baskı ve hak ihlallerinin boyutlarını ortaya koymak.
Araştırma sadece KHK/OHAL mağdurlarına değil, yakınlarına ve dolaylı olarak etkilenen insanlara da odaklandı.
Araştırmada yüz-yüze, telefon, posta yolu ile vs. araştırma teknikleri kullanmak yerine, online (çevrimiçi) araştırma tekniği kullanıldı.
"Dindarlık azalıyor..."
Araştırma sonuçlarının çarpıcı kısımlarına gelince;
Rapora göre OHAL/KHK öncesi aylık gelirleri ortalama 4600 lira olanlar gelirlerinin yüzde 70’ini kaybetti. Aylık gelirleri ortalama 1400 lira oldu.
Mağdur yakınlarının hane halkı gelirlerinde ise yüzde 60'lık bir kayıp oldu.
Raporda son 3 yıldaki enflasyon oranıyla KHK mağduru ve yakınlarının daha da yoksullaştığına dikkat çekildi.
OHAL/KHK mağdurları arasındaki işsizlik oranı ise yüzde 46. Yani Türkiye'de yüzde 12 olarak açıklanan genel işsizlik oranın neredeyse 4 katı.
Mağdurların yüzde 50'si yani yarısı bir şekilde bulunduğu yerden göç etmek zorunda kaldı.
Son 3 yıldır hazırlanan raporların karşılaştırmasında OHAL/KHK mağdurları arasında semavi dinlere inanç azaldı, hümanist/felsefi inançlar yükseldi.
Yine karşılaştırmalara göre OHAL/KHK mağdurları arasında etnik kimlik tanımlamalarda azalma oldu.
Raporda KHK/OHAL mağdurları arasında sosyolojik değişimlere de yer verildi.
"Deist olarak tanımlayanların oranı yüzde 4,8"
KHK/OHAL mağdurları, kendilerini, inançsal olarak, %89,5 oranında Müslüman ve %84,5 Sünni olarak tanımlamışlardır. Ancak mağdurlar arasında kendilerini Deist (%4,8), Agnostik (%0,5), Ateist (%2,2) ve Hümanist (%2,7), Zerdüşt (%0,1) olarak tanımlayanların toplam oranının %10,3 olduğu görülmektedir ki bu oranlar mağdurlar arasında din, dindarlık ve dinin siyasete alet edilmesi konularında önemli miktarlarda tepkilerin oluştuğuna işaret etmektedir. Mağdurların kendilerini inançsal olarak tanımlamadaki 3 yıllık araştırma trendi İbrahimi/semavi dinlere inançta azalma ancak hümanist/felsefi dinlere inançta yükselmeler yaşandığı yönündedir.
KHK/OHAL mağdurları, kendilerini etnik olarak, %56,7 oranında Türk, %13,4 oranında Kürt ve Zaza olarak tanımlamıştır. Mağdurların %26,9’u ise kendilerini “Herhangi bir etnik aidiyet hissetmeyen” olarak tanımlamıştır. Mağdurların kendilerini etnik olarak tanımlamadaki 3 yıllık araştırma trendi belirli etnik tanımlamalarda azalma ancak “Herhangi bir etnik aidiyet” ten uzaklaşma yükselmeler yaşandığı yönündedir.
"Sekülerlik artıyor"
KHK/OHAL mağdurları ağırlıklı olarak ‘Muhafazakâr-Demokrat’ kesimlerden oluşmaktadır. Ancak, OHAL mağduriyetleri sonrası, sol, sosyalist, sosyal demokratlık ve seküler/hümanist partilere yönelme yönünde artan bir trend görülmektedir.
KHK/OHAL mağdurlarının %96’sı kentsel alanlarda yaşamaktadır ve %50’si, 15 Temmuz 2016 sonrasında, bulundukları evlerden, mahallelerden, şehirlerden göç etmek zorunda kalmışlardır.
Araştırma sonuçlarına gelince....
KHK/OHAL Mağduru katılımcılar OHAL mağduriyetleri öncesine göre ortalama aylık (4600 TL) gelirlerinin %70’ini kaybetmişlerdir (1400 TL). Mağdur yakınları da çeşitli sebeplerle %50 gelir kaybına uğramışlardır. Ayrıca hem mağdurların hem de mağdur yakınlarının hane halkı gelirlerinde ortalama %60’lık gelir kayıpları oluşmuştur. Ancak OHAL, doğrudan mağduriyeti olmayan bireylerin de gelirlerinde ortalama %25 oranında azalmaya yol açarak, onları da OHAL’in “üçüncül mağdurları” kategorisine yerleştirmiştir.
Ancak, katılımcıların 3 yıl önceki gelirleri ile mevcut gelirleri arasındaki enflasyon farkı dikkate alındığında tüm katılımcı kategorilerinin çok daha yüksek oranlarda fakirleştiği ortaya çıkacaktır.
15 Temmuz 2016 sonrası, işsiz bırakılan KHK/OHAL mağdurları arasında, mevcut (şimdiki) işsizlik oranı %46’dır. Bir işte çalışanların çoğunluğu sigortasız ve/veya düşük kazançlı işlerde çalışmaktadır.
Mağdur yakınlarının %80,1’i, doğrudan KHK listeleri ile mağdur edilen akrabalarının bulunduğunu, %58,2’si, akrabalarının, çalıştıkları kurum yönetimleri karar ile ihraç edildiğini, %20,5’i akrabalarının, çalıştıkları/işlettikleri kurumların KHK ile kapatılması veya kayyuma devri sonucu mağduriyet yaşadığını, %12’si askeri okul öğrencisi yakınlarının, okullarının kapatılması sonucunda mağdur edildiklerini, %9.9’u ise, akrabalarının, işe alım/seçme sınavlarında başarılı oldukları halde “Mülakatta elenme”yöntemi ile mağdur edildiklerini ifade etmişlerdir. Birbirinden farklı birçok yetki veya yöntemlerle, akrabaları mağdur edilen, mağdur yakınları da bulunmaktadır.
Mağdur yakınlarının %44,8’i, halen tutuklu olarak yargılamaları devam etmekte akrabalarının olduğunu belirtmişlerdir.
Mağdur yakınlarının çektikleri sıkıntıların en büyüğü ekonomiktir (%97,9). İkinci sırada,psikolojik sorunlar (%88,6); üçüncü sırada itibarsızlık ve sosyal dışlanma (83,7); dördüncü sırada Sosyal çevrelerinin dağılması (%83,1), beşinci sırada İşsizlik/iş bulamama (%80,4),altıncı sırada ise sosyal güvencesizlik sorunları (%73,2) gelmektedir.
"Psikolojik destek ihtiyacı arttı"
Mağdur yakınları, aile fertlerine yaşatılan mağduriyetler nedeniyle, kendileri de %62,7 oranında tıbbi/psikolojik destek alma ihtiyacı hissetmektedirler. Bu oran geçen yılki destek arama ihtiyacı olan %53,6 oranına göre %9,1 daha yüksektir. Diğer yandan, tıbbi/psikolojik destek alma ihtiyacı hissetme durumlarının, sadece, mağdurların çekirdek aile üyeleri olan “eşleri” ve “çocukları” ile sınırlandırılması durumunda, bu oran eşlerde %66,5’i, çocuklarda ise %71,8’e yükselmektedir ki bu oranlar da geçen yıllara göre yükselmiştir. Ayrıca, bu görünüm, geçen zaman içerisinde yaşanan mağduriyetlerin çocuklar üzerindeki olumsuz etkisinin çok daha ağır hissedilmeye başladığını da göstermektedir. Çünkü bir önceki yılki araştırmada, çocuklar arasında, tıbbi/psikolojik destek arama ihtiyacı hissedenlerin oranı %45,5’tir ki bu oranın üçüncü yılda %71,8’e yükselmesi, OHAL’in ikincil mağduru olan çocuklar üzerindeki etkisinin vahim derecede şiddetlendiğini göstermektedir. Diğer yandan, mağdur eşlerinin ve çocuklarının yaklaşık %16’sı hâlâ düzenli bir sağlık güvenceleri bulunmadığı için herhangi bir tıbbi/psikolojik desteğe de ulaşamamaktadır. Bu görünüm ciddi bir sosyo-ekonomik maliyet veya çözülmesi güç sosyal sorunlar yaratma potansiyelini barındırmaktadır.
OHAL /KHK mağduru aile fertleri yurt dışında bulunan, yurtdışı ile iş/ikamet bağlantısı olan, mağdur yakınlarından önemli bir kısmı “Pasaport yasağı /iptalleri” nedeni ile yurtdışında bulunan aile fertlerinin yanına gidemediklerini, işlerini yapamadıklarını, bu sebeple ailelerinin bölündüğü, kendilerinin ve çocuklarının birçok maddi, manevi sıkıntılar yaşadıklarını beyan etmişlerdir.
"Soruşturma geçirenlerin birbirleri ile ilişkisi yok"
Araştırmaya katılan OHAL/KHK mağdurlarının %91,7’si, kamu sektöründe çalışan / hizmet veren mağdurlardandır.
Kamudaki OHAL/KHK mağdurlarının %89,6’sı doğrudan KHK ile işlerinden atılmışlardır. Geriye kalanlar KHK’ların sağladıkları yetkilerle kurumlarınca mağdur edilmişlerdir.
Özel sektör mağdurlarının %62,2’si çalıştıkları/çalıştırdıkları kurumun KHK ile kapatılması veya kayyum atanması neticesinde, %23,3’ü çalışma /meslek lisanslarının iptal edilmesi sonucunda işsiz bırakılarak mağdur edilmişlerdir.
KHK/OHAL ile mağdur edilen katılımcıların %44’ü öğretmen, akademisyen gibi ‘eğitim sektörü’ çalışanlarıdır. Tüm mağdurların %77,1’i doktor, mühendis, eğitimci diğer sivil memurlar vb. gibi ateşli silahlarla ilgisi olmayan sivil alanlarda hizmet veren çalışanlardan oluşmaktadır. Güvenlik hizmetleri alanında çalışan mağdurların (Asker, polis, özel güvenlik, infaz koruma memuru), tüm mağdurlar içerisindeki oranı %22,9’dur.
KHK/OHAL yetkileriyle işlerinden atılan mağdurlarının %99’unun, 15 Temmuz 2016 öncesinde ve sonrasında muhatap oldukları idari soruşturmaların birbirleri ile herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır. Bu durum, 15 Temmuz 2016 sonrası mağdurlar aleyhine açılan idari tahkikatların tamamen konjonktürel olduğu ve de mağdurların geçmişteki fiilleri ile genelde herhangi bir ilintisinin bulunmadığı anlamına gelmektedir.
KHK/OHAL yetkileriyle işlerinden atılan mağdurlarının %98,2’sinin 15 Temmuz 2016 öncesinde ve sonrasında muhatap oldukları adli/cezai soruşturmalardan herhangi birisine 15 Temmuz 2016 öncesinde muhatap olmamışlardır. Yani, 15 Temmuz sonrası mağdurlar aleyhine açılan adli/cezai soruşturmaların tamamına yakınının konjonktürel gerekçelerle açılmış, geçmişteki olaylarla ilintileri olmayan davalar olarak görülmektedir.
KHK/OHAL mağdurlarının %92,6’sı OHAL’de geçirdikleri adli - cezai soruşturmaların adil yürütülmediğini beyan etmiştir.
OHAL’de gözaltına alınan mağdurların %77,2’si ‘iki’ veya daha fazla gün (en fazla 30 güne kadar) gözaltında tutulmuşlardır. Adli süreçlerden geçen OHAL mağdurların önemli bir kısmı emniyette, adliyede ve mahkemelerde geçirdikleri tüm süreçler boyunca, önyargı ile muamele gördüklerini beyan etmişlerdir.
"Sistematik işkence"
OHAL’de tutuklanan mağdurların büyük bir kısmı nezarethanelerde, hapishanelerde, “sistematik ağır işkenceye varan” hak ihlallerine uğramış ve/veya kötü muameleler görmüştür. Serbest bırakıldıklarında da birçoğu gördükleri kötü muamelelerin ortaya çıkardığı kalıcı psikolojik hasarların tedavisine imkân bulamamak yanında, ekonomik, fizyolojik ve psikolojik olarak ayakta kalma veya hayatta kalma mücadelelerine, toplumdan ve devletten gelen her türlü “sivil ölüm”, “sosyal ölüm”, “sosyal güvence yokluğu”,“dışlanmışlık”, “işsizlik” ve “açlığa terk edilme” gibi “sosyal kırım” uygulamaları karşısında da devam etmek zorunda kalmışlardır.
5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”un "hamile, yeni doğum yapmış veya bebekli kadınlar" hakkındaki hükümlerinin OHAL’de ve sonrasında, terör örgütü üyeliği iddiası ile, hapse konulan kadınlar için uygulanmaması hem annelerin hem de bebeklerin hukuki & insani haklarını kayda değer ölçülerde ihlal etmiştir.
"OHAL Komisyonu başvuruların yüzde 90'ını reddetti"
Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu, Faaliyet Raporu 2019’a göre, kendilerine başvurusu yapılan, 126.300 dosyanın, 31/12/2019 tarihi itibariyle, 98.300’ü karara bağlanmıştır. Komisyon, başvurucuların göreve iade taleplerinin %90,24’ünü reddetmiştir.
Başvuruculardan “Göreve iade” kararı verilenlerin oranı yalnızca %9,76’dir. OHALkomisyonu %90,24 oranında verdiği “Ret” kararlarında AİHM veya Avrupa Konseyi, Venedik Komisyonu’nca önerilen hukuki /objektif kriterleri kullanmak yerine “siyasi iktidarca” belirlenen “siyasi kriterleri” kullanma usulünü tercih etmiş olduğu görünmektedir.
OHAL /KHK süreçleri mağdurların, aile içi ve yakın akrabalık ilişkilerine önemli ölçüde zararlar vermeleri yanında; komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri üzerinde de çok büyük tahribatlar yapmıştır. Ayrıca mağdur aileler arasındaki bölünme, gerilim ve boşanmaları da artırmıştır.
Türkiye'de yaşadıkları olaylar veya travmalar sonrasında, “Türkiye dışına çıkma fırsatları olsa idi ne yapmak istedikleri” sorusuna, OHAL/KHK mağdurlarının %91,2’si “Yabancı bir ülkeye gitmek ve orada yaşamak istediklerini” beyan etmişlerdir. Bunlardan %14’ü hukuki veya gayrinizami yollardan ülke dışına çıkmak için fiili girişimde bile bulunduğunu belirtmiştir. Bir önceki yılki araştırmada, bu oranın, %83,9 olduğu dikkate alındığında, OHAL/KHK mağdurlarının, Türkiye’de adalete erişim ve güvenli bir geleceğe sahip olma umutlarının zaman geçtikçe azaldığı görülmektedir.
"Mağdurların yüzde 99'u üniversite mezunu"
KHK mağdurların %99,1’inin bir yüksekokul /fakülte /yüksek lisans veya /doktora mezun oldukları, bunların da %22,1’inin yüksek lisans ve de %8,5’inin doktora mezunu olduğu, bu iki grubun toplam oranının %30,6’ya ulaştığı dikkate alındığında; edindikleri mesleki vasıflara ulaşabilmek için harcadıkları zaman ve emeğin bireysel ve sosyal maliyetleri göz ardı edilmiş olsa bile, bu şahısların yurt içinde ve yurtdışında aldıkları lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimlerinin ekonomiye maliyetlerinin yüz milyarlarca doları geçtiği görülebilecektir.
TÜİK’e göre Türkiye’de, toplam nüfus içerisindeki, Yüksekokul / Fakülte / Yüksek Lisans ve / Doktora mezunları toplamının genel nüfusa oranının %17 civarında olduğu dikkate alındığında, oldukça yüksek eğitimli KHK’ların emek piyasası dışında bırakılmasının Türkiye için ne kadar büyük bir nitelikli insan sermayesi kaybına yol açtığı açıktır. Bu kadar yüksek mali ve beşerî sermaye kaybını kaldırabilecek, dünyada, çok az ekonomi bulunmaktadır. Türkiye’nin böylesine ağır bir yükü kaldırabilme kapasitesinin varlığı ise oldukça tartışma götürebilecek bir konudur.
OHAL uygulamaları nedeniyle ülkenin yaşadığı kayıpların ilk işaretlerinden birisi olarak, Temmuz 2016 öncesi, dünya sıralamalarında ilk 300’e girebilen 3 üniversite varken artık bir tane bile kalmamıştır. OHAL öncesi ve sonrasında Türkiye kaynaklı tıp, mühendislik, fen bilimleri, sosyal bilimler vb. tüm akademik çalışma alanlarında yapılan yayınlar %30’a varan oranlarda azalmıştır. Bu görünüm, yaratılan mağduriyetlerin, artık zararları sınırlı kalan, minör toplumsal mağduriyetler olma sınırını da çoktan aşıp, milli güvenliği de tehdit eder bir hale geldiğinin bir işaretidir.
Araştırmaya katılanların künyesi
Araştırmaya 2748 ‘OHAL /KHK mağduru’, 332 ‘mağdur yakını’ ve 225 ‘doğrudanmağduriyeti olmayan birey’ kategorilerinde toplamda 3305 kişi katılmıştır . Katılımcıların 782’i kadın, 2523’ü erkektir. Katılımcılar arasında 76 engelli bulunmaktadır. Bunlardan 61’i erkek; 15’i kadındır. Tüm katılımcıların genel yaş ortalaması 40,5’dur. OHAL KHK mağduru katılımcıların yaş ortalaması 40,7; mağdur yakınlarının yaş ortalaması 38,45, doğrudan mağduriyeti olmayanların yaş ortalaması ise 41,85’dır. Mağdur yakını olarak araştırmaya katılanların %52.1’i eşler, %19’u kardeşler, %11,7’si çocuklar ve de %6,3’ü ise anne-babalardır. KHK mağdurların %99,1’i bir yüksekokul /fakülte /yüksek lisans veya /doktora mezunudur. Yüksek öğrenim derecesine sahip KHK mağdurlarından, %22,1’inin yüksek lisans ve de %8,5’inin doktora mezunu olduğu da dikkate alındığında, bu iki yüksek eğitimli grubun toplam oranı %30,6’ya ulaşmaktadır. TÜİK’e göre Türkiye’de, toplam nüfus içerisindeki,Yüksekokul / Fakülte / Yüksek Lisans ve / Doktora mezunları toplamının genel nüfusa oranının %17 civarında olduğu dikkate alındığında, KHK’ların Türkiye için ne kadar büyük bir nitelikli insan kaynağı kaybına yol açtığı görülebilmektedir. KHK mağduru katılımcıların %87,3’i evli veya bir evlilik yaşamıştır. Ortalama çocuk sayıları 2’dir.
|