T24 - Radikal gazetesi yazarı Özgür Mumcu, eski Özel Harekâtçı Ayhan Çarkın’ın ifadeleri nedeniyle tutuklananların dört ay sonra tahliye edilmesi. Baran Nayır ve Ali Deniz Kılıç adında iki öğrencinin bir basın açıklamasına katıldıkları için Aralık 2009’dan beri tutuklu yargılanmaları olayını karşılaştırdı. Mumcu, "Nayır ve Kılıç, bir basın açıklamasına katılan iki sosyalist öğrenci değil de Susurlukçu olsalardı bugün çoktan tahliye olmuşlardı" dedi.
Mumcu'nun, Radikal'de "Kim cevap verecek Tarık Ziya Ekinci'ye?" başlığıyla yayımlanan (22 Aralı 2011) yazısı şöyle:
Pazartesi günü iki birbiriyle ilgisiz olaydan bahsetmiştim. İlki eski Özel Harekâtçı Ayhan Çarkın’ın ifadeleri nedeniyle tutuklananların dört ay sonra tahliye edilmesi. İkincisi ise Baran Nayır ve Ali Deniz Kılıç adında iki öğrencinin bir basın açıklamasına katıldıkları için Aralık 2009’dan beri tutuklu yargılanmaları.
Madem fikri takip gazetede yazı yazmak hususunda esastır. O vakit fikri takip edelim.
Baran Nayır ve Ali Deniz Kılıç hâlâ tutuklu. Mahkemenin salı günü verdiği karara göre en azından bir sonraki duruşma tarihine kadar da öyle kalacaklar. Bulunan molotofkokteylleri üzerinde parmak izleri çıkmadı. Bunun incelemesi için bir buçuk sene beklediler. Bu incelemeyi kendileri talep etmelerine rağmen delilleri karartacaklar diye tutuklu kaldılar. Hâlâ da tutuklular.
Herkes şerefli olamıyor!
Oysa bir basın açıklamasına katılan iki sosyalist öğrenci değil de Susurluk meselesinde ve bazı cinayetlerde isimleri geçen iki Özel Harekât polisi olsalardı muhtemelen bugün çoktan tahliye olmuşlardı.
İşte, insan bilemiyor. Herkes de devlet için kurşun atan şerefli oğlu şerefli olamayacağına göre bazısının da bahtına yıllarını nedeni anlaşılamayacak bir şekilde hapishanede geçirmek düşüyor.
Dün Cüneyt Özdemir’in köşesinde yer aldı. Zaten çoğu insanın bu davalardan haberi yok. Haberi olanların çoğu da ateş olmayan yerden duman çıkmaz anlayışında. Devletin polisi, savcısı, hâkimi ne diyorsa onun doğru olduğuna inananlar büyük ve kahir bir çoğunluk. Neyse.
Bu Özel Harekâtçılar tahliye ediliverince, Vatan gazetesinden arkadaşımız Burak Kara iyi bir iş yaptı ve tahliye edilenlerin isimlerinin karıştığı cinayetlerde öldürülenlerin yakınlarıyla konuştu.
1994 senesinde öldürülen Yusuf Ekinci’nin ağabeyi Tarık Ziya Ekinci şunları dedi:
“Bu kişileri bıraktıran da bu cinayetleri işlettiren derin devlettir. Bu derin devlet 1200 kişinin ölüm listesini elinde barındıran MGK ve ona bağlı olan MGK Genel Sekreterliği’dir. Çünkü bir yargıcın kendi başına böyle bir kararı vermesi mümkün değildir. Kararın hukuki bir dayanağı da yoktur. Verdiği tahliye kararında bunların yurtdışına çıkma yasağı yok. Bunu hiçbir yargıç kendi başına yapamaz, bu doğrudan doğruya faili meçhul cinayetleri planlayan örgüt kimse, tahliyeleri o yaptı.”
Kim cevap verecek Tarık Ziya Ekinci’ye?
Tahliye olduktan sonra “Yurtdışı çıkış yasağı yok. Kısmet olursa umreye gitmek istiyorum” diyen eski Özel Harekâtçı Ayhan Akça mı?
Suçlu sistem mi?
Parmak izi olmayan patlamamış ve sanıkların üzerinde de yakalanmamış molotofkokteyllerini somut delil sayıp gencecik çocukları iki seneden fazla içeride tutarken kendi polisini iddialar soyut diye tahliye ediveren sistem mi?
Hakikaten kim cevap verecek Tarık Ziya Ekinci’ye? Bilen var mı? Öldürülen Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın’ın eşi Raife Baskın’a, Namık Erdoğan’ın kızı Begüm Erdoğan’a kim cevap verecek? İçeride tutulan öğrencilerin, içeride tutulmayan polislerin hesabını kim tutacak? Kim?