T24- Abdullah Öcalan, "heyetle görüşme yaptığını ve 15 Temmuz tarihinin kendisi için bir hükmü kalmadığını" açıkladı. "Görüşmede Barış Konseyi’nin kurulması için mutabakata varıldığını" belirten Öcalan, BDP'li vekillerin "Hatip Dicle'nin durumu, diğer beş tutuklu vekilin serbest bırakılması gibi koşullarda mutabakata varılarak yemin edebileceklerini" söyledi.
Öcalan, “Barış Konseyi ne resmi bir devlet organı olacak ne de sadece sivil bir organ olacaktır. Barış Konseyi, barış çalışmaları, barışın gerçekleşmesi ve çözüm için çalışacaktır. Bir ay veya bir aydan daha kısa bir sürede Barış Konseyi kurulmalıdır” dedi.
PKK'ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı'nda yayımlanan (8 Temmuz 2011) haberin bir kısmı şöyle:
Öcalan’ın 6 Temmuz günü gerçekleşen haftalık görüşmesinde İmralı’da devam eden görüşmeler, daha önce sunduğu protokoller, 15 Temmuz tarihi, Çatı Partisi, yemin krizi ve çatışmasızlık sürecine ilişkin önemli açıklamalarda bulunduğu öğrenildi.
İşte Öcalan'ın açıklamaları:
'Protokoller devlet ve bizim aramızda karşılıklı imzalanmadı'
“Benimle görüşen heyet ve onlara daha önce sunduğum protokollere ilişkin şunları belirtmek istiyorum. Protokoller konusunda kamuoyunda bir yanlış anlaşılma ve algılama olmuştu. Karayılan da söz etmiş. Protokoller kamuoyunda yanlış anlaşıldığı gibi bizim ve devlet tarafından karşılıklı imzalanmış bir şey değildir. Protokollerde imza söz konusu değildir. Bu konularda bir yanlış anlaşılma olmuştur. Protokoller karşılıklı imza şeklinde değil de çözüme ilişkin üzerinde mutabakata varılan bir metin şeklindedir. Protokoller ön açıcı, çözüm geliştirici ve çözüme ilişkin devletle üzerinde uzlaşmaya vardığımız ve bağlı kalacağımız çözüm metinleridir, çözüm protokolleridir. Protokoller önümüzdeki süreçte atılması gereken somut ve pratik adımlara ilişkindir. Protokollere imza atma söz konusu değildir. Daha o aşamaya gelmiş değiliz. Halen heyetle protokoller üzerinde görüşmeler ve çalışmalar devam ediyor, üzerinde çalışılıyor.”
'15 Temmuz'un artık hükmü kalmadı'
“Daha önce bahsettiğimiz 15 Temmuz tarihi yanlış algılanmasın. 15 Temmuz dememizin sebebi heyetle yapacağımız son görüşme tarihinin 15 Temmuz'a yakın tarih olmasındandır. Zaten heyetle yapacağımız görüşmeyi daha erken gerçekleştirdik. Benim için esas olan bu görüşmeydi 15 Temmuz tarihi değil. Bu görüşmeyi de bugün gerçekleştirdiğimizden artık benim için 15 Temmuz'un bir hükmü ve bir anlamı kalmamıştır.”
'Barış konseyi hakkında mütabakata vardık'
“En son heyetle yaptığımız bugünkü görüşmede üzerinde uzlaştığımız en önemli ve atılması gereken pratik adım, Barış Konseyi'nin oluşturulmasına-kurulmasına ilişkindi. Heyetle Barış Konseyi'nin kurulmasına ilişkin bir mutabakata varmış durumdayız. Zaten bu durum protokollerde de yer almaktadır. Barış Konseyi'nin kurulması, atılması gereken ve atılacak en önemli somut adımdır. Barış Konseyi, mutlaka kurulmalıdır. Barış Konseyi ne resmi bir devlet organı olacak ne de sadece sivil bir organ olacaktır. Barış Konseyi, barış çalışmaları, barışın gerçekleşmesi ve çözüm için çalışacaktır. Bir ay veya bir aydan daha kısa bir sürede Barış Konseyi kurulmalıdır.”
'Anayasa Konseyi kurulmalı'
“İkinci ve en önemli diğer bir husus da Anayasa Konseyi'nin kurulmasına ilişkindir. Anayasa Konseyi, anayasa yapım çalışmalarını yürütecektir. Anayasa Konseyi ‘Anayasa Meclisi’ şeklinde ayrı bir meclis olmayacaktır, klasik meclis şeklinde algılanmamalıdır. Anayasa Konseyi, yeni anayasa yapımı çalışmalarını yürütecek bir konseydir. Bu konseyin içinde BDP de yer alıp anayasa çalışmalarını yürütebilir. BDP de Anayasa yapım çalışmalarında yer alacak ve bu çalışmaları yürütecektir. Anayasayla ilgili diğer çalışmalar da var ama beni ilgilendiren Blok'tur. Aynı şekilde anayasa konseyi çalışmalarına ben de katkı sunarım.”
Yemin krizi nasıl aşılır?
“Bu kriz çözülür mü çözülmez mi bilemiyorum. Ancak BDP daha önceki gibi oyunlara gelmemelidir. Daha önce söylediğimiz gibi hükümetle bir mutabakata varılarak yemin edebilirler. Bu mutabakat mutlaka olmalı ve önemlidir. Yapacakları mutabakat metni, devlete sunduğum protokollerle paralel olabilir veya kendi koşulları ve durumlarına göre yapabilirler. Örneğin bu protokollere Hatip Dicle'nin durumu, diğer beş tutuklu vekilin serbest bırakılması, KCK'lilerin serbest bırakılması, hatta tüm tutsakların serbest bırakılması, yüzde on barajının düşürülmesi ve TMK'nın değiştirilmesi gibi hususlar eklenebilir. Öyle hemen Hatip Dicle meselesi ve diğer meseleler çözülmeyebilir, öyle hemen serbest bırakılma olmayabilir. Ancak bu koşulların yerine getirilmesi için zaman içinde devletin-hükümetin yapacağı şeyler bir yazılı metne bağlanır ve zamanla yerine getirilir. Bu metinle, bu sorunların gelecekte çözümü için bir mutabakat sağlanmış olur. Bu mutabakat, sorunların çözümü için ön açıcı ve çözüm geliştirici olur. CHP’nin de yemin krizine ilişkin hükümetle bir protokolleri olur mu olmaz mı bu değil de beni asıl ilgilendiren Demokratik Blok'tur."
'Cemil Çiçek, üzerine düşeni yapabilir'
"Devletin, BDP'nin bu yazılı mutabakatı konusunda çok da sıkıntı çıkarmaması gerekir. Zaten basına yansıdığı gibi Cemil Çiçek de çözülmesi gereken en önemli birinci sorunun Kürt sorunu olduğunu söylüyor. Bu konuda Cemil Çiçek, üzerine düşeni yapabilir. Bu şekilde yazılı bir mutabakat sağlanırsa BDP de yemin edebilir ve Meclis'e dahil olur, çalışır. Çalışmalarında başarılar diliyorum.”